Bir konuya nasıl girilir? Selam vererek; fazla sıradan, hoş geldiniz diyerek; haber spikeriyim çünkü ben konuk ağırlıyorum! Direkt konuya girerek; o da fazla sıkıcı. Konuşmayı başlatan olmak benim için hep sıkıntı olmuştur. Ama burada yazan ben olduğuma göre bunu sizden bekleyemem sanırım. Konumuz da benim söze nasıl gireceğim değil zaten😊 Ne diyordum, konu. Soru sorarak başlayayım o zaman. Yapacağınız işleri erteleyenlerden misiniz? Ben mesela, bazen öyle bir benimsiyorum ki bu davranışı kendim bile şaşırıyorum! Geçen haftalarda sınavların ve ödev teslim tarihlerinin varlığı stres düzeyimi ciddi düzeyde artırmıştı. Ama bu sürecin sonrasında da yapacak başka işlerim var. Hemen düşünüyorum onların son teslim tarihi ne zaman? Çünkü neden, benim uslanmaz beynim o işleri otomatik olarak son tarihlere erteleyecek. Bunu yapabilmem için son teslim tarihi ne zaman bilmem gerek!
Başka örneklere bakacak olursak, daha önce deneyimlemediğiniz bir kursa başlamak istiyorsunuz; yabancı dil olabilir, resim olabilir, işiniz ile ilgili yararlı bir kurs da olabilir. Yoğun bir temponun içinden çıktınız ve sonra diyorsunuz, daha sonra. Önümde daha çok zaman var. Okul daha yeni bitti bir iki haftaya başlarım. Yaz tatili bitti, yoğun iş temponuz tekrar başladı! Ödev teslim tarihi iki ay sonradır şimdi niye başlayayım diye düşünüyorsunuz. Bir ay kala başlarım. Teslim tarihine iki hafta kalmıştır! Bunu iş yerine, okula, ev işlerine uyarlamak pekâlâ mümkün. Örnekler uzar gider böyle. İşin garip tarafı erteleme davranışı ilk aşamada bireye rahatlamış hissi verse de daha sonra birikmiş görevler ve kısıtlı zaman, müthiş bir stres, anksiyete ve depresyona sebep olur. Her seferinde de daha sonra böyle yapmayacağım, son dakikaya bırakmayacağım, boş zamanım olsun değerlendireceğim gibi sözler söyleriz kendimize. Fakat bir bakmışsınız aynı durum içindesiniz. Dikkat ettiyseniz genel olarak örnekler ya sorumluluk gerektiren işler ya da bilmediğimiz, daha önce deneyimlememiş olduğumuz uğraşları içeriyor. Bu da demektir ki çaba sarf etmemiz gereken bir durum var ortada. Ayrıca işin sonunda başarılı olup olmayacağımızı bilmemek bizi korkutur. Sonuç olarak başarısız olduğumuzu görmektense o işi ertelemek daha kolay gelir. Bu durumu sık yaşayan biri olarak daha önce de çok düşündüğüm bir konuydu bu. Araştırma yapmadan önce aklımdan çocukluk dönemi ile ilişkisi olabilir mi sorusu geçiyordu. Hemen tembelliğe kılıf uydurma demeyin😊 sebepleri varmış gerçekten. Alparslan Akdoğan’ın Yüksek Lisans tezini inceleyelim mi beraber. Zaten buraya kadar geldiyseniz devam.
Solomon ve Rothblum erteleme davranışını, “bireyde sıkıntı oluşturacak noktaya kadar kişinin görevlerini gereksiz yere geciktirmesi” olarak tanımlamışlardır. Bir kişinin yaşamı boyunca herhangi bir işini ertelemediğine inanmak güçtür. Knaus, bireylerin altında yatan sebepleri bilmemesine rağmen erteleme davranışını bilinçli olarak gerçekleştirdiğini belirtmektedir. Erteleme davranışı rahatsızlık aşamasından hareketsizlik aşamasına doğru incelendiğinde, rahatsızlık düzeyindeki bireyler geciktirdikleri davranış nedeniyle bir yere kadar kayıtsız kalır, daha sonra geciktirdikleri davranış sebebi ile sıkıntı çekseler de bunu telafi edilebilir olarak görür. Hareketsizlik aşamasında ise birey sorumlu olduğu görevlerden kaçınır. Bu aşamada birey harekete geçmek için yeteneği olmadığını düşünür ve aralıksız erteleme davranışını sürdürür. Knaus bu tür bir ertelemeyi kronik erteleme olarak tanımlar (Akdoğan, 2013).
Erteleme davranışının birçok nedeni bulunmaktadır. Bireyin görevi yerine getirmek ile ilgili isteksizliği, hoşnutsuzluğu, bazı görevlerin başkalarına yaptırılabileceği düşüncesi, sorumlu oldukları göreve ilişkin yeteneğe sahip olmadığı düşüncesi, zamanın etkili yönetilememesi, etkili ve verimli çalışma alışkanlığının olmaması, mantık dışı bilişsel yüklemeler, akıl dışı inançlar, mükemmeliyetçi kişilik özelliği, anksiyete depresyon gibi kişisel özellikler erteleme davranışına sebep olabilmektedir (Akdoğan, 2013).
