Kendiliğin (self) ne olduğu ve nereden geldiği, aslında kim olduğumuz gibi sorular felsefe ve psikolojinin en eski tartışma alanlarındandır. Bunların yanı sıra güncel sinirbilim çalışmaları da fonksiyonel nörogörüntüleme teknikleriyle beraber bu sorulara yanıtlar bulmaya çalışmaktadır. Ancak ne kavramsal açıdan net bir tanıma varılabilmiş, ne de kendilik beyin bölgeleriyle kesin bir şekilde ilişkilendirilebilmiştir. Dolayısıyla kendilik konusu üzerine yapılan araştırmalar ve tartışmalar devam etmekte olup, kuramsallaştırma ve deneyler üzerinden yan yana ilerlemektedir. Kendiliğe ilişkin felsefi ve psikolojik bazı tanım ve teorileri, nörobilimsel çalışmalar ışığında bu kavramın nöral altyapısını inceleyelim.
Felsefe ve Psikolojide Kendilik Kavramı
Kendilik kavramı, Descartes ve Kant gibi filozoflar tarafından zihni karakterize eden fonksiyonların en yüksek düzeyini temsil etmekteydi. Descartes’in “düşünüyorum öyleyse varım” söylemiyle tanımladığı kendilik, felsefede bedenin karşısında yer alan bir öz olarak tanımlanmaktadır.
Kendilik problemi psikoloji alanında ise ilk olarak William James ile karşımıza çıkmaktadır. James özne olarak kendilik (I-self) ile nesne olarak kendilik (me-self) şeklinde bir ayrıma gidilmesi gerektiğini savunmuştur. Özne olarak kendilik, duysal nesneleri, olayları ve çevresindeki kişileri deneyimler. Bu deneyimlere bağlı olarak da bilinç veya öz-bilinç dediğimiz hal ortaya çıkmaktadır. Nesne olarak kendilik ise kişinin kendiliğini karakterize eden ve kendiliğiyle ilişkili özelliklere işaret etmektedir.
James kendiliğin içeriğine bağlı olarak ‘fiziksel kendilik’, ‘zihinsel kendilik’ ve ‘ruhsal kendilik’ olmak üzere üç tür kendilik tanımlamıştır. Günümüzdeki daha güncel yaklaşımlar ise bilişsel, kurgusal, öyküsel, somut kendilik gibi pek çok kendilik kategorisinden bahsetmektedir. Örnek vermek gerekirse minimal kendilik kavramı, kişinin kendi bilincini deneyimlemesi olarak tanımlanmaktadır. Öyküsel kendilik kavramı ise kendiliğin sürekliliğini, geçmiş ve geleceği içeren tutarlı bir kendilik imajını ifade etmektedir.
Kendilik konusundaki daha farklı yaklaşımlara değinecek olursak, kendiliği bir tür üst-örgütlenme olarak tanımlayan Kohut, kişiliğin çekirdeği ve algıların merkezi olma rolünü bu kavrama atfetmiştir. Öte yandan Jung kendiliği, bilinç ve bilinçaltı ögeleri birleştiren bir orta nokta olarak tanımlamıştır. Rogers ise kendilik kavramını, kişilik kavramının yerine kullanmış, organizmanın kendini gerçekleştirme eğilimi ve temel bir güdüsü olarak nitelendirmiştir.
Nörobilimsel Açıdan Kendilik
Kendilik kavramı önceleri yüksek düzey bir kognitif fonksiyon olarak tanımlanmıştır. Fakat güncel çalışmalar kendiliğin bu özelliğine kuşkuyla yaklaşmakta ve kendilikle ilişkili durumların algı, davranış, ödül, duygu gibi temel mekanizmalarla ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır. Northoff kendiliği, beynin yüksek düzey bir işlevi yerine beynin en temel fonksiyonu, içsel veya spontan aktivitesi olarak kavramsallaştırmaktadır. Pankseep de benzer şekilde motor, duyusal ve duygusal haritaların birbirleriyle etkileşime geçtiği orta beyin bölgelerinin ilkel kendilik şemasını önemli ölçüde etkilediğini öne sürmektedir.
Kendilik kavramı; uyaran kümesine ve farklı işlevleri yansıtan içeriklere göre farklı şekillerde tanımlanmış ve sınıflandırılmıştır. Bu nedenle literatürde birbirinden farklı kendilik kategorileri bulunmaktadır. Northoff ve arkadaşları kendiliğin ayrışan kategorilerine karşın bu kategorileri ortak bir zeminde birleştirmeye çalışmışlardır. Bu bağlamda öz-gönderimsel (self-referential) işlemleme, kendiliğin tüm yapılarını bir araya getiren ortak bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Öz-gönderimsel işlemleme; bir uyaranın kişinin kendiliğiyle ilişkilendirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Kendilik genellikle yoğun bir biçimde duygusal öznellik ile karakterizedir. Kendiliğin gözünden dış dünyadaki uyaranlar nesnel bir nitelik olmaktan çıkıp öznel bir kimliğe bürünür. Duygusal bir renk kazanan uyaranlar ise kişinin kendilik algısının bir parçasını oluşturur.
Kendiliğin Nöroanatomik Yapısı
Yapılan araştırmalar ışığında değerlendirilirse kendilik ve onun farklı bileşenleri beynin belirli bir bölgesinde yerleşmekten ziyade hem kortikal hem de subkortikal alanları da içeren dağılmış bir nöral sistemler ağına dayanmaktadır. Kortikal ve subkortikal alanların yanı sıra çeşitli medial kortikal alanların da kendilikle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Medial kortikal alanların arasında, medial orbital prefrontal korteks (MOFC), ventromedial prefrontal korteks (VMPFC), supragenual anterior cingulate korteks (SACC), dorsomedial prefrontal korteks (DMPFC) ve medial parietal korteks (RSC) bulunmaktadır. Son yıllarda bu yapılar anatomik ve fonksiyonel ortak bir birim olarak kabul edilmiş ve ‘kortikal orta hat yapılar’ adı altında birleştirilmiştir.

Sonuç olarak, kısaca gözden geçirdiğimiz ‘kendilik’ kavramı günümüzde ancak bir kısmı açıklanabilmiş birçok nörolojik ve psikolojik bileşenden oluşan kompleks bir kavramdır. Bu kavramın beyin işlevleriyle ilişkilendirilme çalışmaları, ilerleyen dönemde daha doğru bir kavramsal tanımlamaya ilişkin bilgimizin deneysel yöntemler ile geliştirilmesini mümkün kılacaktır.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Northoff, G. (2012) From emotions to consciousness – a neuro-phenomenal and neuro-relational approach. Frontiers in Psychology, 3:303.
- Tepeli Temiz, Z. Hanoğlu, L. (2019). Kendiliğin Nöral Alt Yapısı: Northoff ve Damasio Modelleri. Klinik Psikiyatri Dergisi, 22:104-115.
1 thought on “Bizi Biz Yapan Nedir? ‘Kendilik’ Kavramı Üzerine…”