Dinlerin ortaya çıkışı konusunda yaptığım tüm sorgulamalar sonucunda akla en yatkın olanının Erikson’un görüşü olduğu kanaatine vardım. Erikson der ki, en uygun koşullarda yetişen çocuğun ruhsal dünyasında bile, bir zamanlar anne kucağında yaşanmış tatlı bir cenneti yitirmiş olmanın ilkel bir acısı ve bu cennete karşı evrensel bir özlemin kalıntısı bulunmaktadır. Bebeklikte, en çaresiz ve bağımlı bir dönemde yaşanılmış ve sonradan yitirilmiş olan bu cenneti yeniden bulma gereksinimini Erikson bir tanrıyla, inançla simgeleştirmektedir ve dinlerin temelini bu bağlamda oluşturmaktadır. Kişi en çaresiz olduğu dönemde sahip olduğu cennete kavuşmanın özlemiyle bir dine, inanca yönelir. Bu sorgulamalar ve yönelimler elbette farklılık gösterir. Fakat kendi kayıp cennetine kavuşan birey, ruhunu azat eder ve inanılan, kutsanan dini (inancı) yüceleştirir. Freud içinse din, insanın dışındaki doğa güçlerine ve kendi içindeki güçlere (içgüdülere) karşı çaresizliğinden kaynaklanmaktadır. Ona göre din yüceltilmiş baba imajının kılık değiştirmiş bir biçimidir.
Henüz üzerinde anlaşmaya varılmış bir din tanımının olmamasıyla birlikte, insanın evrendeki konumunu dinsel tavrıyla şekillendirdiği bilinen bir gerçektir. Emmons ve Pargament gibi psikologlar da sağlıklı yaşam tarzı, ilişkiler, değişimler, hayattaki amaçlar, bireysel amaçlar, hayatı devam ettirme, kültürel gelenekler ve rutin ibadetlerin kutsala bağlanmayla ilgili olduğunu ifade etmişlerdir (Dağcı ve Bahadır, 2014).
Din bireyin duygusu, düşüncesi, tutumu, davranışları üzerinde bütün bir etkiye sahiptir. Yani dinsellik insan psikolojisi için önem arz eder. Kişinin kutsadığı yaratıcısıyla arasındaki bağ yaşadığı olumsuzluklarla baş etmesini sağlar. Danışmanın, danışanıyla gerçekleştirdiği terapötik iletişim ile kişinin inançları doğrultusunda yaptığı ibadet, dua ortak amaca hizmet eder. Kişi ruhsal bunalımdan arınır, benlik değerini arttırır. Burada ibadet ve duadan kastım kişinin inandığı inanç için gerçekleştirdiği bütün eylemlerdir. Ya da inandığı değerlere, ilkelere kendini adamasıdır. Kutsanan uğruna verilen mücadele bireyin yaşamını anlamlandırır, onu tatmin eder. Yitirilmiş olan cennete kavuşma özlemiyle sığınılan dinler, çoğu insanlar için “öteki” cennetin anahtarını vaad eder. Bu limana, bana göre cehennem korkusu ya da avuntudan ötürü sığınır insan. Yapılan çoğu araştırmada da dini inancın, inanan insanlara umut sunduğu, kaygı ve endişelerini azalttığı, teselli verdiği görülmüştür (Dağcı ve Bahadır, 2014).
Victor Frankl’a göre, insanların ruhsal sıkıntılarının arkasında yatan temel neden anlamlandırma sorunudur ve dinin yaşamı anlamlandırmada önemli fonksiyona sahip olduğunu iddia eder (Ayten, 2006). Bireyin hayattaki fonksiyonunu, varlığını anlamlandırdığı ütopik imgeyle arasındaki bağ, ruhsal dünyasındaki kargaşayı minimalize eder. Kötülüklerin, adaletsizliğin, zulmün, savaşların hüküm sürdüğü evrende saklı cennetin keşfi düşsel olarak mümkündür. Yaşanamayan hayatlar, hayaller yerini ümide bırakır. Kayıpların matemi, kavuşmanın umuduyla ruhsal buhranlardan sıyrılır, hasrete sığınır.
Harari, Homo Deus kitabında dini salt “tanrılara inanmak” olarak tanımlamanın birkaç sorunlu yanı olduğunu söyler. Ona göre din her alanı kapsayarak insani kanunlar, doğrular ve değerler üzerinde insanüstü meşruiyet kuran hikâyeler bütünüdür. Yani dinler tanrılar tarafından değil insanlar tarafından yaratılmıştır ve sosyal işlevleriyle tanımlanır.
Kutsal sayılan ve değer verilen düşünceler bütünü kişinin inancını oluşturur. Birey bu inancı doğrultusunda varlığına anlam, benliğine sebep bulur. Aksi halde dünya yaşanılması mümkün olmayan bir cehenneme döner.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Ayten, A. (2012). Psikoloji ve din: psikologların din ve tanrı görüşleri. İz Yayıncılık.
- Dağcı, A., & Bahadır, A. (2014). Pozitif Psikoloji Bağlamında Umudun Dindarlıkla İlişkisi (Master’s thesis, Necmettin Erbakan Üniversitesi).
- Ayten, A., Paloutzian, R., & A Emmons, R. (2001). Din psikolojisi.
- Eliade, M., & Arslan, L. (2003). Dinler tarihine giriş. Kabalcı.
- Apaydın, H. Erich Fromm’un Psikanaliz ve Din Adlı Yapıtı Üzerine Bazı Düşünceler. Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 18(18-19), 163-192.
- Harari, Y. N. (2016). Homo deus: yarının kısa bir tarihi. İstanbul: Kolektif Kitap.