Kaygı iç ve dış dünyadan kaynaklanan bir tehlike olasılığı ya da kişi tarafından tehlike olarak algılanıp yorumlanan herhangi bir durum karşısında yaşanan bir duygudur. Kişi kendisini bir alarm durumunda ve sanki bir şey olacakmış gibi bir duygu içinde hisseder. Çocuklarda da erişkinlerde olduğu gibi kaygı bozuklukları görülebilir. Bununla birlikte çocukların kaygı ve endişe kaynakları ve gösterdikleri belirtiler erişkinlerden farklı olabilir.
Ayrılma kaygısı bozukluğu çocuk ve ergenlerde en az 4 hafta yetişkinlerde ise 6 ay ya da daha uzun süren, kişinin bağlandığı insanlarda ayrılmasıyla ilgili, gelişimsel olarak uygun olmayan ve aşırı düzeyde kaygı ve korku duymasıdır. Bağlandığı başlıca kişileri yitireceğine ya da onların başına bir iş geleceğine ilişkin sürekli ve aşırı bir anksiyete yaşama, ayrılma korkusu nedeniyle, okula ya da başka bir yere gitmek istememe durumudur. Çocuğun ayrılma kaygısı bozukluğunda çocuk, kendisi için önemli işlevsellik alanlarında (okulda ya da okul dışı arkadaş ilişkilerinde, sosyal yaşantısında) güçlükler yaşar.
Okula uyum süreci, sonraki süreçlerdeki okul başarısı için “hassas dönem” olarak düşünülmekte ve gelişimin önemli bir yapı taşı olarak ifade edilmektedir. Okul öncesi eğitimin başladığı dönemde anne babasına duyduğu bağlılık devam ettiği için çocuklar kendilerini güvende hissettikleri aile ortamından çıkıp, hiç tanımadıkları okul ortamına girdiklerinde bazı sorunlar yaşayabilmektedir. Yeni duruma alışma sürecinde yaşanan uyum sorunlarının zamanla yerini dengeye bırakması gerekmektedir. Ayrılık kaygısı uzun sürüyorsa, şiddetli ve gelişimsel olarak uygunsuz ise ya da işlevselliği bozuyorsa ruhsal bozukluğa dönüştüğü kabul edilmektedir. Her sorununda sığındığı anne-babanın kendisini bırakıp gitme ihtimali, çocuğu fazlasıyla tedirgin etmektedir. Bu nedenle çocuğun okul öncesi eğitim kurumundan en iyi şekilde yararlanabilmesi için okula uyum büyük önem taşır.
Çocuklarda okul öncesi eğitim kurumuna ve ilkokula başladıkları ilk haftalarda görülen uyum problemlerinin, aile içi iletişimin niteliğine bağlı olacağı gibi çocuğu etkileyen yaş ve cinsiyet faktörlerinden de etkilendiği varsayılmaktadır. Korku ve kaygı doğuştan getirilen özellikler olmakla birlikte öğrenme ve model alma yoluyla da kazanılan ve sürdürülen durumlardır. Aşırı kaygılı, korkulu, endişeli anne babalar çocuklarına olumsuz bir örnek teşkil edebilirler. Anne babanın çocuk yetiştirmedeki tutum ve davranışları da çocuklardaki kaygı bozuklarının ortaya çıkmasında ve daha önemlisi belirtilerin kötüleşmesi ve devam etmesinde önemlidir. Örneğin; çocuğunun kendinden uzaklaşmasına veya ayrılmasına hiç müsaade etmeyen ve bu tür durumlarda sürekli aşırı bir kaygı gösteren annenin çocuğuna verdiği mesaj, çevrenin güvensiz ve tehlikeli olduğudur. Böyle bir çocukta ayrılık kaygısı bozukluğu gelişme riski daha yüksektir.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Kahraman, P. B., Tuba, Ş. E. N., Alataş, S., & Tütüncü, B. (2018). Okul öncesi dönemde okula uyum sürecine ilişkin öğretmen görüşleri. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi
- Dağlar, K. (2016). Okul öncesi çocuklarda anksiyete belirtileri ile annelerinin bağlanma biçimleri ve ayrılık anksiyeteleri arasındaki ilişki (Master’s thesis, İstanbul Arel Üniversitesi). Dergisi.
Psikiyatri hemşireliği yüksek lisans öğrencisi ve pediatri hemşiresiyim. Adli psikiyatri, çocuk ve ergen psikiyatrisi, sosyal psikiyatri, pediatri yakından ilgilendiğim alanlardır. Yaşam yolunda bazen umutlu, bazen umutsuz birisiyim. İçerik Üretim Komisyonunda görev alıyorum.
İletişim için; tubagne12@gmail.com