Hiç merak ettiniz mi, karşımızdaki insan esnediğinde bizim de onunla birlikte neden istemsiz olarak esnediğimizi? Veya kahkaha seslerinin yükselerek devam ettiği bir ortamda konuyu anlamasak da, istemsiz olarak neden kahkaha attığımızı? İşte bu soruların cevabı yazının başlığında saklı; ayna nöronlar.
Peki, ne işe yarar bu ayna nöronlar? Ayna nöronlar, gözlemlediğimiz kişinin duygularının, hislerinin ve davranışının bizde de oluşmasına yol açan nöronlardır. Bir başka deyişle empati yeteneğimizde de önemli rol oynar. Empati kavramı ilk olarak psikolojik kuramlar içerisinde tanımlanmakla birlikte; son yıllarda psikolojik kuramların biyolojik yansımalarına ilişkin araştırmalar yoğunluk kazanmaktadır (Altınbaş, Gülöksüz, Özçetinkaya ve Oral, 2010). Bu nöronlar, insanların sosyal etkileşimi ve gelişimlerinde önemli bir yer kaplar. Çünkü çevremizde meydana gelen olaylara verdiğimiz tepkiler genellikle ayna nöronlarımız sayesinde öğrendiğimiz tepkilerden oluşur. Eğer ayna nöronlarımız olmasaydı, çevremizde gelişen olaylara tepki vermemiz zorlaşırdı. Ayna nöronların mekanizmasında bir davranışın tasviri beynin karmaşık görme alanından alınır ve motor alana yansıtılır. Bu sayede davranışları idrak ederiz ve gerektiğinde daha sonra yeniden tekrarlayabiliriz. Bu şekilde öğrendiğimiz birçok tepkiyi başkalarının da öğrenmesini sağlarız. Karmaşık insan davranışlarını anlamaya çalışmakta önemli bir rolü olan ayna nöronlarla, birbirimizi nasıl taklit ettiğimizi ve kalabalıklar içinde nasıl başkalaştığımızı anlayabiliriz. Bu sayede toplumsal etkileşim kabiliyetimiz ve empati yeteneğimiz güçlenir.
Peki, bu ayna nöronlar nasıl keşfedildi? İtalya’da Parma Üniversitesi’nden Giovanni Rizzolatti,Vittorio Gallese ve ekibi 1996 yılında makak maymunlarının ön lobunda ayna nöron adını verdikleri değişik bir motor hücresi keşfettiklerini duyurdular. Bu nöron, birisi bir şeyi seyrederken sanki kendisi yapıyormuş gibi aktive olmaktaydı. Bu keşif, bir bilim adamının deney sırasında bir maymunun karşısında muz yerken maymunda muz yemediği halde, sanki muz yiyormuş gibi beyninden yüksek voltajlarla cevap vermesiyle ortaya çıktı. Bu tür nöronların insanlarda da mevcut olduğu 2010 yılında Kaliforniya Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmayla kanıtlanmıştır. Bilim insanları, insanlardaki bu ayna nöronların beynin sadece motor bölgesinde değil, görsel ve hafızaya ait bölgelerinde de olduğunu kaydettiler. Bu şu anlama gelir; ayna nöronlar insan beyninde sanılanın aksine çok daha fazla bölgede bulunur. Ayna nöronların kâşiflerinden biri olan Giacomo Rizzolatti ayna nöronların işlevlerini açıklamıştır. Ona göre en önemli özelliği, bizzat kendimiz bir davranışta bulunduğumuzda ya da başka bir kişinin bir davranışta bulunduğunu anladığımızda etkinleşiyor olmalarıdır. (Harı, Cengiz, Kılıç ve Yurdakoş, 2021).
Ayna nöronlarımız, gözlemlediğimiz bilgiyi taklit etme özelliğine de sahiptir. İnsanlar, karşısındaki üzüntülü birinin çökmüş, üzgün halini benimsemektedir. Dertli birinin yanında kişi kendini dertli, mutlu birinin yanında mutlu hissetmektedir. Başkalarında gözlemlenen duygu kişiyi tetiklemekte ve aynı duygu durumuna sürüklemektedir. Bu durum, hasta birine çok yaklaşıp ondan hastalık kapmaya benzer bir durumdur. Böylece kişinin yüz anlatımı dolaylı olarak, gözlemlediği kişiye benzemektedir. Aynı zamanda, birinin duygularını taklit etmek için onu tanımamıza gerek de yoktur. Beden dilinin bize yansıttığı duygular sayesinde karşımızdaki kişiyi tanımasak da onun içinde bulunduğu duygu durumunu hissedebiliriz. Bu sayede, insanlar gözlem yetenekleri doğrultusunda kendi sosyal gelişimlerine fayda sağlamaktadırlar.
Sürü psikolojisini de ayna nöronlar sayesinde açıklayabiliriz. İnsanlar etrafındaki insanların hareketlerinden fazlasıyla etkilendikleri için, aynı şekilde hareket etme potansiyelleri yüksektir. Sürü psikolojisinde de beynin aynı bölgeleri aktifleştiği görülmüştür.
Sonuç olarak, beynimizin fizyolojisi sayesinde karşımızdaki insanları anlamak mümkündür. Bu da an aynı zamanda biyolojik faktörlü olarak insanların yaşadığı durumlara karşı empati besleme yeteneğimizi ortaya koymaktadır. Bu sayede insanlar, sosyal anlamda kendilerini geliştirebilmektedirler ve birbirleriyle etkileşimlerini kolaylaştırabilmektedirler.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
Altınbaş, K., Gülöksüz, S., Özçetinkaya, S., & Oral, E. T. (2010). Empatinin biyolojik yönleri. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 2(1), 15-25.
Demir, E. A., & Gergerlioğlu, H. S. (2012). Ayna Nöron Sistemine Genel Bakış. Eur J Basic Med Sci, 2(4), 122-126.
Fabbri-Destro, M., & Rizzolatti, G. (2008). Mirror neurons and mirror systems in monkeys and humans. Physiology, 23(3), 171-179.
Hari E., Cengiz C., Kılıç F., Yurdakoş E. A., (2021). Clinical approach to the mirror neuron system and its functions. J Ist Faculty Med, 84(3), 8-430.