Semra Karaca ve Gülten Özaltın tarafından 2010 yılında Psikiyatri Hemşireliği Dergisi’nde yayınlanan “Yapılandırılmış Grup Süreci Deneyimi: Görme Engelli Ergenlerle Yürütülen Bir Grup Süreci Neler Öğretir?” adlı makalenin verilerine göre:
Grup çalışmaları, grup üyelerinin birbirlerini ve kendilerini anlamalarını, sağlıksız davranış örüntülerini grup etkileşimi sırasında görmelerini, topluma uyum güçlüklerini somut olarak kavramalarını ve bunları nasıl değiştireceklerini bulmalarını sağlar.
Rogers’a göre, grupların önemli özelliklerinden birisi, grup üyelerinin birçoğunun başkalarının acı ve üzüntülerine karşı doğal ve kendiliğinden iyileştirici, sorunları çözümleyici ve yardım edici davranışlar geliştirmelerini sağlayarak tüm üyeler için “iyileşmeyi” kolaylaştırmasıdır.
Yalom, grupta her bir üyenin evrenseli temsil ettiğini, kişilerin grup ortamında geribildirimler yoluyla uyumsuz kişilerarası ilişki çarpıtmalarını sahneleme ve şimdi-burada etkileşimleri yoluyla diğer üyelere yansıtılan bu çarpıtmaların işlenerek düzeltilmesini sağladığını belirtir.
Ergenlik dönemi pek çok biyopsikososyal değişimin yaşandığı, sıkıntılı olabilen bir süreçtir. Bu dönemde ne şekilde olursa olsun (duyma, görme, bedensel, zihinsel) engellilik bireyi daha çok etkilemektedir.
GRUP SÜRECİ
Grupların yapılandırılması amacıyla 6., 7. ve 8. sınıfa devam eden görme engelli 77 öğrenci ile açık uçlu soru yöntemi kullanılarak gereksinim belirleme çalışması yapılmıştır. Ergenlere “En çok ne gibi durumlarda/konularda sıkıntı yaşadığınızı düşünüyorsunuz?” ve “Birileri size bir yardım teklif etse bunun nasıl bir yardım olmasını isterdiniz?” soruları sorulmuştur. Bu aşamanın sonunda belirlenen gereksinimler doğrultusunda sekiz oturumdan oluşan grup programı oluşturulmuştur.
- Oturum: Tanışma ve Hazırlık
Bu oturum grubun amaçlarını açıklayarak, grup üyelerinin motivasyonlarını artırmayı ve gruba devamlılığı sağlamayı amaçlamaktadır.
Tanışma aşamasında, üyelerden Sezgi’nin Sivas’lı olduğunu söylemesi üzerine grup yöneticisi “Sivas’ı hiç gördün mü?” sorusunu yöneltmiş ve bunu sormuş olmanın onların engellerinin hafife alınması gibi algılanmasından kaygı duymuştur. Bunun üzerine “Özür dilerim hiç orda bulundun mu? demek istemiştim” sözlerine Sezgi’nin yanıtı; “Ben bu söze kırılmadım. Göremediğimi unutabiliyorsunuz” olmuştur.
Can, “Bizim engelli olmamız topluma yük olmamız anlamına gelmiyor, bizim de çalışarak kendimize bakabileceğimize ailelerimiz bile inanmıyor.”, Duru “Ben parmaklarımla görürüm. Bir kazağa dokunduğumda onun desenli mi, düz mü olduğunu anlarım ama renklerini bilmem” demişlerdir. Ayşe’nin, “Annem hala bıçak kullanmamdan endişe ediyor. Onunla yemeğe gitmek istemiyorum çünkü sürekli beni izlediğini hissediyorum” sözleri yöneticiye, ergenlerin kendilerine inanacak yetişkinlere gereksinim duyduklarını düşündürmüştür.
- Oturum: İletişim Becerileri
Grubu geçen hafta arkadaşlarına anlattığını söyleyen öğrenciye, grup yöneticisi “Grubun nesi seni bu kadar etkilemiş olabilir?” sorusu üzerine; “Büyüklerin bizi dinlemesine alışık değilim bu hoşuma gidiyor! İlk kez bir öğretmenimiz ve bizden büyük biri bize ne düşünüyorsun diyor” yanıtı gelmiştir.
