Rüyalar, hepimizin sıklıkla merak ettiği, gizemli ve ilgi çekici bir konu olmuştur. Medar Boss’a göre en eski rüya, M.Ö. 2000-1700 yılına ait bir papirüste kaydedilmiştir. İlk olarak çeşitli sanat dallarında (resim ve müzik gibi) rüyalara farklı anlamlar yüklenerek yer verilmiştir. Psikoloji bilimi rüya olgusuyla 1900’lü yıllarda ilgilenmeye başlamış, sistematik çalışmalar ise 20. yy.’ın ilk çeyreğinden sonra ortaya çıkmıştır.
Rüyanın birçok tanımı yapılmıştır;
- Freud’a göre “bilinçaltına giden kraliyet yolu”, bilinçdışında gizlenen isteklerin bilinç düzeyindeki anlatımıdır.
- Beck’e göre “psikolojik biyopsi”
- Wundt’a göre “normal geçici bir delilik”
- Fritz Perls’e göre “bütünleşmeye giden en kolay yol”
- Jung’a göre ise “doğanın sesi”, egonun isteklerinden, arzularından, niyetlerinden ve bilinçli hedeflerinden bağımsız, irade dışı bir işleyiştir.
Güncel araştırma verilerine göre rüya görmek; hatırlanan imge ve fantezilerin geçici olarak dış gerçeklikle karıştığı bir bilinç değişikliği durumudur.
Ortalama bir yetişkin uyumaya hazır olduğunda rüyaya dalar ve düşüncelerle bağlantısı kaybolur ancak bu sırada görülen beyin dalgalarının deseni uyanık düşüncelere benzerdir. Rüyaların yaklaşık %80’i uykunun beş farklı döneminden, bilgi işleme dönemi olan Rapid Eye Movement (REM) sırasında ortaya çıkmaktadır. Rüya gördüğü sırada birey hareket edemez, adeta felçli gibidir. Bir rüyada koşuyor olunabilir ancak vücut hareket etmez. Yani rüya, izole bir beyin faaliyetidir, beyin kendisi dışındaki olayları hissedemez Hepimiz rüya görürüz ve bunu genellikle uyanıklık sırasındaki bir dönemde veya REM döneminin sonunda hatırlarız.
Hepimiz rüya görürüz derken, REM uykusunun olduğu tüm memelileri kastediyorum aslında. Boston Üniversitesi’nin Evrimsel Nörodavranış Laboratuvarı direktörü Patrick McNamara yapılan çalışmalar ile “İnsanların rüya dediği olguların benzerinin hayvanlarda da görüldüğünü düşünmek mantıklı bir davranış olacaktır,” diyor. Kediler, sıçanlar, belki de mürekkep balıkları..
Rüyaların İçeriği
Rüyalar ve anlamları ile ilgili birçok teori ve farklı düşünceler ortaya atılmıştır. Rüyaların bir anlamı olduğunu ortaya koymaya çalışan hipotezler şöyledir:
- Rüyalar arzuların yerine getirilmesidir ve rüyalar uykunun koruyucularıdır.
- Rüyalarda bir sorun çözme girişimi vardır.
- Rüya gören kişi rüyanın açık içeriğindeki psikolojik süreçlerin tamamının farkında değildir, yani rüyalar bilinçaltından çıkar.
- Rüyaların içeriği, bireyin uyanık düşünceleriyle sürekli olarak ilişkilidir. İlaç veya madde kullanımının da rüya içeriğini etkilediği düşünülmektedir.
Rüya olgularının; psikodinamik, analitik, davranışçı, adlerian, bilişsel, bilişsel-davranışçı, gestalt ve varoluşçu yaklaşımlarına göre yorumlanıp, değerlendirilmesi farklılıklar gösterebilmektedir. Birleştikleri ortak nokta, rüyayı psikoterapide kullanılmalarıdır. Burada sadece Analitik Psikoterapide rüyaların kullanımından bahsedeceğim.
