Kimimiz daha dünyaya ilk geldiği gün yaşadı bunları. Belki ailesi kabullenemedi onu, belki de terk edilenler oldu aramızda. Ağzına acı biber sürersen bir daha istenmeyen davranışı tekrarlamaz diyen büyükler oldu. Kibritle, terlikle, tokatla korkutulanlar oldu aramızda. Cezalar istenmeyen davranışları durdurdu. Sahi durdurdu mu gerçekten? Ya da durdururken saplantılar mı bıraktı kişiliğimizde?
PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM KURAMI (Sigmund Freud)
Freud,
- Cinsel sapmaların incelenmesine,
- Cinsel organların dışında birçok beden parçasının da haz kaynağı olabilmelerine,
- Çocukluk çağında da cinsel uyarılışların olabilmesine dayanarak cinsel yaşamın çocukluğun ilk çağlarından başladığı görüşünü savundu.
Freud’un cinsel dürtü (libido) kuramına göre her dürtünün bir amacı, nesnesi ve kaynağı vardır. Dürtünün amacı boşalma ve doyumdur. Nesnesi, boşalma ve doyum sağlayacak herhangi bir şeydir. Kaynağı ise cinsel haz bölgeleri (libidinal ya da erotojen zon) diye bilinen beden bölgeleridir (oral, anal, genital bölgeler).
Ruhsal-cinsel gelişme kuramına göre bir dönemin özelliklerini yetişkin çağda da belirgin biçimde taşımak o dönemde saplanmayı (fiksasyon) gösterir. Bir dönemde saplanma, o dönemle adlandırılan bir kişilik yapısını (oral kişilik, anal kişilik gibi) belirler.
Oral Dönem (0-1 yaş)
Bu dönemde çocuğun biyolojik ve ruhsal gereksinimleri arasında sınır çizmek olanaksızdır. Bu dönemde egemen olan haz ilkesidir ve doğal dürtülerin hemen doyurulması, gerginliğin hemen giderilmesi çocuğun en başta gelen beklentisidir.
Ruhsal açıdan en baskın organlar ağız ve dudaklardır.
En etkin işlev içealım, en belirgin davranış biçimi bağımlılık ve edilginliktir. Önemli olan yalnızca ağız bölgesinin işlevi değildir. Ağız bölgesine özgü bir işlev olan ve bu bölgeden kaynaklanan içealma eyleminin tüm organizmaya yayılması ile genel bir davranış biçimi oluşturmaktır.
Oral dönemde çevresel koşullara ve biyolojik yapıya bağlı olarak, aşırı doyurulma ya da aşırı doyumsuzluk içinde kalma yüzünden, çocuğun doğal gelişmesi aksayabilir, sonraki gelişme dönemlerine geçişi zor olabilir. Bu nedenle oral dönem özelliklerine fazla tutunabilir.
Yetişkin kişide aşırı ağızcılık (oburluk, ağızla cinsel doyum vb.) ve aşırı bağımlılık, alıcılık, edilgenlik baskın olursa bu davranış özellikleri psikanalizde oral saplanma belirtileri olarak yorumlanır. Böyle bir kişi başkalarından almaya alışmış, aşırı isteyici ve bağımlıdır.
Oral dönemin özellikleri arasında kıskançlık ve çekememezlik de bulunur.
Örneğin, öğrencilerin sinirli ve gergin olduğunda tırnak yemeleri Freud’un oral bağımlılık olarak tanımladığı durumun bir göstergesidir.
Anal Dönem (1-3 yaş)
Bu dönemde çocuğun kas dizgesinin, aile içinde ve toplumda özellikle ilgiyi çeken dışkılama ve işeme büzgeç (sphincter) kaslarının işlevlerinde gelişme göze çarpar.
Bu dönemdeki cinsel haz bölgeleri anal ve üretral bölgelerdir. Çocuk içeride birikmiş kakasını isterse tutabilir, isterse bırakabilir. Çocuğun kakasını, çişini tutabilmesi ve annenin istediği zaman ve yerde yapması çevreden büyük ilgi görür ödüllendirilir. Böylelikle çocuk artık toplumun iyi, kötü, doğru, yanlış ve ayıp gibi yargıları ile karşılaşmaktadır. Bu evredeki tehlike utanç ve kuşkuculuk duygularının aşırı gelişmesidir.
Anal kişilikte aşırı titizlik, tuvalet işlemleri ile aşırı uğraşma, cimrilik, inatçılık, aşırı düzenlilik, kararsızlık, esnek olamama gibi özellikler görülür. Bu özellikler en çok obsesif kompulsif kişilik türünde bulunur.
