Aşılar, hastalığa neden olan mikropların zayıflatılmış veya öldürülmüş formlarından, toksinlerinden veya yüzey proteinlerinden birinden elde edilmiş; belirli bir hastalığa karşı bağışıklık geliştirmeyi amaçlayan bir tür koruyucu tedavi yöntemidir. Vücuda verilen bu mikroplar, adaptif (uyum sağlayabilen) bağışıklık sistemlerini devreye sokarak vücudun oldukça spesifik antikorlar (savunma maddesi) yapmasını sağlarlar. Böylece, gelecekte oluşabilecek olası enfeksiyonlara karşı bağışıklık sağlanmış olur (Sathyanarayana ve ark., 2020). Aşıların çiçek hastalığı, kızamık ve difteri gibi bir dizi bulaşıcı hastalığı azalttığı veya etkili bir şekilde ortadan kaldırdığı bilinmektedir. Aşıların önem açısından, kanser tedavisindeki ilerleme ve antibiyotiklerin geliştirilmesi gibi tıp bilimi alanındaki bazı önemli keşiflerle aynı düzeyde olduğu düşünülmektedir (Sathyanarayana ve ark., 2020).
SARS-CoV-2, insanlarda ölüm dâhil olmak üzere ciddi solunum yolu hastalıklarına neden olabilen ve son 20 yılda büyük salgınlarla ilişkilendirilen üç koronavirüs türünden biridir. SARS‐CoV‐2 olarak adlandırılan koronavirüsün neden olduğu salgın (COVID‐19), dünya çapında hızla yayılırken beraberinde aşı tartışmaları da yeniden gündeme gelmiştir. Mevcut duruma baktığımızda çok sayıda aşı türü acil geliştirilme aşamasında olup, bazıları klinik uygulamaya girmiştir (Koirala, 2020). Aşılara karşı halkın korkuları aşılamanın tarihi kadar eskidir. 1789’ da Dr. Edward Jenner’ın, çocukları çiçek hastalığına karşı korumak için sığır çiçeği kabarcıklarından alınan sıvıyı 8 yaşındaki James Phipps’in cildine uygulaması ölümcül hastalık olan çiçek hastalığına karşı aşılamanın ilk denemesi olarak literatüre geçmiştir (Glasper, 2019; Akdeniz, 2016). 1974 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNİCEF)’ in finansman desteği ile aşılama programı oluşturulmuş, aşılama oranları gelişmekte olan ülkelerdeki çocuklarda hızla yükselmiştir. Bu kampanyalar sonrası son çiçek olgusu 1977’de Somali’de görülmüş ve hastalık tüm dünyada eradike edilmiştir (Akdeniz, 2016).
1974’ te boğmaca aşısı ile ilişkili yapılan çalışmalardan sonra boğmaca aşısına karşı bir ön yargı ortaya çıkmış, bu durum aşılamada dramatik bir düşüşe ve boğmaca salgınına neden olmuştur. 1974 yılında İngiltere ve Galler’deki boğmaca salgını sırasında 25 çocuk ölümü meydana gelmiştir (Glasper, 2019). Yine ilk tüberküloz (BCG) aşısı 1921’de Fransa’da Weill-Halé tarafından annesi doğumdan sonra tüberküloz nedeni ile ölen sağlıklı bir bebeğe yapılmış, aşının güvenli ve koruyucu olduğu görülmüştür. 1928 yılına gelindiğinde 50 bin çocuğa BCG aşısı uygulanmıştır. Aşılı çocuklar tüberkülozla karşılaştıklarında ölüm oranı %1. 8 iken, aşılanmamış çocuklarda bu oranın %25- 32 arasında olduğu gösterilmiştir. Sonraki dönemlerde BCG aşısının laboratuvarda kaza ile insan tüberküloz basiline bulaşı sonucu BCG ile aşılanan 252 bebekten 72’si tüberküloz nedeniyle ölmüş, 137 bebekte de kronik tüberküloz gelişmiştir. Bu durum halkın aşıya karşı olumsuz yargılar edinmesine neden olmuştur. Ancak daha sonra yapılan pek çok çalışma, BCG aşısının etkinliğinin %80 gibi bir oranda olduğunu ortaya koymuştur (Akdeniz, 2016). Hastalık Kontrol Merkezi (CDC), Aşılama Uygulamaları Danışma Komitesi (ACIP) ve tüm büyük akademik toplulukların aşılama konusundaki güçlü tavsiyelerine rağmen, kızamık-kabakulak-kızamıkçık (MMR) aşıları da dâhil olmak üzere, bebeklerin ve çocukların aşılarının birçoğuna rutin ve kasıtlı olarak erişimlerinin reddedildiği bilinmektedir (Hotez, 2019). Aşılarla ilgili tüm ön yargılar bir yana dursun, kızamık aşısı bulunmasaydı DSÖ’nün tahminlerine göre dünyada yılda 2,7 milyon kişi kızamık hastalığı yüzünden ölmüş olacaktı. Tetanoz aşısıyla aşılanmayan gebeler sebebiyle, dünya genelinde her yıl 300.000 yeni doğan ve 30.000 anne hayatını kaybetmektedir. Aşıyı destekleyen veya aşı karşıtı söylemler her daim var olacaktır. Bu noktada önyargı veya ön kabuller yerine objektif verilerle hareket etmek elzemdir (Ataç, 2014).
Aşı ile önlenebilen hastalıklara ve önleme yüzdelerine ilişkin tablo aşağıda yer almaktadır.