Erteleme davranışı farklı boyutlardan incelenmiş olup bilişsel boyutta; amaçlanan davranışlar ile gerçekleşen davranış arasında uyumsuzluk söz konusudur. Bireyin hedefleri, öncelikleri ile sergilediği davranış birbirine uymaz. Lay, erteleyici yapıya sahip bir bireyin önceliği daha az olan bir eylemi, önceliği daha fazla olan bir eyleme tercih ettiğini belirtmiştir. Ayrıca akademik başarıyı fazla önemseyen ve çocuklarına yüksek hedefler koyan ailelerin bu tavırları sonucunda yetişkin dönemde bireylerin erteleyici bir yapıya sahip olmasına neden olur . Duygusal boyutta, bireyin belirli bir süre içinde tamamlaması gereken bir görevi kronik olarak başlatması, sürdürmesi ya da tamamlamasında sorun yaşaması sonucu huzursuzluk yaşamasıdır. Davranışsal boyutta ise, yapılması gereken iş için ayrılan sürenin israf edilmesidir. Birey sorumlu olduğu işi erteler ve yapmaktan memnuniyet duyacağı başka bir iş ile meşgul olur. Örneğin bireyin yapması gereken iş yerine televizyon izlemesi, gösterilebilir (Akdoğan, 2013).
Erteleme davranışı farklı kuramlar ile açıklanmıştır. Psikoanalitik yaklaşıma göre; ego kaygı durumunda, çeşitli savunmalar gerçekleştirir. Freud, tamamlanmayan ya da geciktirilen görevlerin egoyu tehdit ettiğini bu sebeple bireylerin erteleme davranışını gerçekleştirdiğini savunur (Akdoğan, 2013).
Psikodinamik yaklaşıma göre; erteleme davranışı çocukluk yıllarındaki yetiştirilme biçimi ile ilişkilidir. Çocuklara, ulaşılması güç hedefler koyulması, sevginin kazanılmasında başarının koşul olarak sunulması çocuğun başarısızlık durumunda kendini değersiz hissetmesine, kaygılanmasına neden olur. Bu şekilde yetişen bir çocuk, yetişkin dönemde becerilerinin ya da kişisel değerlerinin sorgulanacağı bir görev ile karşılaştığında çocuklukta yaşadığı duyguları tekrar yaşar (Akdoğan, 2013).
Davranışçı yaklaşım; erteleme davranışının daha önceki yaşantılarda pekiştirildiğini savunur. Birey erteleme davranışını daha önce deneyimlediği olaylar ile pekiştirmiştir. Özellikle erteleme davranışının olumlu sonuçlanması tekrarlanma ihtimalini artırmaktadır (Akdoğan, 2013). Örneğin bir öğrencinin son gün sınavına çalışması sonucu yüksek puan alması, bireyin davranışı tekrarlama ihtimalini artırır.
Bilişsel davranışçı yaklaşım; erteleme davranışının gerçeğe uygun olmayan korkulardan ve bireylerin kendine yönelik eleştirilerden kaynaklandığını savunur. Bireyler işi tamamlamaya yönelik yeterliliklerinden emin olmadıklarında erteleme davranışına giderler (Akdoğan, 2013).
Araştırmayı incelediğimizde çocukluğun, yetiştirilme tarzının, bireyin iş ile ilgili kendine güveninin, yeterliliğini algılayış şeklinin, sorumlu olduğu işe ilişkin istekli olup olmamasının erteleme davranışını etkilediğini görüyoruz. Bu konuda ailelere, öğretim üyelerine, öğrencilere neden sonuç kapsamında farkındalık oluşturulması erteleme davranışının azaltılmasında, dolayısıyla bireylerin iş, okul ve günlük yaşamında sorumlu olduğu görev ve sorumluluklarında başarının artırılmasında etkili olacaktır.
Ben söylemiştim çocuklukla ilgisi var diye😊 Konu haklı olup olmamak değil tabi. Cevaplamak istersen sana bir soru sormak istiyorum; ertelemek başarısız olduğunu görmekten daha mı iyidir?
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Akdoğan, A., & Deniz, M. (2013). Farklı depresyon anksiyete stres düzeylerine sahip üniversite öğrencilerinin akademik erteleme davranışlarının incelenmesi (Master’s thesis, Necmettin Erbakan Üniversitesi).
Psikiyatri hemşireliğinde yüksek lisans yapıyor.
Çocuk ve ergen psikiyatrisi, kişilik gelişimi, macera terapisi ilgi alanıdır.
Kitap, resim ve yürüyüş ile meşgul olmayı sever.
İçerik üretim ve ekibi geliştirme komisyonları üyesidir.
Kalabalığı oluşturan seslerin içinde kendini duymaya çalışan bir insandır.