Ahmet ise öfkeli olduğunu düşündüren bir sözle araya girerek, “Babam benimle ya bakkala göndermek için ya da azarlamak için konuşurdu. Öğretmenler de sadece ders anlatıyorlar” demiştir.
Oturumda Elif ise koşu takımına katıldığını grupla paylaşarak “Çok heyecanlıyım, inşallah pistte kimseye çarpmam’’ dediğinde grup gülmeye başlamıştır. Grup üyelerinden “Sanki görenler birbirine çarpmıyor mu!” sözleri duyulmuştur.
Gruba ara verildiğinde Ayşe grup yöneticisinin bir yakınının engelli olup olmadığını sormuştu. Bunu neden merak etmiş olabileceği ve anlamının ne olduğu konuşulduğunda “Engelli olmayan birinin onlarla neden ilgilendiğini anlamadığını” ifade etmişti. Grup yöneticisinin bu sürecin kendisi için de öğretici olduğu sözleri üzerine, “Okumuş büyük insanlar da öğrenirler mi?” ifadesi şaşkınlığını düşündürtmüştür.
- Oturum: Sorun Çözme Becerileri
Sorun kelimesinin onlara çağrıştırdıkları konuşulurken hemen hemen tamamının ilişkisel sorunlar getirdiği ve “Anlaşılmama”nın ortak tema olduğu gözlenmiştir.
Grup yöneticisinin Hasan’a, “Sen ne düşünüyorsun” sorusuna, “Ben o kadar önemsemem, istediğimi yaparım, söylerim ve karşımdaki anlamamışsa yapacak bir şey yok” demiştir. Hasan’a cevaben Elif, “Ben anlaşıldığımda rahatlıyorum, zaten anlaşmazlık sorun değil mi?” demiştir.
Bu arada oturumlar sırasında grupta lider olma çabasında olduğu ve manipülatif davranışlar sergilediği düşünülen Hasan’ın, gruptan kabul görme davranışı sonrasında arkadaşlarına daha nazik davranmaya başladığı gözlemlenmiştir.
- Oturum: Stresle Baş Etme
Sezgi kendisinde stres yaratan en önemli şeyin ailesi olduğunu söylemiştir: “Yatılı okumasam aileme dayanamazdım, sürekli benim için endişelenmeleri dayanılır gibi değil! Okadar geri kafalılar ki, her şey yanlış onlar için” ifadesiyle bir ergenin ebeveynlerini değersizleştirerek bağımsız olma çabasına gönderme yaptığı düşünülmüştür.
Hasan’ın “Gençlerin sürekli anlaşılmamaktan dert yandığını ama kendilerinin de kimseyi anlamaya çabalamadığı” sözleri, otoriteye ilişkin algılamaların grup üyelerince tartışılmasına yol açmıştır.
Bu oturumda grup üyeleri stres belirtileri ve stresör olarak algıladıkları uyaranları tartışırken benzer durumlarda farklı duygular yaşadıklarını belirterek, engelli olmanın hissettirdiğifarklılığın çok da olumsuz olmayabileceğini aslında “tüm insanların farklı olduğunu” ifade etmişlerdir.
Oturumdan bir hafta sonra ise neredeyse grubun tamamı anlaşmazlıkların her iki taraftan da kaynaklanabileceğini düşündüklerini ama farklı olmalarına ebeveynlerinin anlayış göstermemeleri durumunda bu sıkıntıları aşamayabileceklerini iletmişlerdir.
“Biz çocuğuz onlar büyük! Biz isteriz onlar işlerine gelmezse yapmazlar.”
- Oturum: Ergenlik Döneminde Gelişimsel Değişiklikler
Ergenlik döneminde değişimlere başlarken onların kendilerinde ne gibi değişiklikler fark ettikleri sorulmuştur. Genel olarak yaşadıkları fiziksel değişimlerin farkında oldukları ama nedenlerine ilişkin bilgilerinin yetersiz olduğu görülmüştür.
