2015 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi‘nde Abdulkadir Yıldız‘ın yaptığı Akıl Hastalığı Olmayan, Suça Sürüklenmiş Ve Sürüklenmemiş Oniki – Ondört Yaş Grubu Çocukların “Suçun Hukuku Anlam Ve Sonuçlarını Algılayabilme Ve Davranışlarını Yönlendirme Yeteneklerinin Gelişip Gelişmediği” Yönünden Karşılaştırılması: Olgu – Kontrol Çalışması konulu uzmanlık tezinden alınan verilere göre:
Anna Freud ergenliği 1950‟li yıllarda “fırtına ve stres” olarak tanımlamış, bu dönemin bir çelişkiler dönemi olduğunu belirtmiş, ergenlerin bir yandan kendilerini kainatın merkezi olarak gördüklerini bir yandan da hayatın her döneminden daha fazla bağlanma ve kendilerini feda etme dürtüsüne sahip olduklarını, bir yandan tutkulu sevgi ilişkileri yaşayıp sonra birden bu ilişkiyi bırakabildiklerini, bir yandan kendilerini toplum yaşamının içine istekle atarken bir yandan yalnızlığa özlem duyduklarını, seçtikleri bir otoriteye körü körüne bağlanmakla her türlü otoriteye karşı çıkma arasında gidip geldiklerini, bazen diğer insanlara kaba ve düşüncesizce davranıp kendileri söz konusu olduğunda son derece hassas olduklarını, duygularının iyimserlikle kötümserlik arasında gidip geldiğini söylemiştir. Erik Erikson’a göre de ergenlik bir normatif kriz dönemidir.
Ergenlik fiziksel (örn; büyüme atağı, vücut kütlesi, cinsel olgunlaşma), psikolojik (örn; duygusal yoğunluk ve oynaklık, romantik ve idealist umutlar, yenilmezlik duygusu, soyut düşünme) ve sosyal (örn; yetişkinlerden uzaklaşma, akran ilişkilerinde öncelik, romantik ilişki) gelişme dönemi olarak tanımlanabilir. Ergenlik çocukluktan erişkinliğe geçiş sırasındaki kritik bir gelişimsel dönem olup tanımı bedensel, cinsel ve ruhsal gelişmeye göre yapıldığından başlangıç ve bitiş yaşları için belli bir zaman vermek zordur. Ancak genel olarak kabul edilen; yaklaşık 12 yaşlarından 20-25 yaşlarına kadar olan bir dönemi kapsadığıdır. Ergenlik en iyi olgunlaşma ve bağımsızlaşma için gerekli becerilerin kazanılmasını sağlayan yüksek aktiviteli oyun davranışları, yüksek derecede risk alma, aşırı heyecan ve yenilik arama, sosyal etkileşim gibi karakteristik ergen davranışları ile tanımlanır.
Ergenlik dönemi psikososyal gelişim açısından, erken, orta ve geç ergenlik dönemi olmak üzere üç bölümde ele alınır.
Erken Ergenlik Dönemi (10-13 yaş)
En belirgin özelliği puberteyle birlikte ortaya çıkan biyolojik değişikliklerin yarattığı baskıya karşı gencin uyum ve baş etme çabaları iken temel amacı, çocukluk rolünün terk edilmesi ve ergenliğe giriş şeklinde özetlenebilir. Ergenliğe girişte tipik olan, ergenin ebeveyni ile daha önceki yıllarda geliştirdiği duygusal bağlara aykırı davranışlar sergilemeye başlayarak yakın arkadaşlıkların önem kazanmaya başlamasıdır. Ergen bu dönemde bağımsızlaşma çabası ile aile etkinliklerine daha az katılmaya, anne babayı değersizleştirmeye başlar. Çoğu ikircilikli, ikilemli (ambivalan) davranışın temelinde ergenin anne babasından duygusal anlamda ayrılma çabasının getirdiği dinamikler ve çatışmalar yatmaktadır. Bu duruma bağlı çatışmalar, depresif dönemlerle giden duygudurum dalgalanmalarına, çocukluk dönemine ait davranışlara gerilemeye, benmerkezci ve ılımlı antisosyal davranışlara, okul başarısında düşmeye ve okul devamsızlığına yol açabilir. Bu tür davranışlar gösteren bir erişkin için kolaylıkla ciddi ruhsal sorunların varlığı akla gelebilirken ergenler için genellikle bu döneme özgü “yalancı ruhsal bozukluğu” tanımlar ve bize davranışları tanımlarken erişkin normlarını kullanmak yerine erken ergenlik dönemi sürecinin ve amacının göz önünde bulundurulması gerekliliğini gösterir.
