Murat Yıkılmaz‘ın 2016 yılında “Üniversite öğrencilerinde varoluşsal kaygı: Erken dönem uyum bozucu şemalar, kontrol odağı ve travma sonrası gelişimin yordayıcılığı” isimli yazdığı doktora tezinden alınan verilere göre:
Özgürlük çok açık olmayan bir nihai kaygıdır. Özgürlüğün insanları nasıl kaygılandırdığı da cevabı üzerinde çok durulmayan bir sorudur. Bunun da ötesinde insanların özgür olup olmadıkları sorusuna verdikleri cevap çoğunlukla olumsuzdur ve içinde bulundukları koşulların seçimlerini etkilediği görüşü oldukça yaygındır.
Varoluşçu anlamda özgürlük politik bir özgürlüğü ya da insanın psikolojik farkındalığının arttırdığı olasılıkların genişliğini ifade etmemektedir. Bunun yerine, her birimizin kendi yaşamlarımızın yazarı olduğumuz, doğal düzenin dışında bir evrende yaşadığımız fikrine gönderme yapmaktadır. Yaşamın bir zemini yoktur ve her insan seçimlerinden sorumludur. Varoluşsal özgürlük her zaman ölümle ilişkilidir ve sorumluluğun korkutucu dehşetini de üzerinde taşır. Varoluşsal açıdan özgürlük dışsal bir yapının yokluğu anlamına gelmektedir. Dışsal yapının yokluğu demek ise insanların kendi edimlerinden sorumlu olduğu anlamına gelir ve bu durum bireye kaygı verir.
Frankl’a göre de “insan karşısına çıkan koşullara tabi değildir”. Frankl’a göre koşullar karşısında mücadele etmek, göz yummak ya da teslim olmak seçeneklerinden birisini seçebilir. Bu seçim isteyerek ya da istemeyerek gerçekleşir. Kimi insanlar ise kararların zaten belirlenmiş olduğunu söyleyebilir ve bu gerçeğe karşı çıkabilirler.
May’e göre “özgürlük, insanın kendi gelişimde rol oynaması, kendi kendine şekil verme kapasitesidir”. Yine aynı yazarın bakış açısına göre, özgürlük, önceden belirlenmiş bir dünya ile ya da gerçeklikle nasıl ilişki kurulacağının bireyin seçimiyle ilgili olmasıdır. Basitçe bir karara evet ya da hayır deme gücümüz değil kendimizi yaratma gücümüzdür.
Özgürlük, insanın kendisini bağımsız bir varlık olarak görmesidir ve çocuğun önce fiziksel sonra da coşkusal ve zihinsel bağlarından sıyrılması ile gerçekleşen bir bireyleşme sürecidir. Bireyleşme süreci geri döndürülemez bir süreçtir ve benlik gücünü geliştirebileceği gibi giderek artan bir yalnızlığı da içerir. Böylece insan yalnız kalma tehdidinin yol açtığı güvensizlik, düşmanca duygular ve başkaldırma isteği gibi olumsuzluklarla dolu bir boyun eğme sürecine de girebilir. Ancak yalnızlık tehdidinden sıyrılmanın tek yolu boyun eğme değildir. İnsanlarla ve doğa ile oluşturulan doğal bir ilişki, bireyin bireyselliğini yok etmeden onunla dünya arasında bir ilişki kurulmasını sağlar. Bu ilişkinin de en belirgin anlatımı sevgi ve üretkenliktir. Sevmek ve çalışmak ve kendiliğinden etkinlik gerçekleştirmek bireyleşmiş insanın dünya ile ilişkisini kurarak onu özgürlüğün getireceği güçsüzlük, zayıflık, soyutlanmışlık, güvensizlik ve yaşamın anlamı konusundaki şüphelerinden kurtaracak üretken çözümlerdir.
İnsanın varoluşu ve özgürlüğü birbirlerinden ayrı düşünülemeyecek kadar birbirine bağlıdır. Özgürlük insanların davranışlarının içgüdülerin belirlediği biçimde değil varoluşuna bağlı olarak ortaya çıkması anlamına gelir. Ayrıca, özgürlük insanın ilk edimidir ve aslında dinlere göre sonuçları acı vericidir.
