Günümüzde sevgi, aşk denilince akla ilk gelen şehir neresidir diye sorsak kuşkusuz Paris cevabını alırız. Bunu söyleyenler İstanbul’ da ne muhteşem aşklar yaşandığını bilmiyor. Şimdi size bu büyülü şehrin içine gizlenmiş olan büyük bir aşkı anlatayım da ne demek istediğimi siz de anlayın. Boşuna gizlenmiş demiyorum . Gerçekten de aşık olan er kişi sevdiği kadına duyduğu sevdayı şehrin iki yerine mıhlamış resmen. Bunu yapan kim mi? Osmanlı ‘nın baş mimarı Mimar Sinan. Adını duyunca köprüler, camiler, medreseler gelirde sevda hiç gelmez demii. Oysa Mimar Sinan tutulmuş kavuşması imkansız birine. Kanuni Sultan Süleyman kızı Mihrimah Sultan’a. Ama sevdiği kadın Rüstem Paşaya yar olmuş. Mimar Sinan aşkını dağlara yazacak değil ya o da gitmiş yaptığı eserlere işlemiş sevdiği kadına duyduğu aşkı. Siz İstanbul’da iki tane Mihrimah Sultan Camii olduğunu bilir misiniz? Camiilerin biri Üsküdar’da diğeri ise Edirne Kapı’da. Şimdi bu aşkı anlamak için Mihrimah isminin ne anlama geldiğini bilmek gerek. Mihrimah farsçada ay ve güneş anlamına geliyor. Mimar Sinan ilk camiyi Üsküdara yapmaya karar veriyor. Hatta mimarisini Mihrimah Sultan’ın beline kadar uzanan saçlarından ilham alarak yapıyor. Dikkatlice bakarsanız Üsküdar ‘da ki camide Mihrimah Sultan ‘ın silüetini görebilirsiniz. İkinci camii ise İstanbul’un en yüksek tepesi olan Edirnekapı surlarının yanına inşaa ediyor. Tamam anladık iki ayrı camii yapmış da aşk bunun neresinde düşünüyor olabilirsiniz. Mihrimah farsçada ne demekti? Ay ve Güneş. Mihrimah Sultan’ın doğum günü ise 21 Mart. İşte 21 Mart günü Mimar Sinan ‘ın Edirnekapı da yaptığı caminin minaresi arkasından güneş batarken Üsküdar’daki mihrimah sultan camisinin minaresi arasından ay doğmaktadır. Bir insan sevdiğine bundan daha güzel hediye verebilir mi? Nazım Hikmet ‘ sende ben imkansızlığı seviyorum ‘ dememiş boşuna. Mimar Sinan da imkansız aşkını kendi uslubuyla dile getirmiş.
Koskoca Mimar Sinan ‘a bunları yaptıran sevdanın altında aslında hangi gerçekler yatıyor gelin daha yakından inceleyelim.
Evet aşk denilince çoğumuzun aklına tanımlanamayan bir coşku,mutluluk, yüzümüze istemsiz oturan bir gülümseme gibi durumlar gelir . Hormonal açıdan bakıldığında aşkın sinyalleri, yanakların kızarması, kalp atışının hızlanması ve ellerin terlemesi şeklinde kendini belli etmektedir. Aşık olunduğunda asıl etki, beynin hipotalamus bölgesinden salınan çeşitli kimyasalların etkisiyle vücudun içinde meydana gelmektedir. Fischer’e göre insanlar dopamin, oksitozin, vazopressin, testosteron ve adrenalin gibi hormonların karmaşık kimyası nedeniyle aşık olmaktadır.Aşık olmaya başlandığında hipotalamustan salgılanan kimyasallar beynin Hipofiz bölgesine bir mesaj iletmekte, hipofiz ise kendi hormonlarını kan Dolaşımına vermektedir. Bu aşamadan sonra ise cinsellikle ilgili hormonlar hızlı bir şekilde kana karışmaktadır.