Örneğin çok disiplinli, otoriter bir babanın evdeki herkesi sürekli kendi koyduğu kurallara uymaya zorlaması ve koyduğu kuralların tartışılmasına kesinlikle izin vermemesi Freud’un anal dönemde takılı kalma olarak tanımladığı durumun bir göstergesidir.
Fallik Dönem (3-6 yaş)
Çocuğun dikkati eşeylik organlarına, bunların anlamlarına yönelir.
Freud;
- Çocuğun bu yaştaki cinsel ilgi ve eylemlerini yetişkin insandaki cinsel yaşamın bir öncüsü, çocuksu bir benzeri olarak görmüştü.
- Bu dönemde erkek eşeysel organının hem kız hem de erkek çocuk zihninde üstün kabul edildiğini tanımlamış ve çocukların ruhsal yaşamında bunun bir gerçek olarak algılandığını ileri sürmüştü.
Bu dönemde çocuğun dil ve bilişsel yetileri hızla gelişmiş, benmerkezciliğin azalarak dış dünyaya, topluma yönelik ilgileri artmış, duygusal tepkileri ayrışmış, eşeysel kimlik duygusu ayrışmış ve cinsel kimliği oluşmaya başlamış, sorular sorarak, merak ederek öğrenme gereksinimi iyice belirmiş, büyüsel, canlıcı (animistik), somut düşünce etkinliği sürdürmeye başlamıştır.
Bu dönemin kriz noktası Oedipus kompleksi, Elektra kompleksi ve iğdişlik korkusudur.
Oedipus Kompleksi:
Erkek çocuğun annesine karşı özel bir sevgiyle (aşk) yaklaşıp babayla yarışa girmesi, hatta ondan nefret etmesi olarak tanımlanabilir. Erkek çocuk, bir yandan babasına sevgi duyup onun gibi olmak isterken diğer yandan da ondan nefret eder.
Elektra Kompleksi:
Kız çocuğunun babasına karşı özel bir sevgiyle (aşk) yaklaşıp kız çocuğun anneyle yarışa girmesi, hatta ondan nefret etmesi olarak tanımlanabilir. Kız çocuk, bir yandan annesine sevgi duyup onun gibi olmak isterken diğer yandan da ondan nefret eder.
Karşı cinsten olan ebeveyne karşı sevgi dolu ilgi, hem cins ebeveyne karşı ise iki değerli bir tutum bu karmaşaların içeriğini oluşturur. Fallik döneme özgü bu çatışmaları çözememiş kişiler yetişkin yaşamda bilinçli ya da bilinçsiz oedipus ve elektra eğilimler ya da buna karşı aşırı savunmalar geliştirebilir. Çocukta bu döneme kadar görülmeyen vicdan ve ahlak duygusu işte bu özdeşimlerin güçlenmesiyle gelişmektedir.
İğdişlik (Kastrasyon) Korkusu:
Fallik dönemde erkek çocuk için penis, onun bütün benliği, varlığı ile eş değer bir anlam ve önem kazanır. Toplumsal tutumların da desteği ile erkek çocuğu kız çocuktan ayıran bu değerli, ‘üstün’ organla ilgili olarak çocuk zihninde birtakım korkular geliştirir. Kız çocukta penis olmadığını fark edince bunun kendisinde de yok edilebileceği kaygısı doğar. Bu korkuya iğdişlik korkusu adı verilir.
Erkek çocukta görülen iğdiş edilme korkusunun kız çocuktaki karşılığına Freud, penise imrenme demiştir ve kız çocuktaki cinsel kimlik gelişimini bu varsayım üzerine dayandırmıştır.
Bu dönemde saplanma belirtileri :
- Kız ya da erkeğin yetişkin yaşamda ana babadan kopamaması, bir eş seçemeyişi,
- Ana babadan ayrılma gereksinimi ve girişimleri olunca aşırı suçluluk duygularının belirmesi,
- Evlilik yaşamında ana babaya aşırı düşkünlük ve onlara karşı aşırı suçlanma duygularının olması,
- Aşırı çekingenlik, girişim yapamama ve çabuk suçlanma eğilimleri,
- Cinsel ilişkiden korkma, kaçınma, cinsel güçsüzlük korkuları, cinsel güçsüzlük, cinsel soğukluk,
- Bedene bir zarar gelecek korkuları ve hastalık kurguları,
- Karşı cinse aşırı eleştirici ve olumsuz tutumlar, aşırı imrenme,
- Cinsel kimlikte güvensizlikler, cinsel kimlik sapmaları.
