Martin Seligman ve ark. 70’lerde köpekler üzerinde deney yapmaya başladılar. Bu deneyde köpekleri üç gruba ayırdılar.
- Birinci grup köpekler bir kutunun içinde kaçamayacakları elektrik şokuna maruz bırakıldı.
- İkinci grup köpekler hiçbir şeye maruz bırakılmadı.
- Üçüncü grup köpeklere ise şok ve şoktan kaçabilecekleri bir ortam sağlandı.
Sonrasında bu köpekler elektrik şokundan kaçabilecekleri şekilde içinde küçük bir engel olan kutulara koyuldular ve onlara yeniden şok verildi. Sonuçta 2 ve 3. gruba dahil olan köpeklerin çoğunluğu engeli aşıp şoktan kurtuldu. İlk grupta bulunan köpekler ise çoğunlukla kutuda durdu ve herhangi bir şoktan kurtulma girişiminde bulunmadı. Aynı deneyi fareler üzerinde yaptılar ve aynı sonucu aldılar. Bu fenomen öğrenilmiş çaresizlik olarak adlandırıldı.
Bunun en güncel ve bize en yakın örneği, hayvanat bahçesinde gördüğümüz filler. Bu kadar büyük filleri küçük zincirlerle bağladıklarını görmüşsünüzdür. Muhtemelen aklınızda şu düşünceler belirmiştir. “Neden filler kaçmaya çalışmıyor? Bu zincirlere güçleri yetebilir.” Filleri küçükken kaçamayacakları bir şekilde zincirlerler ve sonrasında büyüyünce de fil kaçamayacağını düşünür ve kaçmaya çalışmaz. Aynı ilk grup köpeklerde olduğu gibi kaçmaya çalışmaz ve biz kocaman bir fili kontrol altına alabiliriz.
Bu sonuçlar üzerine Seligman deneyin insanlara uyarlanmış versiyonunu denedi. İnsanları 3 gruba ayırdı.
- İlk grubu kaçamayacakları bir gürültüye maruz bıraktı.
- İkinci grubu düğmeye basıp durdurabilecekleri bir gürültüye maruz bıraktı.
- Üçüncü grup ise yine hiçbir şeye maruz bırakılmadı.
Kaçamayacakları gürültüye maruz kalan kişilerin çoğu, kaçabilecekleri bir ortamda gürültüye maruz kaldıklarında hiçbir şey yapmadılar. Seligman çalışmasında hiçbir gürültüye maruz bırakılmayan üçüncü grup deneklerinden 10 da 1’inin kaçılabilecek gürültü durumundan kaçmadığını fark etti. Seligman’ın bu bulgusu, öğrenilmiş çaresizlik ve depresyon için önemli veriler sağladı.
Seligman kaçamayacakları gürültüye maruz bırakıldığı halde, ikinci durumdan kaçan ve oranı 3’te 1 olan deneklerle ilgilendi. Yani çaresizliği öğrenmeyenlerle. Bu denekleri çaresizliğe karşı koruyan neydi? İşte bu soruyla pozitif psikoloji çalışmalarına başladı. İnsanların kişiliklerine, kötü durumlara bakış açılarına bakmaya başladılar. Seligman’a göre insanlar bu durumlarda iki bakış açısı geliştiriyordu. Bu durum geçici miydi, kalıcı mıydı? Optimistik (iyimser) insanlar kötü yaşam olaylarının geçici olduğunu düşünenler ve kutudan çıkanlardı.
İyimserler, negatif olayların veya deneyimlerin nedenlerini mevcut koşullar gibi dış, geçici, özel etmenlere yüklerler. Buna karşın kötümserler negatif olayların nedenlerini kişisel başarısızlık gibi iç, sabit ve genel etmenlere yüklerler.
Çalışmalara göre iyimserlik çaresizlik gibi öğrenilir, ebeveynleri başarısızlığı anlayışla karşılayan ve bunları kişisel değil dış etmenlere yükleyen kişiler iyimserliği küçük yaşta öğrenir. Erişkinlikte iyimserlik, akademik başarı, sportiflik, mesleki uyumla ve aile yaşamıyla ilişkilendirilmiştir. Örneğin iyimser açıklama tarzı olan satış danışmaların kötümser tarzda açıklama yapan satış danışmanlarına göre %88 oranında daha fazla satış yaptığı bulunmuştur.
Seligman, kutudan çıkanların sayısını arttırmak üzere erişkinlere ve çocuklara yardımcı olacak programlar geliştirmiştir. Bu programda iyimserliğin çaresizlik gibi öğrenilebileceğini savunur ve iyimserliği öğretebileceğine inanır. Seligman’ın geliştirdiği programlar bilişsel terapi modeline dayanmaktadır. Bu model eğitimde ABC analizi yapılır. Bu analiz kısaca şöyledir;
- Adversity (Sıkıntı): Arkadaşım Aramadı.
