Hamilelik, kadınlar için önemli değişimlerin olduğu bir dönemdir ve bu dönemde sağlık hizmetlerine erişim sağlıklı bir hamilelik geçirmeye yardımcı olabilmektedir. Hamilelik sırasında madde kullanımı, kadınlar ve bebekleri için ciddi ve kalıcı sonuçları olabilecek önemli bir konudur (Cook, 2017; Latuskie, 2018). Gebelikte alkol, yasadışı uyuşturucu ve diğer psikoaktif maddelerin kullanımı; düşük, ölü doğum, düşük doğum ağırlığı, prematürite, fiziksel malformasyonlar (kusurlar), doğum sonrası bebekte yoksunluk sendromu görülmesi ve nörolojik (beyinle ilgili) hasar dâhil, anne ve bebeğin yaşamı için risk taşıyan sorunlara neden olabilmektedir (WHO, 2014). Madde kullanımı, tekrarlanan kullanımlardan sonra ortaya çıkan ve ilacı alma konusunda güçlü bir istek ve kullanımı kontrol etmede güçlük gibi tutumları içeren bir dizi davranışsal, bilişsel ve fizyolojik sekel ile karakterize olan “bağımlılığa” yol açabilir (Cook, 2017). DSÖ, madde kötüye kullanımını, alkol ve yasadışı uyuşturucular dâhil olmak üzere psikoaktif maddelerin zararlı veya tehlikeli kullanımı olarak adlandırmaktadır (WHO, 2017). Alkol ve diğer uyuşturuculara bağımlılık bir bireyin ebeveyn, eş veya partner olarak işlevini ciddi şekilde bozabilir, cinsiyete dayalı ve aile içi şiddeti tetikleyebilir, dolayısıyla çocukların fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimini önemli ölçüde etkileyebilmektedir (WHO, 2014). Diğer kronik hastalıklar gibi, bağımlılık da sıklıkla nüks ve remisyon (yatışma) döngülerini içerir. Madde kullanan kadınlar; yetersiz beslenme, anemi (kansızlık), idrar yolu enfeksiyonu, cinsel yolla bulaşan enfeksiyon, hepatit ve HIV gibi tıbbi sorunlar açısından yüksek risk altındadır. Bu noktada madde kullanımının etkilerinin çoğunun, ruhsal bozukluklar, yetersiz beslenme ve yetersiz psikososyal destek gibi stres faktörlerinin bir kombinasyonundan kaynaklanabileceğini vurgulamak önemlidir (Cook, 2017; Latuskie, 2018).
ASAM (American Society of Addiction Medicine), tedavi ve iyileşme faaliyetleri sürdürülmediği takdirde bağımlılığın ilerleyici olduğunu, sakatlık veya erken ölümle sonuçlanabileceğini vurgulamaktadır. Bağımlılık, beyinde işlevsel olarak değişime yol açan bir süreçtir. Bağımlılıkla ilişkili birincil nörotransmiter (sinirsel iletişimi sağlayan kimyasal maddeler); zevk, mutluluk ve motivasyon hissi yaratan dopamindir. Bağımlılıkla ilişkili tüm maddeler ve davranışlar beyindeki dopamin miktarını doğrudan veya başka yollarla değiştirir. Dopamin salgılayan maddeler tekrar tekrar kullanıldığında, beyin reseptör sayısını azaltarak dengeyi yeniden kazanmaya çalışır. Bu durum, bağımlı kişinin aynı zevkli sonucu elde etmek için giderek artan miktarlarda madde kullanmasını gerektirir (Cook, 2017). Dolayısıyla kişi, tatmini sağlamak amacıyla giderek daha fazla madde kullanacak ve giderek daha fazla bağımlılık durumu oluşacaktır.
Gebelikte Madde Kullanımı İçin Risk Faktörleri: Çalışmalar, aşağıdakiler de dâhil olmak üzere hamilelik sırasında artan madde kullanım bozukluğu riskiyle ilişkili birkaç biyopsikososyal faktör ortaya koymuştur.
- 25 yaş altında olmak: Madde kullanımı en yüksek oranda 15 ila 24 yaş arası kadınlarda görülmektedir.
- Eğitim düzeyi: Eğitim seviyesinin düşük olduğu gruplarda madde kullanım oranının yüksek olduğu bilinmektedir.
- Gelir düzeyi
- Duygudurum bozuklukları ve anksiyete bozuklukları gibi psikiyatrik bozukluklar ve yeme bozuklukları madde kullanım bozukluğu olan kadınlarda daha yaygındır.
- Travma öyküsü: Çocuklukta veya yetişkinlikte cinsel istismar ve aile içi veya kişilerarası şiddet, kadınlar arasında madde kullanımının başlaması ve madde kullanım bozukluklarına ilerlemeyle ilişkili bulunmuştur.
- Çoklu madde kullanımı: Bağımlı hamile kadınlar arasında alkol, tütün, kokain, marihuana ve benzodiazepinlerin birlikte kullanıldığı rapor edilmiştir.
- Ailede madde kullanım bozuklukları öyküsü: Ebeveyn madde kullanımı, genetik ve çevresel etkiler yoluyla çocuklarda madde kullanım bozuklukları ile ilişkili bulunmuştur (Cook, 2017).
