Hubris kavramı Antik Yunan’da “kibir” anlamına gelmektedir. Tanrısal ego olarak da bilinen bu rahatsızlık (Bergman, 1986) güç zehirlenmesi ya da kibir sendromudur. Hubris sendromunun ortaya çıkmasında elde edilen güç ve başarı oldukça etkilidir. Kendisini herkesten üstün gören, her alanda kendisini en iyi zanneden bu kişiler elde ettiği güç ve başarının baş döndürücülüğüyle hubris sendromuna yakalanmaktadır. Bu kişilerin toplum tarafından üstün, ulaşılmaz olarak görülmesi ve ilahlaştırılması sendromun oluşmasını etkilemektedir. Kendisine duyduğu aşırı özgüven ile gerçeklikle temasını kaybeden bu kişilerin tevazuları zamanla kaybolmaktadır. Çevresi ve kendisi açısından ciddi problemler doğuran bu sendromun temelinde narsistik, anti sosyal ve histrionik kişilik bozuklukları bulunmaktadır.
Hubris sendromu kazanılmış bir durum olmakla birlikte kişinin kendi içinden veya kendi özelliklerinin getirdiği bir durum değil de daha çok etrafından ya da çevresel koşullardan, ailesinden, yaşadıklarından, tecrübelerinden ve kişisel özelliklerinin toplamından elde ettiği ve sonradan edindiği bir özellik olarak görülmektedir. Hubris sendromu, genellikle siyasi liderlerde gözlemlenen mental bir rahatsızlıktır.
Hubris, çoğu zaman gurur, kibir, kendisi dışında hiç kimseyi düşünmeyen, umursamayan, küçümseyen ve başkalarına karşı düşmanlık sergileme şeklindeki davranışlardır.
Hubris sendromunda;
- Kişi dünyayı iktidar aracılığı ile kendini övmek için bir araç haline getirir.
- Genellikle kişisel imajını zenginleştirmek için hareket eder ve bu konuda orantısız bir kaygı duyarlar. Kendi imajının hasar görmemesi için, konuşmalarında çoğu zaman kendisinin kutsal bir görevle görevlendirildiğini ve yüce bir kişilik olduğunu hissettirecek betimlemeler yaparlar.
- Kendisini ulus ya da organizasyonla, işletmeyle ya da bütün bir ülkeyle içselleştirerek konuşur ve başkalarını hor görürler.
- Kendisini mahkemeye çekecek ve yargılayacak herhangi bir makamın olmadığına inanırlar. Tanrı tarafından yargılanabileceğini ancak Tanrı’nın yargıladığında da mutlaka kendisinin haklı çıkacağına dair sarsılmaz inançları vardır.
- Kişiler gerçeklikle temasını kaybetmişlerdir.
- Çoğu zaman pervasızca ve dürtüsel hareket ederler.
- Yaptığı eylemlerin maliyet ve sonuçlarına odaklandığı için ahlâki yönüyle ilgilenmezler.
Her ne kadar yapılmış klinik vakalar üzerinde bireyin kişilik bozukluğundan sonra hubristik sendromu sergilediği gözlemlenmiş olsa da liderler üzerine yapılan çalışmalarda görülmüştür ki hubris sendromunun ortaya çıkmasındaki en büyük etkenlerden bir tanesi kazanılmış güç mefhumunun olmasıdır.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Özgüzel, S., & Sebahattin, T. A. Ş. (2016). Hubris Sendromuna Yakalanan Yöneticilerde Çocukluktaki Aile İçi İletişimin Etkisinin İncelenmesi. 21. Yüzyılda Eğitim Ve Toplum Eğitim Bilimleri Ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 5(13).
- Uysal, Ş. A., & Çelik, R. Sağlık Meslek Gruplarında Hubris Sendromunun Varlığına İlişkin Keşfedici Bir Çalışma. Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi, 103-118.
Psikiyatri hemşireliği yüksek lisans öğrencisidir.
Toplum ruh sağlığı hemşireliği, kişilik psikolojisi, sağlık sosyolojisi ve tiyatro ile ilgilenir.
Yaşamın içerisinde kendisini arayan birisidir.
İçerik Üretim Komisyonu üyesidir.
İletişim: darkatamer@gmail.com