Yaratıcılık ve psikiyatrik bir hastalığın aynı ruhta bulunuşunun en bilinen örneklerindendir Vincent Willem Van Gogh. Van Gogh 30 Mart 1853’te dünyaya gelmiştir. Ailesi üst orta sınıfa dâhildir, babası bir köy papazıdır, annesinin otoriter bir kişiliğe sahip olduğu söylenmektedir. Ünlü ressamın hayatına baktığımızda 2.100’den fazla eserinin olduğu görülmektedir.
Birçoğumuz Van Gogh’un ünlü resimlerini görmüşüzdür fakat şimdi onu resimleriyle anlamaya çalıştığımız kadar aforizmalarıyla da anlamaya çalışalım ve hayatını aforizmaları çerçevesinde ele alalım.
‘Önemli şeyler bir anda yapılamaz; ufak şeylerin bir araya getirilmesiyle oluşur.’
Van Gogh, sanat simsarlığı ve Protestan misyonerliği yapıp başarılı olamadıktan sonra en sonunda kardeşi Theo’nun desteğiyle resime olan ilgisini arttırdığı ve böylece eserlerini ortaya çıkardığı bilinmektedir. Muhtemelen bu aforizmasını ressam olup resimleri ilgi görmeye başladığında söylemiştir.
‘İnsanın ruhunda koca bir ateş yanıyorsa da kendini ısıtamaz onunla. Gelip geçenler, yalnız bacadan çıkan cılız dumanı görür ve yollarına devam ederler.’
Van Gogh çoğu zaman kadınlar tarafından reddedilmiş ve aşkına karşılık bulamamıştır. Bu kalp kırıklıkları, hastalığı (bipolar bozukluk) ile tanışmasına zemin hazırlamış olabilir. Yaşadığı kalp kırıklıklarından sonra aslında çevresinde bulunan insanların hiçbir şeyin farkında olmadığını, farkında olsalar bile pek dikkate almadıklarını belirtmek istemiş olabilir.
‘Olmak istediğimden hala uzağım, ama Tanrı’nın yardımıyla başarmalıyım.’
Van Gogh yaşamının bir döneminde din ile aşırı ilgilenmeye başlamış hatta papaz olmak istemiştir, papaz olma yönündeki girişimleri etkili olamamış ama inancını kaybetmeden denemelerini sürdürdüğünü bu aforizmalardan anlayabiliriz.
‘Eğer içinde sana “boyayamazsın” diyen bir ses duyarsan, ne olursa olsun boya! İçindeki sesin sustuğunu göreceksin.’
Bu aforizmayla beraber Van Gogh’un işitsel halüsinasyonlara sahip olduğunu ve bu halüsinasyonların yaratıcılığını etkilemeye çalıştığını söyleyebiliriz. Nitekim Van Gogh 28 Temmuz 1890’da intihar ederek yaşamına son vermiştir. Kim bilir belki de bu işitsel halüsinasyonların varlığına dayanamayıp ortaya istediği gibi eserler koyamamış olması bu kararı vermesinde etkili olmuş olabilir.
‘Her şeye rağmen yeniden ayağa kalkacağım; cesaretsizliğimden dolayı bıraktığım kalemimi alacağım ve çizmeye devam edeceğim.’
Van Gogh kulak memesini/kulağını kesip bir ruh sağlığı ve hastalıkları hastanesine kaldırılması sonrasında bu sözleri söylemiş ve hastanede tedavisi tamamlanınca da kalmaya devam etmiş, hastanede resimlerini yapmayı sürdürmüştür.
‘Fırçam zevkle parmaklarımın arasında tıpkı bir keman yayı gibi hareket eder.’
Van Gogh, birçok sanat eseri üretmiş ve bunların çoğunu yaşamının son iki yılında yapmıştır, resim yapmak onun çok büyük bir tutkusuydu. Bu aforizmasıyla tutkusunu ifade etmiştir.
‘Keder sonsuza kadar sürecek.’
Söylenenlere göre Vang Gogh ölürken kardeşi Theo’ya bu sözleri söylemiştir. 37 yıllık yaşamında aslında birçok keder (kalp kırıklıkları, bir işe sahip olamama gibi) yaşamış ve bu kederin üstüne resim yapmasına engel olan işitsel halüsinasyonlarının varlığı da eklenmiştir.
Yazımı sonlandırırken siz kıymetli okuyucularımıza bir soru sormak istiyorum. Sizce Van Gogh ‘Keşke beni olduğum gibi kabul etseler.’ demekle neyi anlatmak istemiş olabilir? Cevaplarınızı bekliyorum.
İletişim: darkatamer@gmail.com
Psikiyatri hemşireliği yüksek lisans öğrencisidir.
Toplum ruh sağlığı hemşireliği, kişilik psikolojisi, sağlık sosyolojisi ve tiyatro ile ilgilenir.
Yaşamın içerisinde kendisini arayan birisidir.
İçerik Üretim Komisyonu üyesidir.
İletişim: darkatamer@gmail.com
İnsanlarin onun sergilediği davranışları düzeltmeye çalışmalarını anlatmak istemiş olabilir. Psikiyatrik sorunlari olan insanların çok sık maruz kaldığı bir durum. Kaleminize sağlık
Hmm hiç bu açıdan düşünmemiştim Van Gogh’un davranışlarını. Van Gogh’un damgalamaya maruz kalıp ötekileştirildiğini söylemek istiyorsunuz sanırım? Ben ötekileştirilmenin aksine onun hiç umursanmadığını düşünmekteyim.
Aslında acılarla dolu hayatı boyunca tek isteği özellikle tabloları ve yaptığı davranışlar ile (kulak kesme gibi) “anlaşılmak isteği” olmuştur. Maalesef bu durumdan ümidini kaybettiğindendir ki intihar ederek yaşamına son vermiştir.
Güzel bir yazı olmuş, bu konuya da değindiğin için ayrıca teşekkürler Ayşe, emeğine sağlık… 🙂
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine baktığımızda en tepede ‘kendini gerçekleştirme’ kategorisini görürüz aslında yaratıcı bir kişiliğe sahip insan kendini gerçekleştiren insandır. Belki de Van Gogh
yaratıcı bir kişiliğe sahip olsa da anlaşılamadığı için kendini gerçekleştirememiştir kim bilir. 🙂
Van Gogh’un “Keşke beni olduğum gibi kabul etseler” sözü için sanırım iki çözüm var.
1) Kişiler Van Gogh’u yargılamak yerine anlamaya çalışarak, değiştirmeden varlığını onayladıklarını hissettirecekler.
2) Van Gogh için diğerleri önemini yitirecek ve bir başkasına karşın kendisi olabildiği için dışlanma pahasına olduğu gibi olacak.
Burada Van Gogh’a sormak lazım; kendin olmak mı senin için daha önemli yoksa dışlanmamak mı?