Pink Floyd’un “Brain Damage” şarkısında Roger Waters “Kafamda biri var ama o ben değilim.” der. Hakikaten kendi hayatımıza şöyle dönüp bir baksak bazen bazı durumlarda olduğumuz kişinin davranacağı şekilde davranmadığımızı ve hatta örneğin, bir sohbet sırasında bir arkadaşımızın yaptığı espriye hiç vermeyeceğimiz bir tepkiyi verdiğimizi görürüz. Sanki o an yerimizde biz değil de yabancı, başka birisi varmış gibi hissederiz. İşte bu ve bunun gibi durumları Carl Jung arketip kavramıyla açıklar. Arketipler bizim kolektif bilinçaltımızla ilgilidir. Baştan başlamak gerekirse Carl Jung psişeyi (ruh,zihin) üç gruba ayırır (Aydın, 2020).
1.Ego, farkında olunabilen düşünceleri, hatıraları ve duyguları içerir. Bilinç alanının merkezini oluşturur (Aydın, 2020).
- Bireysel bilinçaltı, bilince kadar ulaşamayan duyu algılamalarının, bastırılmış ya da unutulmuş anıların olduğu ve bastırılmış çocuksu dürtülerden oluşan bir alandır ve bu alan kişinin kendisine özgüdür (Fordham, 2015).
- Kolektif bilinçaltı, arketiplerin içinde bulunduğu ve tüm insanlığın sahip olduğu ortak bilinç dışıdır (Aydın, 2020). Varlığını içgüdüsel davranışlarda ortaya koyar.
Jung kolektif bilinçaltında insanı insan kılan, gerçekleştirilecek herhangi bir eylemin kendisine ve gerçekleştirilme biçimine neden olan duruma, türün ortaya çıkışıyla birlikte ortaya çıktığını varsaydığı için “ilk imge” olarak adlandırmıştır. Jung’a göre psikenin işlevleri, özellikle bilinç dışından kaynaklananlar biz daha doğmadan, önceden belirlenmiştir ve bu ilk imgeler kendini özellikle yaratıcı ürünlerde göstermektedir (Jung, 2017).
Jung daha sonra bu ilk imgelere daha kapsamlı olacak şekilde, Platon’un “ideasıyla” eş anlamlı olan arketip ismini verdi (Jung, 2017). Platon’nun teorisinde herhangi bir nesnenin veyahut kavramın en ideal mükemmel bir formunun olması nasıl ki idea olarak adlandırılıyorsa Jung da çeşitli davranış tiplerinin insanlığın eski tarihlerinde, uzak atalarımızda görüldüğü ve atalarımızın deneyimleriyle ve deneyimlere verdiği tepkilerle şekillenen hallerine -ilk imgelere- arketip adını vermiştir.
“Bilinç dışı da olsa aktif, yani canlı yapı ve biçimler, Platoncu anlamda idealar, her psikede vardır ve bunlar düşüncelerimizi, duygularımızı ve eylemlerimizi içgüdüsel olarak önceden biçimlendirir ve etkiler.” (Jung, 2017)
Bu sonuca dünyayı gezerken çeşitli kabilelerin davranışlarını, danslarını gözlemleyerek ve farklı milletlerin mitlerini, masallarını inceleyerek varmıştır. Yaptığı incelemeler sonucunda farklı farklı mit ve masallarda çeşitli sembollerin, sembolik anlatımların olduğunu, her kültürün kendine ait kültürel özellikleriyle kurgulanmış mit ve masallarında ortak ve benzer sembollerin göze çarptığını ve anlatımın dayandığı benzer yapıların olduğunu gözlemlemiştir. Jung ayrıca kutsal kitapları da incelemiş ve kutsal kitapların da sembolik bir anlatıma sahip olduğunu görmüştür. Bütün bu incelemelerin sonucunda da her metinde karşılaştığı sembolleri arketip kavramıyla açıklamıştır. Jung’un teorisinde persona ve gölge, anima ve animus, ben (Self), yaşlı bilge adam, anne, çocuk, hilekar gibi birçok arketip bulunmaktadır (Yazgan İnanç ve Yerlikaya, 2008).
