160 gr yağ, 110 gr protein, 1 litre su, 15 gr şeker, 10 gr tuz ve son olarak aldığı kadar canlılık. İlk bakışta birçok kişiye basit bir yemek tarifini andırıyor olsa da az önce okumuş olduğunuz tarif insanoğlunun yüzyıllar boyu hakkında en çok araştırmayı yaptığı ancak en az bilgiye sahip olduğu tahmin edilen yüksek donanımın fiziksel tarifi: yani beynimiz. Ortalama 1,5 kg ağırlığa sahip olup milyonlarca hücre içeren beynimizin değişimi sizce mümkün müdür? Sorunun cevabı hakkında birçok efsane olmakla birlikte beynimiz her geçen saniye değişim halindedir. Nasıl mı? Gelin hep beraber bir göz atalım.
Yunanca kökenli bir terim olup şekillendirmek, biçim vermek anlamlarına gelen nöroplastisite, beyin hücrelerinin değişim gösterebilme yetisini ifade eder. Yani beyindeki nöronların ve bu nöronların oluşturdukları sinapsların çeşitli çevresel uyaranlara bağlı olarak değişimini açıklar. Peki ya beyindeki bu değişim ne zamana kadar devam eder?
Eski zamanlardan beri birçok insan, beynin yetişkinlik dönemine kadar değişebildiğini ancak yetişkinlik dönemine gelindiğinde bu değişimin artık sona erdiğini düşünmektedir. Oysaki gerçek çok farklıdır. Yapılan araştırma ve incelemeler, beynin temel işleyiş prensibinin beynin iç bağlantılarında mikro düzeyde meydana gelen sürekli bir değişime dayandığını göstermiştir. Bu yazıya başlamadan önceki beyin bağlantılarınız ve beyin yapınız ile şu an bu yazıyı okurkenki beyin bağlantılarınız ve beyin yapınız aynı değildir, tıpkı bundan 5dk sonra da aynı olmayacağı gibi. İster farkında olalım ister olmayalım büyük küçük yaşadığımız her tecrübe, tanıdığımız her insan, söylenilen her söz, hayal kırıklıkları da dahil olmak üzere kurulan tüm hayaller, zorlukların üstesinden gelebilmek adına sonuç her ne olursa olsun verilen tüm çabalar, kısacası yaşam boyu deneyimlenen her an beynimizde birtakım değişikliklere yol açar. Canlılığın devam ettiği süre boyunca beynimizde değişimin olmadığı bir andan bahsetmek mümkün değildir.
Nöroplastisiteyi Arttıran ve Azaltan Etkenler
Nöroplastisiteyi arttıran ve azaltan birçok unsur bulunmaktadır. Farklı davranışların sergilenmesi ve yeni rutinlerin kazanımı, nöron yapısında değişimlere ve yeniden yapılanmaya neden olduğundan, alışılagelmiş hayatın aksine konfor alanının dışına çıkarak yaşamak, nöroplastisiteyi arttıran etkenlerin en başında gelmektedir. Nöroloplastisiteyi etkileyen bir diğer önemli faktör ise içinde bulunulan gelişimsel dönemdir. Yapılan çalışmalarda insan beynindeki nöroplastisitenin en yüksek olduğu gelişimsel dönemin çocukluk dönemi olduğu belirtilmiştir. Maymunlar üzerinde yapılan deneysel bir çalışmada ise yavru maymunların yalnızca kaşık tutmayı öğrenmesinin beyinde 15-20 farklı kortikal alanı değiştirdiği saptanmıştır. Tüm bu bilgiler ışığında kaşık tutmak gibi basit bir eylemin beyinde meydana getirdiği bu değişikliği göz önünde bulundurursak, yeni bir dil öğrenmenin beyinde yapabileceği değişimin boyutunun ne denli büyük olacağını siz değerli okuyucularımızın yorumuna bırakıyorum. Azının yarar sağladığı, çoğununsa zarara yol açtığı stresin sürekliliği, nöroplastisiteyi de olumsuz yönde etkileyen bir diğer faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.
Plastisite Yetisi En Yüksek Beyin Bölgeleri
Temel olarak duygulanım, hafıza, konumlama, yön bulma ve hareket gibi birçok işlev üzerine önemli rolleri bulunup, limbik sistemin önemli bir parçası olan hipokampus, öğrenme ve bellek oluşturma gibi bilişsel işlevler için sürekli olarak nöron ürettiğinden, nöroplastisite yeteneği oldukça yüksektir. Latince bir kelime olup badem anlamına gelen, duygusal bellek, karar verme ve korku gibi işlevlere sahip olduğu bilinen amigdala ise nöroplastisite yeteneği yüksek olan bir diğer önemli limbik sistem elemanıdır.
Nöroplastisite ve Nörodejeneratif Hastalıklar
Sinir bilim alanında yapılan çalışmalar, nöroplastisite alanında gerçekleşecek olan ilerlemelerin, alzheimer, felç, beyin tümörleri, parkinson, huntington gibi dejeneratif hastalıkların olumsuz etkilerinin en aza indirgenmesinde önemli pay sahibi olabileceğini öngörmektedir.
Yazıma son verirken bir bitiriş cümlesi aradım, ancak yazdığım hiçbir cümle içime sinmedi, ta ki Sinan Canan’ın aşağıda yer alan sözüyle karşılaşana dek..
‘’Kısacası, maddeden ziyade, bir okyanusun dalgaları gibiyiz. Değişen, dönüşen, kabaran ve zamanı geldiğinde sessizce sönüp, aslına dönen…’’
Bir Küçük Kitap Önerisi
Yazılarımda yararlandığım ve okurken büyük keyif aldığım iki kitabı sizlerle paylaşmak istiyorum.
1- Değişen Be(y)nim – Sinan CANAN
2-Görünmeyen Beyin – Tayfun UZBAY
Kaynakça ve İleri Okumalar
1- Canan, Sinan (2017), Değişen Be(y)nim, İstanbul: Tutikitap Yay., 3. bs.
2-İzci, Y., Erbaş, Y.C. (2015). Hipokampus: Yapısı ve Fonksiyonları.
3-Taştan, N.S. Nöroplastisite’nin Gündelik Hayata, Örgüt Psikolojisine, Eğitim – Öğretim Alanına Uygulanabilirliği ve Öğrenme-Bellek Kişisel Gelişim, Psikolojik ve Nörolojik Faktörler Üzerine Etkilerini Ortaya Koymayı Sağlayacak Eğitim Programı ve Bir Uygulama. Yüksek Lisans Tezi, Avrasya Üniversitesi, 2015.
4-Uzbay, Tayfun (2017), Görünmeyen Beyin, İstanbul: Destek Yay., 3. bs.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hemşirelik Bölümü 2020 Mezunudur. Klinik hemşire olarak çalışmaktadır. Nöropsikiyatri, şizofreni, kişilik bozuklukları ve psikolojik deneylere ilgili. İnsana faydalı olan her türlü etkinlikte yer almaktan, araştırma yapmaktan hoşlanır.
E-Posta : sulenureski@hipokampusakademi.com