Paylaşılmış psikotik bozukluk, diğer ismiyle Folie a deux, çift kişilik delilik anlamına gelir. Bir insanın sanrı ve halisünasyonlarına eşlik eden bir partner vardır. Onunla aynı duyguları tadar, aynı düşünceleri vurgular. İçerisinde pek çok etkeni barındırır. Bir kritik olay karşısında gelişebildiği çevresel etkenler gibi genetik etkenlerin de azımsanmayacak derecede rolü vardır. Bu hastalıkta bireyler birbirlerine dört farklı şekilde psikozu geliştirirler. Baskın bireyden semptomları empoze edilen Folie imposée; eş zamanlı ilerleyen ve aynı derecede psikotik tablo sergileyen iki birey şeklinde gelişen Folie simultanée; zaman farkıyla psikoz geliştiren, psikozlar arasında iletim oluşturan ancak iki bireyin de kendisine özgü nitelikler taşıdığı Folie communiquée ve oldukça nadir görülen daha önce var olan psikozlu iki hastadan birinin diğer hastanın semptomlarını uyarması ve iki bireyde oluşan sanrıları zenginleştiren folie induite.
Genellikle aile bireylerinde görülen bu durum, ya birbirinden bağımsız iki psikozlu bireyi tek amaçta buluşturursa?
Psikoza sahip olan her bireyde sosyal ortamda kendisini belli edecek nitelikler olmayabilir. Sosyopati ile birlikte gelişen bazı psikozlar vardır. Bu bireyler girdikleri sosyal ortamda oryantasyonu sağlayarak var olurlar, ancak birisini kandıramazlar: partnerlerini.
Folie İnduite nadir görülmekle birlikte sanrılara sahip olan bir insanın yine sanrılara sahip olan fakat farklı psikoz geliştirmiş başka bir bireyle yakın ilişki kurup psikozlarını şiddetlendirmesidir. Nadir vakalar olarak karşımıza çıkma sebepleri bu bireyler ortak amaçlara sahip olduğu zaman birbirlerini güçlendirir.
Birbirlerini kolayca tanıyabilir, çözümleyebilirler çünkü farklı sanrılara sahip olsalar dahi bir ortak özellikleri vardır: Dissosiyatif kimlik bozukluğu.
“Dissosiyatif kimlik bozukluğu (DKB), kişinin kendi kimliği dışında alter denilen farklı kişiliklerin de içinde var olmasıyla karakterize bir bozukluktur. Çoğul kişilik bozukluğu olarak da adlandırılır.”
Bu psikotik bozukluğa sahip bireylerin en belirgin ortak özelliği idol ve idea dünyalarının geniş olmasıdır. Yarattıkları idealara, girdikleri kimliklere uygun normlar geliştirip kuvvetli bir ısrarla buna inanırlar.
İçlerinde sayısızca kimlik çatışmasında boğulan bu kişiler obsesif bir durumda kılıktan kılığa bürünebilir ve kendilerini o kimlikte olduklarına ikna edebilir ve/veya inandıkları normlar uğruna harekete geçebilir. Örneğin bir hayran idolüne karşı saplantılı duygular besleyip kendisini onun gibi olduğunu düşünerek onun kılığına girebilir, hatta buna öyle bir kuvvetle inanır ki aynada onun yansımasını kendi bedeninde görebilir. Bu durumun en açık örneği Perfect Blue isimli anime filminde karşımıza çıkar. Bu durumun görüldüğü karakter hayranlık beslediği ünlüye karşı kendisini kaptırır ve bir noktadan sonra onun farklı kariyerlere atılmasına karşı durur. Onu hayranlık duyduğu haliyle kalmasını ister ancak durum istediği şekilde olmayınca harekete geçmesi gerektiğini düşünüp kendisini bir noktadan sonra onun kılığına sokar ve o şekilde yaşar. Kariyerini farklı alanlara taşıyan ünlü artık o hayran için bir yabancıdır ve o hayrana saplantılı olan, kendisiyle aynı semptomlara sahip DKB’li veya şizofreni yaşayan diğer bir hayran bulur. Ardından birleşerek yok edilmesi gereken yabancıya karşı akıl almaz planlar yaparlar. Bu noktada folie induite yaşanır.
Bu tarz durumu yaşayan bireylerin birbirlerini keşfettikleri ortak amaç buradan doğar. Birbirlerini daha yakından tanıyıp yakın idea ve normlara sahip olduklarını keşfederler. Yakın iletişimde bulunup obsesif oldukları duruma karşı harekete geçebilirler.
Sosyopati yetenekleri aksadığında, kimlikleri arası karmaşıklık yaşadıklarında kolaylıkla yakalanabilir ve önümüze vaka olarak çıkabilirler, ancak ender vaka olmalarının sebebi insanlar arasında kolayca saklanabilmeleridir. Çoğu zaman tedavileri olumlu bir şekilde sonuçlansa da bazı bireylerde dissosiyatif kimlik bozukluğunun bir etkisi olarak eski seçimlerini hatırlama ve onu arzulama özelliği görülebilir, fakat ortak amaçlarını kaybettiklerinde kontrolden çıkarlar. Bu tedavileri için ya iyi ya da hazin bir son olur.
Paylaşılmış psikotik bozukluğu aslında geçmişimize ve bugünümüze genel olarak baktığımızda yine görebiliyoruz. Kimi Anadolu hikayelerinde cinler, periler, canavar anlatıları anlatılıp durur. Mağaraya girip, cin görüp çarpılan; bu hikayeleri dinleyip etkilenen birçok insan olmaya devam ediyor aslında. Dissosiyatif kimlik bozukluğu ile ilişkiyi ise kurmamıştım. Teşekkür ederim, emeğinize sağlık.
Paylaşılmış psikotik bozukluk geçmişten günümüze algılara muhteşem oynayan bir rahatsızlık olmalı. Ben bu durumun kimlik çatısması yaşayan bireylerde daha kuvvetli yayılım ve gelişim gösterdiğini düşünüyorum. Bu fikrimin ardından arasındaki ilişki bir anda ilgi odağım oldu. Teşekkür ederim kıymetli yorumunuz için.