Efendimm, geçen gün çok sevdiğim ve uzun süredir görüşemediğimiz bir arkadaşımla buluşma fırsatı yakaladım. Eskişehirli olanlar bilir, malum bir park var. Orada güzel bir hasbihal ettik 3-4 saat kadar. Öyle çok özlemişim ki; sohbet etmeyi, toprak kokusunu, ayaklarımı okşayan o çimen dokusunu…Sohbetimize katılmasalarda oradaki çimenler, akan Porsuk çayı, gölgesine oturduğumuz ağaç ve dibinde koşuşan karıncalarda ortak olmuştu o özel anımıza. Sonrasında düşündüm de o koca ağaç; kim bilir daha kimlerin özel hayatlarına şahitlik etmiş, ne çok anılar duymuş, ne ayrılıklara ne kucaklaşmalara şahit olmuştu. Büyük ihtimalle ben doğmadan önce oradaydı ve muhtemelen ben öldükten sonrada orada olacaktı.
Doğaya ait bu güzel şeyler ,daha doğrusu doğanın ta kendisi bana hep mucize gibi gelmiştir. Size de öyle gelmiyor mu?
Ben toprağı, ağaçları, bitkileri ve hayvanları çok severim. (Bu konuda Betül Banu’nun https://hipokampusakademi.com/terapist-bitkiler-bitkilerin-psikolojimiz-uzerine-etkileri/ yazısını okumanızı tavsiye ederim.)
O güzel büyük ağacın gölgesinde otururken; elimle ağacın gövdesine dokundum. O pürüzlü dokuyu hissettim parmaklarımın uçlarında. Kahverengi görünümüne daha yakından baktım. Ne güzeldi görebilmek, koklayabilmek, hissedebilmek. Ne güzeldi yaşamak…
Ağaçlara sarılmanın, toprağa basmanın, doğayla iç içe olmanın insan ruhuna iyi geldiğini duymayanınız yoktur. İnsanın bunu bilmesine gerek de yoktur belki; insan ruhunun derinliklerinde hisseder huzuru, tabiata bıraktığında kendini. Doğa hemen kucaklar onu.
Gözlerinizi kapatın ve bir ormanda hayal edin kendinizi. Üst tarafta kımıldayan ağaç dalları, yüzünüzü okşayan hafif rüzgar, kuşların cıvıltısı, ciğerlerinize dolan temiz hava ve toprak kokusu. Hepsi nasıl da güzel nasıl da değerli.
Bu konu üzerine biraz araştırma yaparken yeni bir kavramla karşılaştım. Ayrıntılı bilgiye belki farklı bir yazıda yer veririm ama şimdilik kısacık bahsetmek istiyorum.
’Hortikültürel Terapi’
Hortikültürel terapi, fiziksel veya zihinsel engelliler ile herhangi bir nedenle hastanede tedavi gören her yaş gurubu bireyin iyi olma halini destekleyen bitki, toprak ve doğa gibi elemanlara dayalı bir tedavi edici, eğitici, ve geliştirici aktiviteler bütünüdür (Uslu,2012).
Hortikültürel terapiyi uygulayan ve doğayla vakit geçiren bireylerde ortak faaliyet artışı sebebiyle sosyalleşme oranında artış ve kolektif bilinçte artış saptanmıştır. Terapi sonrası bireylerin duyusal becerilerinin (koklama, dokunma, tat alma, duyma) seviyesinde artış gözlenmiştir.
Yapılan çalışmalarla beraber Henry David Throreau’ nun şu sözünü hatırlatmak isterim. ’Doğa, sağlığın diğer adıdır.’
Şiddet görmüş ve psikolojik rahatsızlık belirtileri gösteren bireylerde de özgüven artışı ve sağlıkta iyileşmeler görülmüştür (Barut ve Kara ,2020).
Hortikültürel terapinin klinik etkilerini açıklayan çok az sayıda çalışma olmasına rağmen, artan literatür, doğa ile kurulan aktif ve pasif etkileşimin bireylerin anksiyete ve duygu durum bozukluklarını azaltma, bilişsel restorasyonunu sağlama, benlik saygısını arttırma ve kalp ve beyin ile ilgili hastalıkları iyileştirme gibi olumlu sonuçlara katkıda bulunduğunu desteklemektedir (Barut ve Kara, 2020).
Uygulamada, hortikültürel terapinin fiziksel (ince ve kaba motor becerileri, hareket koordinasyonu, kuvvet ve dayanıklılık), duygusal (özsaygı, olumlu ruh hali) bilişsel (bitkileri tanıma, hafıza) ve sosyal olarak (umut, evrensellik) çok çeşitli faydalar sağladığı değerlendirilmektedir (Barut ve Kara, 2020).
Özetle söylemek istediğim; şehirleşen yaşam içinde betonların arasına sıkışıp kalsak bile doğanın güzelliklerine bol bol vakit ayırmalı ve onu korumalıyız. Daha yaşanabilir ve huzur dolu çevre için; doğayı atalarımızdan bize miras kalmış gibi hoyratça tüketmek yerine torunlarımızdan ödünç almışız farkındalığıyla korumalı, gözetlemeliyiz.
Sevgi, sağlık ve doğayla kalın…
Kaynakça
Barut, B., Kara Y. (2020). Ekolojik sosyal hizmet perspektifinden hortikültürel terapi. Toplum ve Sosyal Hizmet, 31(1), 218-240.
Uslu, A. (2012). Zihinsel ve fiziksel engelliler için hortikültürel terapi. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi, (1), 5-24.