Bugün aşı karşıtı hareket kendi medya imparatorluğunu kurmuş, konuyla ilgili hazırlanan bir rapora göre şu anda internette ve sosyal medya sitelerinde, özellikle Facebook ve Twitter’da en az 480 aşı karşıtı web sitesi olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla aşı karşıtı kaynaklar, ebeveynlerin aşılarla ilgili doğru bilgilere erişimi konusunda bir endişe yaratmaktadır (Hotez, 2019). Aşılarla ilgili halk arasında yanlış bilinen bazı ifadelere aşağıdaki tabloda yer verilmiştir.
“Yanlış” | “Doğru” |
“Tehdit altında olmadığımız hastalıklara karşı aşı olmaya gerek yok.” | Küreselleşen dünyada ülkeler arası seyahatler bu kadar sıklaşmışken, başka ülkelerde görülen hastalıklar açısından da risk altındayız. Difteri, menenjit buna verilebilecek örneklerdir. |
“Aşıların yan etkileri çok tehlikelidir.” | Yapılan bilimsel çalışmalara göre aşıların sahip oldukları yan etkilerin şiddeti ve sıklıkları, hastalığın ortaya çıkması durumunda görüleceklerle karşılaştırıldığında çok hafif kalmaktadır. |
“Aynı anda birden fazla aşı uygulamak bağışıklık sistemine zarar verir.” | Günlük hayatta maruz kaldığımız antijenlere kıyasla bu sayı çok düşüktür. Aşıların birlikte yapılması, uygulama kolaylığı yanında, uygulanan kişiler için de takvime uyumu artırmaktadır. |
“En sağlam bağışıklık, hastalığı geçirerek kazanılır.” | Bu bilgi kısmen doğrudur. Bu sebeple aşılar var olan mikroplar içerisinde ağır, hatta ölümcül seyreden hastalıklara yol açanlara karşı üretilmektedir. Kızamık hastalığında 1/1000 olan ensefalit (beyin iltihabı) riski, aşı ile olan riske göre 1000 kat daha yüksektir. |
“Aşılar kısırlık yapar.” | Basit bir yaklaşımla, eğer aşılar kısırlık yapsaydı, ilk aşının üretildiği tarihten günümüze kadar olan süreçte, özellikle de aşı uygulamalarının yaygın olduğu gelişmiş ülkelerde nüfus çok daha az olacak ve kısırlık ciddi bir evrensel problem olarak, dünya gündeminde çok daha fazla yer işgal edecekti. Öte yandan aşılara bağlı olarak bebek ölümlerinin azalması ve erişkin yaşa ulaşan çocuk sayısının artması, aileleri daha az sayıda çocuk sahibi olmaya itiyor olabilir. Kısırlık yaptığı iddiası HPV aşısı için ortaya atılmış ve aşının içerdiği polisorbat 80 maddesine bağlı olduğu iddia edilmiştir. Ancak aşının içerdiği dozlardaki polisorbat 80 yardımcı maddesinin kısırlık yaptığına dair bir bulgu bulunmamaktadır. |
Tablo: Ataç, 2014
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Glasper, Edward Alan (2019). Enhancing the Uptake of Vaccines in Childhood. Comprehensive Child and Adolescent Nursing, 42(3), 161–166. doi:10.1080/24694193.2019.163660
- Sathyanarayana, S., Fernandes S., Castelino, L., Vadakkepushpakath, A., Shriram, R. (2020). Vaccines in the United States: a Systematic Review on History of Evolution, Regulations, Licensing and Future Challenges. Clin Exp Vaccine Res 2020;9:69-75 https://doi.org/10.7774/cevr.2020.9.2.69
- Koirala, Archana; Jin Joo, Ye; Khatami, Ameneh; Chiu, Clayton; Britton, Philip N (2020). Vaccines for COVID-19: the current state of play. Paediatric Respiratory Reviews, (), S1526054220300956–. doi:10.1016/j.prrv.2020.06.010
- Ataç, Ö., Aker, A. (2014). Aşı Karşıtlığı. Türkiye Eğitim, Sağlık ve Araştırma Vakfı Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi. İlkbahar Sayısı; 44- 46. https://www.researchgate.net/publication/340594390
- Hotez, P. (2019). The Physician-Scientist: Defending Vaccines and Combating Antiscience. J Clin Invest. 2019;129(6):2169-2171. https://doi.org/10.1172/JCI129121.
Gönderinin Yazarı

Ben Dilan OCAKLIK. Doğum yerim Diyarbakır, 2012’ den beri İstanbul’ da yaşıyorum. Acıbadem Üniversitesi Hemşirelik bölümünden 2016 yılında mezun oldum. 2018 yılında İstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa Ruh Sağlığı ve Psikiyatri Hemşireliği bölümünde yüksek lisans eğitimine başladım. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı Ve Sinir Hastalıkları Eğitim Ve Araştırma Hastanesi’ nde akut erkek psikiyatri servisinde çalışıyorum. Şubat 2020′ den itibaren Hipokampus Akademi’ de Ekibi Geliştirm ve İçerik Üretim Komisyonu’ nda çalışıyorum. Adli psikiyatri, feminist psikoloji, koruyucu ve geliştirici ruh sağlığı uygulamaları ve sanat psikoterapisi alanlarına ilgi duyuyorum. Aromaterapi ve Refleksoloji gibi tamamlayıcı uygulamalarla ilgileniyorum. Doğayı ve gezmeyi seviyorum, resim ve kemanla ilgileniyorum.