Doğum öncesi dönemde etkin bir bakım sağlanabilmesi için, psikoaktif madde kullanımının doğum öncesi ve sonrası dönemde birey üzerindeki etkilerini anlamak oldukça önemlidir (Cook, 2017). Bu etkileri, fiziksel ve ruhsal olarak ele alabiliriz:
- Stres ve ruhsal sağlık sorunları, mali ve yasal sorunlar, azalmış sosyal destek ve partner şiddeti dahil psikososyal etkiler görülebilir. Bu etkilerin tümü kendine zarar verme davranışına yol açabilir.
- Fiziksel sağlık
- Vasküler (örn. Kardiyovasküler (kalp ve damar ile ilgili) etkiler, hipertansiyon, preeklamsi (gebelik zehirlenmesi)
- Enfeksiyonlar (örneğin, HIV, hepatit, sifiliz)
- Travma
- Doğum öncesi ve sonrası dönemde azalmış öz bakım ve tıbbi hizmetlerden yararlanamama
Politika ve Önlemler: Riskli veya zararlı alkol veya diğer uyuşturucuları tüketen kadınlarla ilgili politika girişimleri, tedavi ve bakımı iyileştirmeyi (erişimi) sağlamak, aynı zamanda yasal işlem ve cezai yaptırımlarla kullanımının önüne geçmeyi hedeflemiştir (Reitan, 2018). 1996 yılında Norveç’ te madde bağımlısı annelerin bebeklerini korumaya yönelik bireyin tercihine bakılmaksızın zorunlu taahhütler geliştirilmiş ve daha sonra İsveç, Danimarka ve Finlandiya gibi ülkelerde de zorunlu yaptırımlar önerilmiştir (Reitan, 2018). Konuyla ilgili yasa ilk olarak 1982’de ortaya çıkmış ve 1988’den itibaren revize edilmiş yasaya göre aşağıda yer alan unsurları taşıyan bir kişi zorunlu bakıma bağlanabilir:
(a) Alkol, uyuşturucu veya uçucu çözücülerin sürekli olarak kötüye kullanımı varsa,
(b) Kötüye kullanımdan kurtulmak için bakıma muhtaçsa ve
(c) Gönüllü tedbirlerin yetersiz olduğu kanıtlanmışsa
Türkiye’ deki mevcut durum incelendiğinde konu ile ilgili yeterli sayıda çalışma ve mevcut durumu ortaya koyan istatistiksel bir bilgiye ulaşılamamıştır. Madde kullanımının anne ve bebek sağlığı üzerindeki olumsuz ve kalıcı etkileri düşünüldüğünde bu konuda çalışmalar yapılması oldukça önem teşkil etmektedir.
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- Cook, J. L., Green, C. R., de la Ronde, S., Dell, C. A., Graves, L., Ordean, A., … Wong, S. (2017). Epidemiology and Effects of Substance Use in Pregnancy. Journal of Obstetrics and Gynaecology Canada, 39(10), 906–915.
- World Health Organization.(2017). Substance use. Geneva, Switzerland: WHO: 2017. 09.08.2020 tarihinde http://www.who.int/topics/substance_abuse/en/ adresinden alındı.
- Latuskie, K. A., Andrews, N. C. Z., Motz, M., Leibson, T., Austin, Z., Ito, S., & Pepler, D. J. (2018). Reasons for substance use continuation and discontinuation during pregnancy: A qualitative study. Women and Birth. doi:10.1016/j.wombi.2018.04.001
- World Health Organization.(2014). Substance Use in Pregnancy. 09.08.2020 tarihinde https://www.who.int/substance_abuse/activities/pregnancy_substance_use/en/. adresinden alındı.
- Pinto, S. M., Dodd, S., Walkinshaw, S. A., Siney, C., Kakkar, P., & Mousa, H. A. (2010). Substance abuse during pregnancy: effect on pregnancy outcomes. European Journal of Obstetrics & Gynecology and Reproductive Biology, 150(2), 137–141.
- Reitan, T. (2018). Substance abuse during pregnancy: a 5-year follow-up of mothers and children. Drugs: Education, Prevention and Policy, 1–10.
Gönderinin Yazarı

Ben Dilan OCAKLIK. Doğum yerim Diyarbakır, 2012’ den beri İstanbul’ da yaşıyorum. Acıbadem Üniversitesi Hemşirelik bölümünden 2016 yılında mezun oldum. 2018 yılında İstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa Ruh Sağlığı ve Psikiyatri Hemşireliği bölümünde yüksek lisans eğitimine başladım. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı Ve Sinir Hastalıkları Eğitim Ve Araştırma Hastanesi’ nde akut erkek psikiyatri servisinde çalışıyorum. Şubat 2020′ den itibaren Hipokampus Akademi’ de Ekibi Geliştirm ve İçerik Üretim Komisyonu’ nda çalışıyorum. Adli psikiyatri, feminist psikoloji, koruyucu ve geliştirici ruh sağlığı uygulamaları ve sanat psikoterapisi alanlarına ilgi duyuyorum. Aromaterapi ve Refleksoloji gibi tamamlayıcı uygulamalarla ilgileniyorum. Doğayı ve gezmeyi seviyorum, resim ve kemanla ilgileniyorum.