Batı düşüncesinde adalet, ihlal edilen kuralların ceza ile dengelenmesi ile kazanılan bir kavram olmuştur. Buna örnek olarak Ortaçağ Avrupa’sında kasabaları dolaşan kırbaçlayıcılar, günahlarının kefaretlerini ödemek için toplu halde kendilerini aşağılar vaziyette herkesin önünde kırbaçlamışlardır. 6.yy’ da yaşamış Yunan filozof Aniksamandros adaleti mevsimlerin döngüsüne benzetir. Nasıl ki kış soğuk ve ayazla, yaz ise sıcak ve kurakla dengeyi sağlıyorsa adalet de suçlu olan kişinin cezalandırılması ile dengede olmalıdır.
Nussbaum ilkel adalet duygusunu zarar ve acının telafi edici etki yarattığı inancını ortaya atmıştır. Bu inanç hala devam edip kökünde bireylerin utanç ve imaj kaygısının bir çeşit motivasyon şekli olarak da yorumlanabilir. Daha yakın zamanlı olarak Sigmund Freud, bastırılmış suçluluk duygusunun acı çekme ihtiyacına yol açarak ahlaki mazoşizm kavramını ortaya atmıştır.
İhlallerin maruz bıraktığı acı ile dengelenmesi ve bu bireylerin acı çekerek suçluluk duygularının azaldığı fikri çeşitli ampiriksel çalışmalar başlatmıştır. “Nasıl daha kötü hissetmek, diğer olayda daha iyi hissetmeye sebep olabilir?” şüphesini ilk olarak Baumeister, Stillwell, and Heatherton (1994) etkili bir şekilde incelemiştir. Ancak Baumeister ve arkadaşları araştırmalarında başarısız olup ortaya çıkarmak istedikleri sonuca varamamışlardır. Daha sonraki araştırmalarda 2009 yılında Nelissen ve arkadaşları suçluluk ve kendine zarar verme kavramlarını inceleyerek deneylere devam eder. Bu deneyleri daha kapsamlı tutarak utanç duygusu ve itibar koruma ile acı çekmenin arasındaki ilişkilere de değinir. Bu deneylerin birinde katılımcılar, kendilerini suçlu hissettikleri olayları hatırlarken ellerinin buzlu bir suda onlara acı verecek derecede ne kadar süre tuttukları kaydedilmiştir (Bastian, Jetten ve Fasoli, 2011). Sonuçlar suçluluk ve kendine zarar verme arasında bir ilişki olduğuna yakın dursa da tamamen suçluluğun acı çekmekten motivasyon kazandığını tam olarak destekleyememiştir çünkü Zhong ve Liljenquist, her ne kadar katılımcıların ellerini buzlu suda bekletmeleri bir acı çekme yöntemi olarak yorumlanabilse de aynı zamanda bir temizlik, arınma olarak da yorumlanabileceğini öne sürdüler. Ardından bu deneyi daha kapsamlı olarak elektrik şoku ile denemeye koyuldular. Bu sefer sonuçlar beklenen tatmini yarattı.
Toplumsal normlar, içinde oluşturduğu değer ve yargılar insanların yaşama şeklinde büyük ölçüde rol oynar. Bu normları ihlal ettiğinde veya vazgeçtiğinde birey kendisini utanç, pişmanlık ve itibarsızlık ile suçlar. Suçluluğun yarattığı psikanalitik düşünceler; id, ego, süperego çatışmaları sonucunda birey kendini rahatlatmak için çeşitli yollara başvurur. Bu insanlardan bazıları spiritüel yollarla rahatlamaya, bazıları terapi ile çözüm ararken bazı insanların birincil olarak gördüğü çözüm yolu kendisine acı çektirerek hak ettiği dengeyi bulduğuna inanarak içindeki çatışmaları güçsüzleştirmesidir. Kendine zarar verme epizodları kişinin dikkatini o çatışmalardan farklı yöne dağıtmasını sağlaması olarak da yorumlanabilir.
“Dolaylı ve anormal şekilde de olsa suçlu adam cezalandırılmıştı; dengesi yeniden kurulmuştu. Kesik (çektiği acıdan açılan yara) artık kapanabilirdi.” Michel Houellebecq.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Tanaka, H., Yagi, A., Komiya, A., Mifune, N., & Ohtsubo, Y. (2015). Shame-prone people are more likely to punish themselves: a test of the reputation-maintenance Explanation for Self-punishment. Evolutionary Behavioral Sciences, 9(1), 1–7.
- Inbar, Y., Pizarro, D. A., Gilovich, T., & Ariely, D. (2013). Moral masochism: on the connection between guilt and self-punishment. Emotion, 13(1), 14.
Gaziantep Üniversitesi’nde 2.sınıf hemşirelik öğrencisiyim.
İlgi alanlarım araştırma yapmak, yazı yazmak ve spor yapmaktır.
Hipokampus Akademi aracılığıyla öğrendiklerimi ve düşündüklerimi paylaşmayı amaçlıyorum.