İnsanın fiziksel olarak nasıl “güçlü” oluyorsa zihninin ve psikolojisinin de güçlenebildiğini; bunu yapmanın çok da zor olmadığını biliyor muydunuz? Dünya olarak zor bir dönemden geçerken psikolojimizi daha da güçlendirmeye ne kadar çok ihtiyacımız var..
Peki nedir bu güçlü psikoloji? Bunun en önemli noktası; öz-şefkat yani yaşanan olaylara, gelişmelere tümüyle kucak açıp, yaşamın bir parçası olduğunu kabul edebilmektir. Ayrıca sağlıksız inanç sistemlerinden kurtulmak, zorlukları kabul edip üstesinden gelmek için çaba sarf etmek, mantık ve duyguları dengede tutabilmek, başkasının manipülasyonlarına karşı durabilmek de vardır. Şimdi bunları biraz açalım.
1- Duygusal ve Fiziksel Sınırlarımız Belirli Olsun: Sınırlarımızın nerede bitip nerede başladığını belirlemeliyiz, istemediğimiz hiç kimse ve hiçbir olay o sınırlardan içeri giremesin. Sonuçta kimsenin bizim bahçemize istediği gibi girip çıkmaya, bahçemize zarar vermeye hakkı yok. Bizim toplumumuzda bu sorun en çok “hayır diyememek” konusunda yaşanıyor. “Hayır dersem aksi, uyumsuz görünürüm” gibi düşünceler yüzünden kişiler kendilerini yapmak istemediği veya çok yorucu şeylerin ortasında bulabiliyor. Ama unutmayın insanların ne düşündüğü, bizim sınırlarımızdan ve sağlığımızdan daha önemli değil.
2- Duygularımız ve Düşüncelerimiz Bizim Kontrolümüzde Olsun: Hepimiz başkalarından bağımsız birer bireyiz bunu unutmayın; öncelikle kendimize odaklanmalıyız, ne hissedeceğimize başkalarının karar vermesine izin vermemeliyiz. Bizi yıpratan olumsuz düşüncelerden kaçınmaya çalışmalıyız. Sağlıksız düşüncelerimizin üstünden mantıkla gelebiliriz; mesela gerçekçi olmayan olumsuz bir düşüncemizi fark ettiğimizde kendimize “Bunun gerçekleşme ihtimali var mı?” gibi sorular sorarak mantık düzeyine çekebiliriz.
3- Bizi Bitiren Fedakarlıklardan Vazgeçmeliyiz: Sosyal, akademik veya aile yaşamımızda çok fazla fedakarlık yaptığımızı düşündüğümüz bir an olursa, bunu sağlıklı bir şekilde değerlendirmemiz gerek. Başkaları için kendimizi mi yok sayıyoruz yoksa kendimize bir kurban rolü mü üstleniyoruz? Eğer fedakarlık yapacaksak bunu başkası değil kendimiz istediğimiz için yapmalıyız.
4- Şikayet Yerine Çözüme Odaklanmak: Yaşanan olaylara karşı sürekli şikayet etmek bir çözüm yaratmaz aksine bizi olumsuz duygulara iter ve bu devamlılık haline gelirse karamsarlığa dönüşür. Şikayet etmek yerine çözüm aramaya çalışmalıyız bu hem çaba sarf ettiğimiz için bizi tatmin edecek hem de olumsuz düşüncelere girmemizi engelleyecektir. Yaşanan durumlar kontrolümüzde olmayabilir ama sürekli şikayet etmek kendi tutumumuzu kontrol edemediğimizi gösterir. Biliyorsunuz ki zorlukları tekrar tekrar şikayet ederek değil çözüm yaratarak ortadan kaldırabiliriz.
5- Kabullenici ve Affedici Olmak: Olayları, zorlukları kabul etmek daha iyi uyum sağlamamıza, onu yaşamımızın/geçmişimizin bir parçası olarak görmemize yardımcı olur. Örneğin birine karşı çok fazla ve uzun süreli öfke duymak karşımızdaki insanı değil bizi yıpratır. Karşımızdaki insanı affetmek demek o kişiyi tekrar hayatımıza almak, geçmişi unutalım demek değil. Aksine olayın bizden değil onun davranışlarından, hatalarından kaynaklı olduğunu kabul etmek, bize zarar veren öfkeden kurtulmak demektir.
6- Öz değerimizi Başkası Değil Biz Belirlemeliyiz: Özgüvenimiz yüksek ve değerlerimiz net olmalı çünkü kendinden ve değerlerinden emin olan insanların manipule edilmesi daha zordur. Her birey birbirinden farklıdır; herkesin her şeyi aynı yaşaması mümkün değildir, herkes kendi değerlerine göre yaşamalıdır. Biz kendi farklılıklarımızı yok edip başkalarına benzemeye çalışırsak bu uyum çabası enerjimizi azaltır.
7- An’a Odaklan: “Geçmişe dönemeyiz, geleceği göremeyiz, yaşadığımız tek an bu an’dır” sözü o kadar doğru ki; geçmiş bizi pişmanlıklara, gelecek ise kaygıya sürükler. Biz bu an’da kalmalıyız! Unutmayın, yaşanan bir sorun varsa o bu andadır ve çözümü de buradadır.
Ve son bir not: Unutmayın, siz çok değerlisiniz! Öz sevginizi, öz şefkatinizi hiç kaybetmeyin!
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Müthiş Psikoloji – Hayır Diyebilme Sanatı
- Duyguların Psikolojisi – Nevzat Tarhan