Analitik Psikoterapide Rüyaların Kullanımı
Jung’a göre düşler, düşü görenin her zaman bir adım ötesindedir; bu nedenle çözümlenecek düşler düş görenin kendisine ait ise bu kişiden çözümlemesini beklemek yanlış bir tutum olur. Düşü gören, kendi bilincinden yola çıkarak anlamaya çalıştığı için yanlış yargılara varır. Düş görene, düşteki gördüklerinin kendisi için ne anlam ifade ettiğinin sorulmalıdır. C. G. Jung tek bir rüyanın yorumuna önem vermediğini, daha kesin bir yorumun seri halindeki rüyalardan elde edilebileceğini çünkü sonraki rüyaların daha önceden yapılan yorum hatalarını düzeltme fırsatı verdiğini söylemiştir.
Jung’a göre rüyanın işleyişi:
- Yer, zaman ve dramatis personae: Rüyanın başlangıcıdır, hareketin sahnesini ve oyuncuları gösterir.
- Açıklama ve problemin tanımlanması: Merkezi içerik kurularak rüyanın cevaplayacağı soruların çerçevesi çizilir.
- Peripety: Rüyanın omurgasıdır, olaylar dizisi oluşur ve rüya sonuca doğru ilerler.
- Lysis: Rüyanın çözüm noktasıdır ve rüyanın mesajı açığa çıkar.
Rüya-rüya sahibi-yaşantısı arasındaki ilişkiler saptanarak, rüyada ortaya çıkan imajların önemi belirlenmelidir. Ortaya çıkan imajlar duruma ve zamana göre değişiklik gösterebilir. Her rüya, rüya sahibinin bilinçdışının doğrudan bir ifadesi olarak ele alınır ve yalnızca bu kapsamda değerlendirilir. Bazen rüyalar anlaşılması zor simgelerden oluşur ve bunu rüya görenle ilişkilendirmek oldukça zordur. Jung bu şekilde ortaya çıkan rüyaları kolektif rüyalar olarak adlandırır ve anlaşılması için simgelerin başka zamanlar ve başka insanlar için ne anlama geldiğinin öğrenilmesi gerekir. Bunun için ise tarihi ve mitolojik kaynaklardan yararlanılmalıdır.
Özet olarak; bireylere psikolojik destek sürecinde alternatif ve yardımcı bir teknik olarak kullanımı yaygınlaşan rüya çalışmalarının; danışanların duyguları ile ilgili içgörü kazanmasını hızlandırarak, altta yatan endişelerini açıkça ifade etmesine vesile olduğuna ve dirençli olduğu ya da paylaşmakta yavaş davrandığı konulara girmeyi kolaylaştırarak iyileşme sürecinde kayda değer ilerleme sağlayabileceği anlaşılmıştır.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Güven, E. (2015). Rüyaların Dili: Psikolojide Rüya Çalışmaları. Türk Psikoloji Yazıları, 18(36), 15-27.
- Genç, A. (2011), Rehberlik, E. B. A. B. D., Lisans, P. D. B. D. Y., Koçak, R., & Çelikel, F. Ç. Rüya Temaları Ölçeği (RTÖ) Geliştirilmesi: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması.
- Çetin, Ö. (2010). Jung psikolojisinde rüya. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 19(2), 249-269.
- http://www.nationalgeographic.com.tr/makale/kesfet/hayvanlar-ruya-gorur-mu/2579
Psikiyatri hemşireliği yüksek lisans öğrencisi ve pediatri hemşiresiyim. Adli psikiyatri, çocuk ve ergen psikiyatrisi, sosyal psikiyatri, pediatri yakından ilgilendiğim alanlardır. Yaşam yolunda bazen umutlu, bazen umutsuz birisiyim. İçerik Üretim ve Sosyal Medya Komisyonlarında görev alıyorum. İletişim için; tugba@hipokampusakademi.com