Adrenalin, aşığın kalp atışının hızlanmasından ve terlemesinden sorumludur. DOPAMİN vücudumuzda izlediği yol, bir şeye ( uyuşturucu, sigara gibi) bağımlı olduğumuzda izlediği yolla benzerlik gösterir. İnsanın kendisini iyi hissetmesini iyi hissetmesini sağlayan bu hormon, herhangi bir aktiviteyi gerçekleştirmede motivasyon sağlar. Kafa karıştırıcı etkilerine rağmen, çoğu kişi tarafından zevkli ve ödüllendirici olarak kabul edilir. Ayrıca DOPAMİN aşık birinin karşısındaki insanı aklından çıkaramamasından ve ona büyük bir tutkuyla bağlı olmasından sorumludur. Büyük bir tutkuyla yeni aşık olmuş kişilerin beyinlerinde dopamin üreten hücrelerin aktivitesinde artışlar olduğu kanıtlanmıştır. Reddedilen aşıklarda meydana gelen sıkıntıların kaynağının ise beyinlerinde dopamin molekülünün tükenmesi olduğu düşünülmektedir.
Aşkın bağımlılık evresinde oksitozin ve vazopressin etkili olmaktadır. OKSİTOSİN doğum sırasında da salgılanır ve anne ile bebeği arasındaki bağın oluşmasında etkilidir. Bağlanmayla ilgili Bowlby’e ait önemli bir kuram vardır. Bu kurama göre Bowlby Farklı bir kuramsal anlayış öne sürmekle birlikte Freud’un erken bağlanma sevgi ilişkisinin yaşam boyu sürdüğü görüşüne katılmaktadır. Bowlby’e göre, her insanın yakın duygusal bağlar kurmaya ihtiyacı vardır ve bağlanma İlişkisi kişinin psikolososyal gelişimini etkiler.
OKSİTOSİN salgısı, fiziksel yakınlaşma olduğunda salgılanır ve cinsel doyum ve orgazmla ilişkilidir. Aşık olduğumuzda salınan MUTLULUK hormonu olarak da bilinen SEROTONİN, bireylerde olgunlaşma ve akılcı davranışı artırdığı, acı ağrı duyumunu baskıladığı, uyku-uyanıklık dengesini düzenlediği, cinsel etkinlikte rol aldığı, stres tepkilerini, ön hipofiz hormonlarını, iştahı ve vücut sıcaklığını düzenlediği ve desteklediği bilinir. Sevgi ve aşk duygu durumunda salınımı artan serotonin gibi noradrenalin de farkındalık, uyanıklılık, enerjik metabolizma, dikkat, konsantrasyon ve alarm sistemi aktivasyonu ile olumlu stres tepkileri oluşturmaktadır.
Tabi aşık olmak kolay ama bunu sürdürmek zordur. Küçük prensteki tilkinin sözlerini dile getireceğim sizlere o yüzden. Gülünü senin için önemli kılan onun için harcadığın zamandır. hem hoşça hem sevgiyle kalııın.🤗❤️🍀
Kaynakça :
https://scholar.google.com/schhp?hl=tr
https://scholar.google.com/scholar?hl=tr&lr=lang_tr&as_sdt=0%2C5&q=A%C5%9Fk+ve++psikoloji+&btnG=#d=gs_qabs&u=%23p%3DfHny1oeTrCgJ
https://dergipark.org.tr/en/pub/pgy/issue/11160/133424
https://scholar.google.com/scholar?hl=tr&as_sdt=0%2C5&q=Oksitosin+ve+a%C5%9Fk&btnG=#d=gs_qabs&u=%23p%3DfHny1oeTrCgJ
https://scholar.google.com/scholar?hl=tr&as_sdt=0%2C5&q=Oksitosin+ve+a%C5%9Fk&btnG=#d=gs_qabs&u=%23p%3DcJaaODDLVQwJ
Gönderinin Yazarı

Beyza Nur Aydın
Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik 3. Sınıf öğrencisidir.
Akademik kariyer hedeflemektedir. Sinir bilim, psikoloji, nöropsikoloji, toplum sağlığı, felsefe, tarih ve teknoloji konuları ile ilgilenmektedir. Araştırmayı, sorgulamayı, yeni şeyler öğrenmeyi sever.
Tiyatrocu, amatör olarak gitar çalar, kitap okumayı çook sever. Çiçek yetiştirir. Aynı zamanda lisanslı voleybolcu.
İletişim: byzaa.nnur@gmail.com