Toplum, hayattaki haksızlara karşı farklı ve beklenmedik tepkiler verebiliyor. Herkesin içinde yaşadığı sosyal düzen ve adalete karşı farklı bir yorumu, açıklaması mevcut. Bunu da en iyi son yıllarda medyada her zamankinden fazla karşılaştığımız kadına karşı şiddet haberlerine verilen tepkilerde gözlemlemek mümkün. Habere tepki olarak kimi mağduru suçluyor, kimi görmezden geliyor, kimi de adaletsizliğe karşı çıkmaya çalışıyor. Hatta kadınların kadınları suçlu bulduğu durumları bile sıkça görüyoruz (!). Bazen insanların bu tepkileri anlamakta zorlansak da bu davranışların altında yatan nedenlerini sosyal psikolojideki Sistemi Meşrulaştırma ve Çelişik Duygulu Cinsiyetçilik Kuramları ile açıklamak mümkün.
- Sistemi Meşrulaştırma Kuramı
Sistemi Meşrulaştırma Kuramı, toplumun içinde bulunduğu sosyal, politik ve ekonomik düzeni korumak, savunmak ve rasyonalize etmek için gösterdiği her türlü motivasyonel davranışı açıklayan sosyal psikoloji kuramıdır. Kurama göre hem avantajlı hem de dezavantajlı kişiler, içinde bulundukları toplumun düzenini değiştiremeyecekleri için bilinçli veya bilinçsizce sosyal sistemin yönlerini iyi, adil ve haklı görme eğilimindedirler (Jost & Hunyady, 2005). Bu sayede adaletsizliklere karşı gözlerini kapatarak aslında kendi uğradıkları haksızlıkları da görmezden gelir ve sistemin olduğu gibi devam etmesini sağlarlar.
- Çelişik Duygulu Cinsiyetçilik Kuramı
Bu kuram, düşmanca ve korumacı cinsiyetçiliği tek çatı altında toplayan bir terimdir. Korumacı cinsiyetçiliği hayatın her alanında gözlemlememiz mümkün. Kültürümüzde aslında çok yaygın olan, ‘Kadınlar çiçektir’ klişesiyle ilerlemek aslında kadınları savunmasız, korunması gereken kişiler olarak gösterirken erkekleri ise koruyucu ve kollayıcı role büründürür. Bu durum da kadınların idealleştirilmesine ve arzu nesnesi haline gelmesine yol açıyor (Glick & Fiske, 1997). Düşmanca cinsiyetçilik de tahmin edilebileceği gibi kadınlara karşı yapılan açık ve saldırgan tavırdaki davranışları kapsıyor.
Bu iki cinsiyetçiliği birbirinden ayrı düşünmemek gerekir; seksist biri bu iki terimi aynı anda ön yargılarında barındırabilir. Sadece davranışlarını, iletişim kurduğu kadının toplumda normlara uyup uymamasına göre değiştirir. Örneğin, kişi, geleneksel rollere uyan bir kadın ile karşılaşırsa, ona karşı yaptığı cinsiyetçilik korumacı türde olurken; düzenden sıyrılan kadınlara karşı takındığı tavır, düşmanca cinsiyetçiliğe dönüşür.
- Sistemi Meşrulaştırma Kuramı ve Çelişik Duygulu Cinsiyetçilik
Sistemi meşrulaştırma kuramını açıkladığımıza göre artık çelişik duygulu cinsiyetçilik ile arasındaki bağlantıyı daha rahat kurabiliriz.
Connelly ve Heesacker (2012), araştırmasında korumacı cinsiyetçilik ve sistem meşrulaştırması arasında kuvvetli ilişki bulmuşlar ve bunun da ‘öznel hayat memnuniyetini’ yükselttiğini tahmin etmişlerdir. Aslında bu beklenmedik bir sonuç da değil. Çünkü içinde bulunduğumuz sisteme ne kadar karşı çıkmaz ve itaat edersek, o kadar düzeni korumuş ve onaylamış oluruz. Bu sayede de sistemin adaletli ve eşitlikçi olduğu algısını yaratarak haksızlığa uğramadığımızı kendimize kanıtlamış oluruz.
Erkek egemen, başka bir adı ile patriyarkal sistem ‘heteroseksüel beyaz’ erkeği toplumun en üstünde tutarak kadınlar, farklı ırklar ve LGBT+ bireyler dahil toplumun geri kalanını dezavantajlı bir konuma sokar. Bu nedenle her ne kadar eşitsizlikleri arka plana atıp düzene uymak hayat memnuniyetini yükseltiyor gibi görünse bile; tek bir baş kaldırmada, sistemin dezavantajlı olanı suçlu bulacağını unutmamak lazım. Yapılan birçok araştırma göstermiştir ki aslında korumacı cinsiyetçilik kadınların özgüvenini düşürerek ve depresif semptomlarını arttırarak uzun vadede genel iyilik halini olumsuz etkilemektedir (Jost & Hunyady, 2005).
Kısaca düşmanca cinsiyetçiliğe bakarsak, da saldırgan ve tehditkar tutumlar sergilediği için toplumun tepkisini çekerek sistemin adaletli algılanmasını engellediği görülüyor (Connelly & Heesacker, 2012). Yani kadınların hak talep etmeleri ve düzene karşı çıkmaları düşmanca cinsiyetle karşı karşıya kaldıklarında daha muhtemel. Becker ve Wright (2011) yaptıkları bir araştırmada da ise konuyla alakalı olarak uzun vadede korumacı cinsiyetçiliğin düşmanca cinsiyetçilikten daha tehlikeli olduğu sonucunu çıkarmışlardır.
Bunun nedeni ise arkadaşça ve ılımlı imaj çizen korumacı cinsiyetçilik toplumun tepkisini çekmeden eşitsizliği devam ettirirken düşmanca cinsiyetçiliğin sebep olduğu sert tepkinin toplumda bir uyanmaya yol açmasıdır.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Becker, J. C., Wright, S. C. (2011). Yet another dark side of chivalry: Benevolent sexism undermines and hostile sexism motivates collective action for social change. Journal of Personality and Social Psychology, 101, 62–77. doi:10.1037/a0022615
- Connelly, K., & Heesacker, M. (2012). Why Is Benevolent Sexism Appealing?: Associations With System Justification and Life Satisfaction. Psychology of Women Quarterly, 36(4), 432–443. https://doi.org/10.1177/0361684312456369
- Glick, P., & Fiske, S. T. (1997). Hostile and Benevolent Sexism: Measuring Ambivalent Sexist Attitudes Toward Women. Psychology of Women Quarterly, 21(1), 119–135. https://doi.org/10.1111/j.1471-6402.1997.tb00104.x
- Jost, J. T., Hunyady, O. (2005). Antecedents and consequences of system-justifying ideologies. Current Directions in Psychological Science, 14, 260–265. doi:10.1111/j.0963-7214.2005.00377.x
Özyeğin Üniversitesi Psikoloji mezunu.
Özellikle sosyal psikolojinin gruplar arası/ grup içi ilişkileri, toplumsal cinsiyet eşitliği, sosyal biliş, sosyal etki gibi konularına ilgi duyar. Kendini geliştirmeyi, seyahat etmeyi sever.
İçerik Üretim ve Etkinlik Komisyonları üyesidir.
İletişim: sazcilareda@gmail.com
Kalemine sağlık Eda, bu acı gerçekleri bilimsel verilerin ve kuramların ışığında aydınlatman, bunu da böylesine güzel bir üslupla kaleme alman takdire şayan olmuş.
Çok teşekkürler değerli yorumun için Irmak