Mikroagresyon, çevremizde bulunan bireylere karşı bilinçli veya bilinçsiz şekilde gösterilen, sözlü veya sözel olmayan küçük düşürücü veya zarar verici psikolojik bir istismar çeşididir. Mikroagresyon terimi ilk olarak 1970’lerde Hardvard’lı psikiyatrist Chester Pierce tarafından kullanılmıştır.
Önyargı, ayrımcılık gibi davranışlara kıyasla mikroagresyon gösteren kişi bu davranışlar ile karşı tarafa zarar verdiğinin de farkında olmayabilmektedir. Gösterilen mikroagresyon bazen bilinçli ve kasıtlı olabilmektedir ve bu durum kişinin örtük (gizil) önyargıları ile ortaya çıkabilmektedir. Ancak kasıtlı olsun ya da olmasın, araştırmacılar bu gizli gösterilen eylemlerin de bireyleri etkileyeceğini vurgulamaktadırlar.
Mikroagresyon Tipleri
Derald Wing Sue ve arkadaşları, mikroagresyonu üç tipte ele almaktadır: mikro-saldırı (microassaults), mikro-aşağılama (microinsults) ve mikro-invalidasyon (microinvalidation).
- Mikro-saldırı: Mikro saldırılar en açık uygulanan mikroagresyonlardır. Mikro saldırılarda, mikro saldırganlığı yapan kişi kasten bireye hareket eder ve davranışlarının zarar verici olabileceğini bilmektedir. Örneğin, siyahi bir kişiye atıfta bulunmak için aşağılayıcı bir terim kullanmak.
- Mikro-aşağılama: Mikro-aşağılamalar, mikro-saldırılardan daha ince ve gizlidir, ancak yine de bireylere zarar vermektedir. Örneğin, siyahi bir kadını işe alınmasını pozitif ayrımcılık olarak yorumlamaları.
- Mikro-invalidasyon: Mikro-invalidasyon, bireylerin deneyimlerini, yaşama biçimlerini reddeden ve alaya alıcı şekilde yorumlayan davranışlardır. Yaygın bir mikroagresyon türü olan mikro-invalidasyonun en sık görülen örneği, toplumda önyargının artık bir sorun olmadığının savunulmasıdır. Örneğin, siyahi kişiye yapılan ırkçı bir yoruma verdiği tepki için “aşırı duyarlı” olduğunun söylemesi.
Belirli bir kişi tarafından gerçekleştirilen mikroagresyonlara ek olarak, insanlar çevrelerinden de mikroagresyona maruz kalabilmektedirler. Çevresel mikroagresyonlar, sosyal bağlamda olumsuz bir mesaj verilmesi veya fiziksel şekilde olabilmektedir. Örneğin televizyonda sadece beyaz insanları içeren bir tv şov programının olması gibi.
Mikroagresyon örneklerini daha çok ırk ve etnik konularıyla ve LGBTQ, kadınlar ve engelli bireylere karşı yapıldığı görülmektedir. Kadınların daha çok cinsiyet ayrımcılığı ile ilgili mikroagresyona maruz kaldığı bilinmektedir. Bunun en sık örneği toplumun kadın hekimleri, hemşire olarak varsaymasıdır. LGBTQ bireylerin ise mikro-invalidasyon tipinde en sık karşılaştığı örnek insanların yaptıkları yorumlar sonrası kendileri için kurtarıcı olan “Ben homofobik değilim, sen fazla alıngansın” cümlelerini sarfetmesidir.
Mikroagresyonun Ruh Sağlığı Üzerine Etkisi
Mikroagresyon, ayrımcılığa göre daha gizli ve ince şekilde uygulanmasına rağmen araştırmacılar, mikroagresyonun zamanla insanların ruh sağlığı üzerinde kümülatif şekilde olumsuz etki bıraktığına inanmaktadır. Mikroagresyonların belirsiz ve gizli doğası gereği, mağdurlar nasıl karşılık vereceklerini bilemezler ve bu durum birey için sinir bozucu olabilmektedir. Ayrıca araştırmacılara göre, mikroagresyona maruz kalan bireylerde hayal kırıklığı, kendinden şüphe etme ve diğer negatif psikolojik belirtiler görülebilmektedir.
Nadal ve arkadaşlarının 506 birey ile yaptığı çalışmada, mikroagresyon ve ruh sağlığı ilişkisi incelenmiştir. Son 6 ay içerisinde mikroagresyona maruz kalan bireylerde, mikroagresyona maruz kalma süresinin uzun olması depresyona ve olumlu duygularda azalmaya neden olduğu saptanmıştır. Diğer bir çalışmada ise, üniversite öğrencilerinin eğitim sürecinde arkadaşları ve öğretim üyeleri tarafından mikroagresyona maruz kaldıkları ele alınmıştır. Mikroagresyona maruz kalan öğrencilerin okudukları bölüme ve/veya okula kendilerini ait hissetmedikleri, görmezden gelindiklerini ve kendilerini değersiz hissettikleri bulunmuştur. Aynı şekilde, siyahi üniversite öğrencilerin mikroagresyona uğramaları zaman içerisinde okudukları bölüm için gerekli becerilere sahip olmadıkları düşüncesini geliştirmelerine sebebiyet vermiştir. Ayrıca mikroagresyonun psikoterapiyi zorlaştırdığı da üzerinde durulması gereken önemli bir noktadır. Psikoterapistin terapi sürecinde istemeden mikroagresyon uygulaması danışan ve terapist arasındaki kurulan terapötik iletişime zarar vermektedir.
Sonuç olarak, bireylerin günlük yaşamda sıkça karşılaştığı mikroagresyonu, durdurmak ve değiştirmek için öncelikle mikroagresyonun ne olduğunu ve mikroagresyon tiplerini bilmesi gerekmektedir. Bu durumla ilgili farkındalığı olmayan birey, mikroagresyonu bazen sözel olarak ifade ederek faile katıldığı göstermekte, bazen de sessiz kalarak faili ve bu durumu desteklemektedir. Ayrıca bireylerin çoğu mikroagresyon uyguladığını kabul etmek istememekte, iyi niyet göstererek bu davranışı sergilediklerini savunmaktadırlar.
Kaynak ve İleri Okumalar:
- DeAngelis, T. (2009). “Unmasking ‘Racial Micro Aggressions’.” American Psychological Association: Monitor on Psychology, 40(2), 42.
- Nadal, K. L. “Featured Commentary: Trayvon, Troy, Sean: When Racial Biases and Microaggressions Kill.” American Psychological Association: Office of Ethnic Minority Affairs
- Nadal, K. L., et al. (2014). “The Impact of Racial Microaggressions on Mental Health: Counseling Implications for Clients of Color.” Journal of Counseling & Development, 92(1), 57-66.
- Sue, D. W. “Microaggressions: More than Just Race.” Psychology Today: Microaggressions in Everyday Life
- Sue, D. W., et al. (2007). “Racial Microaggressions in Everyday Life: Implications for Clinical Practice.” American Psychologist, 62(4), 271-286.