Merhaba herkese, ‘kemiklerine kadar’ tekrar tekrar söylendiğinde ne kadar da derin geliyor kulağa. Bende bu derinliği biraz sorgulamak, biraz anlatmak istiyorum. Öncelikle Ellen’i tanımamız gerek. Ellen üniversiteyi sağlık koşullarından dolayı bırakmak zorunda kalmış, çok iyi çizimler yapabilen, anoreksiya nervoza tanısı almış, 4 defa hastaneye yatışı olmuş ancak farklı sebeplerden etkili bir tedavi süreci sağlanamamış 20 yaşında genç bir kadındır. Ama tabiki filmi izleyince göreceksiniz, Ellen’ın kendine has havası ve güneş gözlüklerinden bahsetmeden geçersem olmaz 🙂
Öncelikle anoreksiya nervoza nedir?
Patolojisinde neler yatmaktadır?
Sosyokültürel faktörler nasıl etkilemektedir?
Bu soruları cevaplayacağım. Çünkü biz anoreksiyanın altında yatan nedenleri bilmeliyiz ki Ellen’ı ve diğer hastaları anlayabilelim. Umarım filmi bu analizi okuduktan sonra izlediğinizde daha kalıcı olur ve daha çok hissedebilirsiniz.
Toplum ve kültür, bireylerin nasıl görünmesi gerektiğini belirlemektedir. Tarih boyunca kadın vücuduyla ilgili ölçütler değişiklik göstermiştir. 16. ve 17. yüzyıla ait resimlere bakıldığında daha dolgun ve balık etli kadınların moda ve arzulanır nitelikte olduğu görülmektedir. 1960′ larda aşırı zayıf modeller popülerdir ve medya bunu ideal kadın olarak göstermiştir. Bu görüş günümüzde geçerliliğini sürdürmektedir. Bedenle ilgili bu bakış açıları geçmişten günümüze yeme davranışı ile ilgili sorunları da beraberinde getirmiştir (Türkleş, 2020).
Anoreksiya nervozanın tanımına bakarsak; enerji alımının kısıtlanmasına bağlı düşük beden ağırlığı, kilo almaya bağlı aşırı korku ya da kilo alımını güçleştiren sürekli davranışlar ve beden imgesi bozukluğu ile karakterize bir yeme bozukluğudur. Buna karşın beden imgesindeki bozulmaya bağlı olarak hasta kendisini yinede kilolu olarak algılar. Birey genelde açtır, iştahı da vardır ancak zayıf kalmak için açlığını bastırır, yemez (Çam, 2014).
Peki patolojisinde neler vardır? Ağır cinsel çocukluk, büyüme, anneden ayrılma, bireyleşmeye karşı korku vardır. ”Sanki bir deri bir kemik alarak hissetmek istenilmeyen duygulardan arınmış olunacaktır. ”Derindeki değersizlik duygularına karşı, kusursuz küçük bir kız imgesiyle kendilerini korumaya çalışırlar. Eğer çevrelerinde olan biteni kontrol altına alamıyorlarsa,yemelerini kontrol altına alırlar ve kilo kaybettikçe daha güçlü hissederler (Türkleş, 2020).
Artık Ellen’a gelebiliriz. Ellen’ın ihtiyacı olan şey sorun olarak görülmek değil, sevilmek, sevgiyi hissetmek. Ancak sevmekten, sevgiyi kaybetmekten, kontrol edememekten korkuyor. Bunu filmde oldukça hissediyoruz. Aşırı egzersiz yaparak aldığı kalorilerden kurtuluyor, iştahı var yiyemiyor. Aşırı aç hissettiğinde yemek resimleri çiziyor. Her şeyin kendi konrolünde olduğunu düşünüyor, son tedavi merkezinde iyiye doğru giderken tedavi süreci çevresinde olan olumsuzluklardan etkileniyor ve zamanla daha da kötüye gitmeye başlıyor. Hedefi olan kolu gümüş bir dolar ölçüsüne ulaşıyor ve Ellen çok daha zor zamanlar geçiriyor. Filmin en çok etkilendiğim sahnesi annesiyle zayıf olan bağını güçlendirmek için annesinin Ellen’ı bebek gibi beslemesi ve ikisine de bu davranışın çok iyi hissettirmesiydi kesinlikle. Anne bebek bağının kurulmasının, geliştirilmesinin önemini buradan görebiliyoruz. Filmde yeme bozukluğu olan 6 kişinin yaşamından kesitlere de yer verilmiş. Bende size Ellen’ı anlatmaya çalıştım. Yeme bozukluklarıyla ilgili oldukça güzel bir film olmuş. En son filmden aklımda kalan bir sözü paylaşıp herkesi izlemeye davet ediyorum: ‘Cesaretin yutup durduğun küçük bir kömür parçasıdır.’
Haydi herkes izlemeye 🙂
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Psikiyatri hemşireliği sertifika konuları, Serpil Türkleş, S.404-416
- Engin E,Ergün G. Yeme bozuklukları. In:Çam o, Engin E, Ruh sağlığı ve hasatlıkları hemşireliği, S.547-567.