Hayatta zaman zaman kendimizi yetersiz, güçsüz ve çevremize göre geride kalmış hissettiğimiz anlar olur. Böyle durumlarda kendimize sormamız gereken soru şudur; kim böyle düşünüyor? Eğer gerçekten öz eleştiri yaparak kendimiz için bu sonuca vardıysak hayatımızda gözden geçirmemiz gereken noktaları bulup onların üstüne giderek şartları iyileştirebiliriz. Üzülerek söylüyorum ki genel olarak öz eleştiriden ziyade çevremizdeki insanların düşünceleri bizi yetersiz ve güçsüz hissettiriyor. Kendimi ve çevremdekileri gözlemlediğimde bunu net bir şekilde gördüm. Peki neden böyle?
Ünlü psikolog Doğan Cüceloğlu’nun son kitabı olan “Var Mısın?” Bu durumun nedenini anlamamda bana oldukça yardımcı oldu. Kitapta toplumumuzun korku kültürüyle yetiştirildiğinden bahsedilmişti. Korku kültürünü kısaca açıklamak gerekirse baskıcı, statüye önem veren, ben merkezli ve hayatın kalıplaşmış düşüncelerle sorgulanmadan devam ettirilmesi diyebiliriz (yıllarca çoğumuz el alem ne der sözüyle karşılaşmışızdır). Kitapta geçen “Korku kültürü bireyin gelişimine fırsat vermez. Hayatı belirli bir noktada dondurup ‘Çözüm budur!’ der ve herkese dayatır” sözü beni oldukça etkilemişti. Bu söz üzerinde düşündüm. Evet gerçekten bize dayatılan şeyler vardı. Meslek seçimi, nasıl biriyle evlenmemiz gerektiği gibi uzayıp giden bir liste. Yüksek statü sahibiysen istediklerini elde edersin düşüncesi de oldukça yaygındı. Bunun altında yatan şeyin kıyas olduğunu fark ettim. Toplumda sürekli kıyas ve rekabet içinde savrulup gidiyoruz. O bunu başarmış sen neden başaramadın? Ondan eksiğin neydi? Neden olmadı? Başarıyı bir durumun sonucu olarak görüp ona göre yargılıyoruz. Üniversite sınavını örnek göstermek istiyorum. İyi derece yapıp sözde yüksek statü getiren bir bölüme yerleşmiş birisi. Herkes ne kadar başarılı olduğunu konuşur ama atlanan bir nokta var. Başarı sonuç değil süreçtir. Eğer yukarıda örnek verdiğim kişi nasıl olsa kazandım bitti ben başardım diyerek konfor alanına sığınırsa süreci yararlı bir şekilde değerlendirmekten uzaklaşır. Başarıyı hayatın bir süreci olarak görenler kendini geliştirmek için her an fırsat kollar çünkü onlara göre asıl başarı hayatının son anlarında geriye dönüp baktığında evet hayatımı kendi isteklerim ve seçimlerim doğrultusunda yaşadım, yapmak istediğim her şeyi yaptım diyebilmektir. Asıl konu başkalarının ne yaptığı değil bizim hayatımız için ne yaptığımızdır. Herkesin bir olayı algılama biçimi, ilgisi, yeteneği ve potansiyeli farklıdır. Basmakalıp canlılar değiliz. Her canlının içinde kendine ait bir öz var. Fakat toplumumuzdaki korku kültürü ve kıyas ortamı bizi içimizdeki özden uzaklaştırıyor. Bunun sonucu olarak yapmak istemediğimiz seçimler yapıp, içinde bulunmaktan hoşlanmadığımız ortamlarda toplum tarafından kabul görmek ve sözde huzuru sağlamak için bulunuyoruz. Peki ya iç huzurumuz? Kendimizle baş başa kaldığımızda gerçekten mutlu muyuz? Hayatımıza dönüp baktığımızda kaçımız evet kendi seçimlerim, sorumluluklarım ve doğrularımla yaşıyorum diyebiliyoruz? Başarılı bir hayat süreci geçiriyor muyuz?
Bu sorulara verdiğim cevaplar beni pek memnun etmemişti ama yüzleşecek cesaretim vardı. Bunları düzeltebilecek kişi yine bendim çünkü kişi sadece kendisiyle kesintisiz ve sonsuza kadar beraberdir. Önemli olan her bireyin farklı olduğunu kabul ederek kendimize yardım edip geçen günlerde gelişerek daha güçlü ve emin adımlarla ilerlemektir.
Sevgili okur, zaman ayırıp yazımı okuduğun için teşekkür ederim. Umarım kendine ait ve başarılı bir hayat süreci geçirirsin.
Kaynakça ve İleri Okuma:
- Cüceloğlu, D. (2021), Var Mısın?, İstanbul: Kronik Kitap Yayınları