Bu dönemde saplanmaya neden olabilecek durum ve etkenler:
- Özdeşim olanaklarının yokluğu,
- Ana babanın itici, korkutucu, suçlayıcı olmaları,
- Ana babanın aşırı düşkün, çocuğu kendilerine bağlayıcı olmaları, onun bağımsızlık eğilimlerini onu suçlu hissettirerek kısıtlamaları,
- Çocuğun daha önceki dönemleri sağlıklı geçirememiş olması; yani temel güven ve özerklik duygusunun yetersiz kalması,
- Toplumda cinsel rollerin çok erken yaşta belirlenmesi, çok erken yaşta kıza ya da erkeğe aşırı sorumluluk verilmesi,
- Toplumun cinsel konularda aşırı yasaklayıcı, suçlayıcı, utandırıcı, çocuk atılganlığını ve girişimciliğini aşırı kısıtlayıcı tutum ve törelerin var olması.
Gizillik Dönemi (6-12 yaş)
Çocuğun bilişsel yetileri (algı, bellek, yönelim…) giderek gerçeğe daha uygun değerlendirmeler yapabilecek düzeye gelir. Zamanı, yeri, çevreyi tanıması olgunlaşır, neden sonuç bağlantılarını gerçeğe daha uygun kurabilir. Kavramsal soyut düşünebilme yetisinin gelişmesi ile daha uygun ve geçerli genellemeler yapabilir. Bu dönem oral, anal eğilimlerin, iğdişlik korkularının, Oedipal bağların ve bunlara ilişkin çatışmaların dinmesi, gizlenmesi, küllenmesi ya da tümden bırakılması çağıdır. Çocuğun enerjisi büyük oranda yüceleştirme (sublimation) amacı için kullanılmaktadır. Daha önceki dönemlerde çocuksu ilişki ve sevdalara yönelik ilgiler artık cinsellik dışı alanlarda yoğunlaşmaktadır. Çocuk okumaya, oyuna, o toplum için geçerli olan araç ve gereçleri kullanmayı öğrenmeye ağırlık vermektedir. Çocuksu dürtü ve eğilimlerin bırakılması, yeni özdeşimlerin yapılması, toplumun bir bireyi olmak için yeni şeyler öğrenmek ve çalışmak benlik olgunlaşmasının önemli aşamalarıdır.
Bu dönemde libido odağı olan bir organ ya da beden bölgesi bulunmadığı için döneme takılma (fiksasyon) olması da söz konusu değildir.
Erinlik ve Ergenlik Dönemi (12-20 yaş)
Erinlik erkekte ve kızda hızlı büyümenin olduğu, birincil ve ikincil cinsel yapıların hızla geliştiği yaşları kapsar. Ergenlik çağında da büyüme ve gelişme genellikle sürer; fakat hızı kesilmiştir. Başlangıçta, yani erinlik döneminde öncelikle hızlı büyüme ve cinsel dürtülerin taşması ile ilgili duygusal coşkular, düşünsel bocalamalar ortaya çıkar. Bu çağda, eskiden yaşanılmış cinsel yönelişler, çatışmalar yeni baştan yaşanır. Yasak-sevi (incest) duvarını zorlayan eğilimler, hatta eylemler belirebilir. Henüz aile dışındaki ilişkiler cinsel açıdan pek güven, cesaret verici olmadığından delikanlının kendi kendini doyurmaya çalışması, düşlerinde yakınlarını görmesi, düşlemlerinde onlara cinsel duygular duyması doğaldır.
Kimlik bunalımının çözülmemesi, toplumdaki yerini bulamamasına sebep olur yada kimliğini saptayamamasının umutsuzluğuyla bir grubun kimliğini özümseme görülebilir.
Olumlu atlatıldığı takdirde olgunluk, anlamlı sevgi ilişkileri, çalışma isteği, üretici ve yaratıcı olma özellikleri gelişir.
Kaynakça ve İleri Okuma:
- Öztürk, M.O. Uluşahin, N.A. (2016). Ruh Sağlığı ve Bozuklukları (14. Baskı). Ankara: Nobel Tıp Kitapevi.
- Şeker, M. (Ed.) (2018). Gelişim Psikolojisi (s. 124-127). Ankara: Yargı Yayınevi.
Psikiyatri hemşireliği yüksek lisans öğrencisidir.
Toplum ruh sağlığı hemşireliği, kişilik psikolojisi, sağlık sosyolojisi ve tiyatro ile ilgilenir.
Yaşamın içerisinde kendisini arayan birisidir.
İçerik Üretim Komisyonu üyesidir.
İletişim: darkatamer@gmail.com