Erken ergenlik döneminde bilişsel gelişimde de önemli değişimler meydana gelir. Jean Piaget’in bilişsel gelişim kuramına göre on bir yaşından sonra gelen ergenlik dönemi soyut işlemler dönemidir. Soyut düşünce aniden ortaya çıkmaz, bu süreç somut deneyimlerin ötesinde mantıksal çıkarımlar yapma ve günlük yaşamda idealist ve hipotetik düşünme kapasitesi edinme ile giden yavaş bir süreçtir. Soyut işlemlere geçişin yeterli koşulu olarak da toplumsal ve kültürel yapı gösterilmektedir. Soyut düşüncenin gelişimi ile ergenler felsefe, din, politika, ölüm gibi kavramlar üzerinde de daha fazla düşünmeye ve tartışmaya başlarlar. Zaman kavramının farkına varmaya, gelecekle ilgili kaygılar duymaya, zamanın geçmekte olduğunu hissedip kendi ölümlülüğünü de fark etmeye başlarlar. Erken ergenlik dönemi önceleri ergenin yabancılaşmasına neden olacak şekilde ailesini, arkadaşlarını ve yaşam biçimini reddediş dönemi olarak görülmüştür.
Orta Ergenlik Dönemi (14-16 yaş)
Bütün olarak kişiliğin oluşması, bağımsızlık, akran grubu etkinlikleri ve alt kültür oluşumu bu dönemin başlıca özelliklerini oluşturur. Anne babadan ayrışma ve bireyleşme süreci içinde ergenlerin duygusal olarak kendilerini ana-babalarından uzak tutma çabaları, duygusal yatırımlarını özellikle karşı cins olmak üzere akran ilişkileri üzerine yapmaları, riskleri olduğundan az görmeleri, kendilerini her şeyi yapabilir olarak algılamaları ve otonomi istemeleri anne babalarla çatışmaya neden olur. Akran grubunda sadakat geliştikçe, arkadaşlar ergenin hayatında en önemli kişiler haline gelir. Çoğu zaman kendilerini akranlarının gözlerinden görürler ve görünüm, giyim tarzı ve davranışlarının akranları tarafından onaylanmaması benlik saygılarında azalmaya neden olabilir. Yine bu dönemde, ergenin kendisine ne kadar korkusuz, güçlü ve çekici olduğunu (değişen kimliğini) ispatlamak uğruna kalkıştığı bazı risk alma davranışları görülebilir. Ergen kabul edilmek, hayran olunmak ve yönlendirilmek istemektedir. Normal şartlarda bu deneyimler kişilik gelişimi ve bütünleşmesi için gereklidir. Yaşamın hiçbir döneminde akran grubunun insan hayatında bu kadar etkin bir rol oynamadığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Geç Ergenlik Dönemi (17-20 yaş)
Üst sınırı kültürel, ekonomik ve eğitsel faktörlerle kısmen değişmekle birlikte kimlik duygusunun bütünleşmesiyle sona erer. Erişkinliğe geçiş ile belirgin olup erişkin tip davranışların gelişimi bu dönemin en tipik özelliğidir. Özellikle geç ergenlik döneminde öfke dışavurumu (agresyon) ve cinsellik konuları toplumsal ve kültürel boyutlar kazanır.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Yıldız, A. 2015. Akıl Hastalığı Olmayan, Suça Sürüklenmiş Ve Sürüklenmemiş Oniki – Ondört Yaş Grubu Çocukların “Suçun Hukuku Anlam Ve Sonuçlarını Algılayabilme Ve Davranışlarını Yönlendirme Yeteneklerinin Gelişip Gelişmediği” Yönünden Karşılaştırılması: Olgu – Kontrol Çalışması. Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi. Isparta.
Psikiyatri hemşireliği yüksek lisans öğrencisi ve acil servis klinik hemşiresidir.
Toplum ruh sağlığı, varoluşçuluk, evrimsel psikoloji, felsefe, tiyatro, tarih ve teknoloji sever.
Ruh sağlığına yönelik çeşitli hizmetlerde gönüllü olarak görev alır.
Hayat yolcusu, insan yavrusudur.
E-posta: enestapli@gmail.com