Örneğin insanın cennetten kovuluşunu anlatan söylencede özgürlük ediminin sonucunda çekilen acı ön plana çıkarılmaktadır. Günah olarak tanımlanan ilk edim insanın özgürlük edimidir. İnsan “özgürlüğe mahkumdur ve zorunludur. Çünkü yeryüzüne atıldıktan sonra artık bütün yaptıklarından sorumludur”. Diğer bir ifade ile bir kez varolduktan sonra insan her şeyden sorumludur. Bu nedenle atacağı her adım yeni bir bunaltıyı beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla birçok yaşantıyı seçme şansı ve donanımına sahipken yalnızca bir seçim yapmak zorunda olmak ve bu seçimin diğer bir seçimi imkânsız kılması bir bunaltıya neden olur.
Bağımsızlığa doğru atılacak adımlar diğer insanlardan farklı davranmayı gerektirdiği, sevgi görme ve onaylanma ihtiyaçlarının karşılanmaması riskini arttırdığı için ürkütücü bir tehdit olarak yaşanabilir. Kimi insanlar ilişkilerinde kendilerini yaşamayarak varolmamanın ağırlığını, kimileri de özgürlük içinde varolmanın ürkütücü hafifliğini seçerler. Bu durum ‘yaşam korkusu’ olarak adlandırılır. İnsan kendi yaşamını sürdürmekten korkar. Başkalarından farklı davranma olasılığı sevgiyi yitirme ve reddedilme olasılığını da beraberinde getirir. Ancak kişi kendini tamamen çevresinin belirlemelerine göre düzenlemek de istemeyebilir. Sorumluluğunu başkalarına emanet eden insan çabasız bir hayat ve güvenliğe karşın bireyselliğini yitirmek olasılığı karşısında da korku yaşar. Bu duygu ise ölüm korkusudur.
Fromm insanın bağımsız bir birey olarak varlığını sürdürdüğü buna karşın yine de soyutlanmadığı, insanlarla doğayla toplumla bütünleştiği bir ‘olumlu özgürlük’ durumu olup olmadığı sorusunu sorarak cevap aramıştır. Fromm bu soruya verilebilecek olumlu bir yanıtın olduğuna, insanın hem özgür hem de beraberlik içinde eleştirel ama koşullardan uzak, bağımsız ancak yine de insanlığın bölünmez bir parçası olabileceğine inanmaktadır. İnsan kendiliğinden etkinlikte bulunarak dışarıdan gelen kalıpları eleştirmeksizin benimsediği robot tepkileri, güçsüzlüğün kalıpların ortaya çıkardığı zorlanımlı etkinlikleri terk ederek benliğin özgür etkinliği olan kendiliğinden (spontan) davranarak olumlu özgürlüğünü yaşayabilir. Böylece insan özgürlük sorununa bir cevap bulmuş olabilir.
Sonuç olarak özgürlük, insanın varoluşuna hem anlam katan hem de kaygıya yol açan varoluşsal bir gerçektir. İnsanlar genel olarak özgür oldukları, özgürlüğe mahkûm oldukları gerçeğini baskılayarak ve inkâr ederek sorumluluk almaktan kaçmaktadırlar.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Yıkılmaz, M. (2016) Üniversite öğrencilerinde varoluşsal kaygı: Erken dönem uyum bozucu şemalar, kontrol odağı ve travma sonrası gelişimin yordayıcılığı. Doktora Tezi. Anadolu Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü. Eskişehir.

Psikiyatri hemşireliği alanında uzman hemşiredir ve acil serviste çalışmaktadır.
Toplum ruh sağlığı, varoluşçuluk, evrimsel psikoloji, felsefe, tiyatro, tarih ve teknoloji sever.
Ruh sağlığına yönelik çeşitli hizmetlerde gönüllü olarak görev alır.
Hayat yolcusu, insan yavrusudur.
E-posta: enestapli@gmail.com