Ahmet, görme engelliler için önemli olabileceği düşünülen bir şey söyledi: “Ben görmüyorum, vücudumda olanları kendime dokunarak anlıyorum ve dokunduğumda da organım sertleşiyor, bir kez bu yüzden çok fena fırça yemiştim babamdan ve çok utanmıştım”. Bunun üzerine Ali, “Kızlar çok şanslı” deyince grupta herkes gülmeye başladı. Elif “Evet bizim sadece göğüslerimizi saklamak gibi bir sıkıntımız var” diye yanıt verdi.
Duru, çocukken yaşadığı ama tam olarak kaç yaşında olduğunu hatırlamadığı bir anısını paylaşmak istedi: “Kaç yaşındaydım hatırlamıyorum. Komşumuzun benim yaşımda oğlu vardı. Birçok kez sen kızsın, sen erkeksin gibi sözler duyduğumuz için ya da merakımızdan ne farkımız olduğunu öğrenmek istedik. O bana sen soyun ben sana bakayım değişik bir şey varsa söylerim dedi, ben de o halde ben de sana dokunurum dedim. Kendimizce bir yandan oyun oynuyorduk bir yandan da merakımızı gideriyorduk. Bu sırada odaya annemle o teyze girmiş ve bir tokat yedim annemden, arkadaşıma da benzer şeyler oldu. Onlar gittiğinde annem bana senin gibi ahlaksız bir kızım olduğu için utanıyorum dedi ve bir süre benimle konuşmadı”. Bu sözlerden sonra biraz sustu ve ağladı.
Tüm grup sessizce Duru’yu bekledi. Sonra Duru’nun “Kendimi hep ahlaksız hissettim” sözleri üzerine Ayşe “Şimdi ne hissediyorsun?” diye sordu. Duru “Bunun sır olmaması iyi geldi sanki!” Mehmet Duru’ya “Sen kötü kız değil, bu yaptığın için olsa olsa meraklı bir kız olursun” dedi. Sezgi ise “Çok da cesursun bunu burada söyleyebildiğin için” dedi. Grup üyelerinin birbirine verdikleri destek gerçekten anlamlıydı.
Grubun en kısa boylusu olan Ali bu oturumda konuştuklarımızı toparlarken; “Ben en çok büyüme atılımını öğrendiğime sevindim. Şu anda kısa olmam hep kısa olacağım demek değilmiş teşekkür ederim” dedi.
- Oturum: Ergenlik Döneminde Cinsel Gelişim
Konuyla ilgili düşünceleri sorulduğunda kısa bir sessizlik olmuştu ve genellikle grubu motive eden Mehmet “Cinsellik bizim kendi aramızda konuştuğumuz bir şey bunu büyüklerle konuşmaya alışık değiliz. Ben listeye bunu yazarken inanmamıştım konuşulacağına” demişti. Fatma, “Bu konuda biz büyüklere soru sorup azarlandık ve bunları konuşmanın ayıp olduğunu öğrendik. Ama itiraf ediyorum annemi dinlemediğim belki tek konu budur” demişti. Can’ın ani bir tepkiyle “Kızlar da kendi aralarında konuşuyormuş!” sözleri gülüşmelere yol açarak grubun havasını yumuşatmıştı.
Bu konuda çoğunlukla bilgi kaynaklarının arkadaşları olduğu anlaşılmaktaydı. Kızlar okul hemşiresi ve anneleri ile en azından menstrüasyon konusunda konuşabilmişlerdi. Erkekler bu duruma şaşırmışlardı, çünkü onlara babaları bir şey anlatmamıştı. Ali, babasına küçükken bebeklerin nasıl oluştuğunu sormuş, hastaneden alındığını öğrenmiş, çok uzun yıllar buna inanmış hatta kendisini seçtikleri için ailesine ne kadar minnet duymuş olduğunu ifade ettiğinde grup üyeleri benzer deneyimlerini ve duygularını konuşmaya başlamıştı.