- Beliefs (İnançlar): Artık arkadaşlığımızla ilgilenmiyor çünkü birlikte olmak için her zaman çok sıkıcıyım.
- Consequences (Sonuçlar): İyi hissederken oldukça depresif hissetmeye başladım.
Seligman’ın programlarında katılımcılar bu tür durumları analiz etmekte ve buradaki negatif duygu durumunun kötümser açıklama tarzına, pozitif duygu durumunun da iyimser açıklama tarzına bağlı olduğunu saptar. ABC analizinde bireyler ustalaştıktan sonra, zihni başka tarafa çekme, uzaklaşma ve karşı çıkma gibi bilişsel terapi yöntemleri kullanılır.
Bunun bir örneği olarak Gillham, Seligman ve ark. okul çağındaki çocuklara kötümser yerine iyimser açıklama tarzları geliştirmeleri için yardım etmek ve depresyonu önlemek amacıyla Penn Resilience Programı geliştirmişlerdir. Program standart çaresizlik, umutsuzluk ve depresyon ölümleri üzerinden alınan depresyon puanlarının düşürülmesi bakımından oldukça etkili olmuştur.
Seligman ayrıca Geelong Gramer School, Bhutan ve kendi ülkesinde orduya pozitif eğitim müfredatı kapsamında eğitimler vermiş ve bunun sonucunda bulunan verileri incelemiştir. Adler ile Bhutan’da Gross National Happiness (Bütün Ulusal Mutluluk) müfredatı ile 15 ay boyunca eğitim vermişlerdir. Eğitimi kontrol ve müfredat grubu olarak 2’ye ayırmışlardır. Müfredat grubuna bilim, matematik ve hayat becerileri adı altında dersler vermişlerdir. Hayat becerilerinde organik bahçeler oluşturmuşlar ve biyoloji, kimya gibi dersler bu şekilde öğretilmiştir. 15 aydan sonra eğitimi bitirmişler, 12 ay bekledikten sonra kontrol grubu ve müfredat grubu üzerinde araştırmaya devam etmişlerdir. Sonuçlar etkileyici olmuştur müfredat grubunun psikolojik iyi oluş düzeyi kontrol grubuna göre 0.6 oranında fazla bulunmuştur.
Sonuç olarak İyimserlik, engellere rağmen hedefe giden yolları planlamayı ve bu yolları kullanmak için motivasyonu içerir.
“Önemli olan başarısızlığa uğradığını düşündüğünde, olumlu düşünebilmeyi kullanabilme gücüdür.”
― Martin E.P. Seligman, Learned Optimism: How to Change Your Mind and Your Life
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Abramson, L. Y., Seligman, M. E. P., & Teasdale, J. D. (1978). Learned helplessness in humans: Critique and reformulation. Journal of Abnormal Psychology.
- Adler A.(2016), Teaching well-being increases academic performance: Evidence from Bhutan, Mexico, and Peru.
- Brunwasser, S. M., Gillham, J. E., & Kim, E. S. (2009). A meta-analytic review of the Penn Resiliency Program’s effect on depressive symptoms. Journal of consulting and clinical psychology, 77(6), 1042–1054.
- Carr A. (2016) Pozitif Psikoloji, Kaknüs Yayınları.
- Gillham, J. E., Reivich, K. J., Freres, D. R., Chaplin, T. M., Shatté, A. J., Samuels, B., Seligman, M. E. P. (2007). School-based prevention of depressive symptoms: A randomized controlled study of the effectiveness and specificity of the penn resiliency program. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 75(1), 9-19.
- Peter Schulman (1999) Applying Learned Optimism to Increase Sales Productivity, Journal of Personal Selling & Sales Management, 19:1, 31-37.
- Seligman, M. E. P., & Beagley, G. (1975). Learned helplessness in the rat. Journal of Comparative and Physiological Psychology.
- Seligman, M. E., & Maier, S. F. (1967). Failure to escape traumatic shock. Journal of Experimental Psychology, 74(1), 1-9.
- Seligman M., (2006) Learned optimism: How to Change Your Mind and Your Life. New York. Pocket Books.
Çok başarılı bir yazı olmuş elinize sağlık 🙂
Çok bilgilendirici bir yazı olmuş emeğinize sağlık 🙂
Son zamanlarda okuduğum en nitelikli yazılardan biri olabilir. Emeğinize sağlık 🙂