Persona: Başkalarına kendimizi tanıtırken takındığımız maskedir, kendimizi sunmak istediğimiz imajdır (Tomley, 2017). Bu maskenin oluşmasında toplumun insanlardan ne beklediği, başkalarına nasıl davranması gerektiği konusunda vardığı ortak nokta etkili olmuştur. Bir nevi, birey, toplumun ondan beklediklerini, olması gerektiği düşünülen kişiyi üzerine giymektedir. Jung’a göre bu aslında olması gereken bir durumdur, ilişkileri kolaylaştıran bir gerekliliktir. Çünkü bireyin dış dünya ile ilişkilerinde uyum sağlamasına veya insan ilişkilerinde olumsuz yönlerle başa çıkabilmesine yardımcı olur (Yazgan İnanç ve Yerlikaya, 2008). Jung, persona geliştiremeyen insanların kaba, huzursuzluk yaratan ve başkalarıyla olan ilişkilerinde sorun çıkaran kişiler olduğunu düşünüyordu (Yazgan İnanç ve Yerlikaya, 2008). Fakat beraberinde, kişinin bu maskesiyle, üzerine giydiği kişiyle özdeşleşmesi ve kendine yabancılaşması gibi tehlikeli bir durumu da getirebileceğinin altını çiziyordu (Fordham, 2015).
Gölge: Toplumsal standartlara ve ideal kişiliğe uymayan tüm vahşi istek ve duyguları içinde barındıran, engellenen her şeyi yapmak isteyen, bireysel bilinç dışına ait bir yapıdır. Arketip olarak sunulmasının nedeni de tüm insanlarda var olan ortak bir yön olmasıdır. Kolektif yönü, şeytan, cadı gibi kolektif kavramlarla açıklanır (Fordham, 2015). Gölgenin varlığı beraberinde getirdiği, suçluluk, utanç ve aşağılık duyguları nedeniyle yok sayılsa, bastırılsa bile stresli durumlarda ortaya çıkmaktadır. Gölge, kendimize veya başkasına zarar verecek bir şey yaptığımızda bir anda ortaya çıkan ve “Bunu yapan kişi ben olamam!” dememize neden olan yönümüzdür (Tomley, 2017). Jung, gölgenin de insan doğasının bir gereği olduğunu savunmaktadır. Ona göre gölgeyi bastırmak veya reddetmek nafile bir çabadır, daha büyük felaketlere yol açabilmektedir. Kişi bilinçaltındaki bu karanlık yönle yaşamaya alışmak zorundadır (Fordham, 2015).
“Gölge kişiliğin tamlığına dahildir. Güçlü adamın bir zayıflığı olmalıdır, akıllının bir yerde bir aptallığı; aksi takdirde gerçek olamayacak kadar iyi biridir, yapmacıklığa ve kandırmaya başvuruyor demektir.” Carl G. Jung
Bu ay arketipler konusuna bir giriş yapmakla beraber önümüzdeki ay anima, animus, yaşlı bilge adam gibi arketipleri anlatmaya devam edeceğim. Eğer bu konu ilginizi çektiyse takipte kalmanızı öneririm. Hepinize iyi günler, sağlıcakla kalın.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Aydın, T. (2020). İçimizdeki Canavar Kahramanlar: Evrimsel Psikolojide Carl Gustav Jung’un Arketipleri. 10 Haziran 2020 tarihinde https://evrimagaci.org/icimizdeki-canavar-kahramanlar-evrimsel-psikolojide-carl-gustav-jungun-arketipleri-8262 adresinden alındı.
- Fordham, F. (2015). Jung Psikolojisinin Ana Hatları. (Çev. A, Yalçıner). İstanbul: Say Yayınları. (Orijinal yayın tarihi, 1953).
- Jung, C. G. (2017). Dört Arketip. (Çev, Z, Aksu Yılmazer). İstanbul: Metis Yayınları. (Orijinal yayın tarihi, 1976).
- Tomley, S. (2017). Freud Bu İşe Ne Derdi? (Çev, D, Çetinkasap). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. (Orijinal yayın tarihi, 2017).
- Yazgan İnanç, B., Yerlikaya, E. E. (2008). Kişilik Kuramları. (13. Bs.) Ankara: Pegem Akademi.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hemşirelik bölümü mezunu. Psikiyatri Hemşireliği yüksek lisans öğrencisi. Adli psikoloji, gelişim psikolojisi ve nöropsikiyatri sever. Ruhunu derinlikli sözlerle notaların birleştiği müzikle besler. Kendini keşfetme yolculuğunda bir seyyahtır.
E-posta: hazalsevindik@hipokampusakademi.com
İnsanlar birbiriyle tanışırken neden hep iyi özelliklerini tanıtma gereği duyar? Kötü özellikleri olamaz mı? Neden hep bir mükemmellik gayreti içerisindeyiz. Gölgemizi kabul etmeden, yalnızca bastırarak daha iyi olabilir miyiz gerçekten?