Oturuma ara verildiğinde Mehmet ve Ahmet gelerek grup yöneticisiyle bir şey konuşmak istediklerini bunu grup ortamında konuşmalarının uygun olup olmadığından emin olamadıklarını söylemişlerdi. Konu ıslak rüyalardı, onlara kendileri için zor olmayacaksa bunu gruba getirmeleri, diğer arkadaşlarının da benzer şeyler yaşıyor olabilecekleri söylendi. Oturum başladığında Ahmet söze başlayarak “Ben sizin şimdi ıslak rüya dediğiniz türde rüyalar görüyorum. Kendimi kirli, pis biri sanıyordum. Bunun hormonlarımızla ilgili olduğunu öğrenmek beni rahatlattı.” demiştir. Grup üyeleri rol oynamalarda birbirlerini oldukça rahat bir biçimde bilgilendirdiler. Kendilerini rahat hissettiklerini, güvende ve yargılanmayacak olduklarını düşündüklerini ifade ettiler. Kız ve erkeklerden oluşan karma bir grupta bunları konuşuyor olmanın neler hissettirdiği sorulduğunda “bu konunun konuşulabilir olmasının rahatlatıcı olduğunu, herkesin saygıyla birbirini dinlemesinin de iyi geldiğini” belirtmişlerdir.
Yönetici yardımcısının “Biz cinsel konuları konuşmaktan korkarız ama onlar sandığımızdan daha olgun biçimde bu konuda fikirlerini söyleyebiliyorlarmış” ifadesi yetişkinlerin cinsellik hakkında konuşmakta neden güçlük çektiğini düşündürmüştür.
- Oturum: Hayır Diyebilme
Konu tartışmaya açıldığında ilk söz alan Sezgi olmuş, ondan bir şey istendiğinde kendini yapmak zorunda hissettiğini anlatmıştır. Bunun nedeninin ne olabileceği tartışmaya açılmıştır: Fatma “Ben birine hayır dersem onu sevmediğimi sanabilir diye endişelenirim” demişti.
Ahmet’in “Ben hayır demem, yapmak istemiyorsam yapmam”, sözleri pasif-agresif biçimde davrandığını düşündürmüştür.
Elif “Bir isteğe hayır dersem beni dışlarlar diye korkuyorum” demişti. Mehmet “Ben özellikle sigara içmek ya da okulu kırmak gibi konularda arkadaşlarıma hayır diyemiyorum çünkü korkakmışım gibi düşünsünler istemiyorum” demişti.
Üyelerle “sevilmek, korkmak, dışlanmak” gibi kişisel ifadeleri ve bunların anlamları tartışıldı.
- Oturum: Değerlendirme
Elif’in “İlk kez kendimi bir yere ait hissettim”, Mehmet’in “Bittiğine üzüldüğüm tek şey bu gruplar oldu”, Sezgi’nin “Kendimi özel ve önemli hissettim, öğrendiklerim ise anlatamayacağım kadar işime yaradı” sözleri, sürecin üyeler için anlam ifade ettiğini göstermiştir. Üyelerin neredeyse tamamı sürecin kendilerini tanımaya, ilişkilerini geliştirmeye ve sorunlarını daha farklı bir çerçeveden ele almaya katkıları olduğunu belirtmişlerdir.
Kaynak: Psikiyatri Hemşireliği Dergisi, Sayı I, Cilt II, 2010
- Karaca, S., & Ozaltin, G. (2010). Experience with structural group process: what does a group process executed with blind adolescents teach?/Yapilandirilmis grup sureci deneyimi: gorme engelli ergenlerle yurutulen bir grup sureci neler ogretir?. Journal of Psychiatric Nursing, 1(2), 77-86.
Psikiyatri hemşireliği yüksek lisans öğrencisi ve acil servis klinik hemşiresidir.
Toplum ruh sağlığı, varoluşçuluk, evrimsel psikoloji, felsefe, tiyatro, tarih ve teknoloji sever.
Ruh sağlığına yönelik çeşitli hizmetlerde gönüllü olarak görev alır.
Hayat yolcusu, insan yavrusudur.
E-posta: enestapli@gmail.com