Ruh sağlığı ve psikiyatri hemşireliği stajımın ilk sabahıydı, arkadaş grubumuzla birlikte ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin bahçesinde heyecanla kliniklere dağıtımımızın yapılmasını bekliyorduk. Bu alana ilgi duyduğum ve uzun süredir beklediğim bir staj olduğu için içimde çokça heyecan ve merak duygusu hakimdi. Kliniğe girip hastalarla ilk karşılaşmamız sonrası biraz şaşırdım. Şaşkınlığımın sebebi; o ana kadar zihnimde canlandırdığım, yani karşılaşmayı beklediğim, klinik ortamıyla gerçekte gördüğüm ortamının farklılığıydı. ‘’Nasıl yani ne hayal ediyordun ki?’’ dediğinizi duyar gibiyim. Şöyle açıklayayım; zihnimde karşılaşmayı beklediğim görüntü tıpkı dahiliye ve cerrahi servislerinde olduğu gibi yataklarında yatan hastaların görüntüsüydü. Gördüğüm klinik ortamı ise gün içerisinde hasta odalarının kilitli tutulup hastaların tamamına yakının bahçeye çıkmaya teşvik edildiği bir ortamdı. Hastaların kimisi bahçede spor aletleriyle spor yaparken, kimisi futbol / voleybol oynuyor, kimisi bulmaca çözüyor, kimi televizyon izliyor, kimisi ise arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Tıpkı gün içerisinde hemen hepimizin yaptığı aktiviteler gibi..
Psikiyatri Stajı Öncesi ve Sonrası
Psikiyatri stajına başlamadan önce diğer klinik stajlardan farklı olarak biraz endişelerim vardı. Endişelerimin sebebi psikiyatrik hastalığa sahip bireylerle nasıl iletişim kuracağıma dair olan soru işaretlerimdi. Bu süreçte beni en çok korkutan şey, hastalara yarar sağlamak amacıyla yaptığımız görüşmelerde onlara yarar sağlayamamak, hatta zarar verecek söylemlerde bulunmaktı. Bu korkum üzerine biraz düşündüğümde temelinde bilgi eksikliğimin rol oynadığını farkettim. Perseküsyon sanrılarından (başkalarının ona zarar vereceğine dair düşünceler), halüsünasyonlarından bahseden bir hasta karşısında o an ne söyleyeceğimi nasıl tepki vereceğimi derse ilk başladığımız zamanlarda bilmiyordum. İlk staj günümde perseküsyon sanrıları olan bir hasta bu düşüncelerinden bahsedip beni annesine benzetip sinirlendiğinde ne yapacağımı şaşırmış ve biraz da korkmuştum. Beni gördüğünde annesine karşı olan olumsuz duyguları tetikleniyordu. Bu yüzden ilk günkü görüşmemizden sonra o hastayla pek konuşmamaya hatta karşılaşmamaya çalıştım, bunun ona iyi geleceğini zannediyordum. Ertesi hafta aynı hasta yanıma gelerek ‘’Ben sana kırıldım kızdım ama yine de senin için kötü biri demiyorum.’’ dedi biraz şaşırarak sebebini sorduğumda ‘’Beni görüyorsun ama bir günaydın demiyorsun, hal hatır sormuyorsun bundan sonra da ben konuşmayacağım.’’ diyerek uzaklaştı. O an sanki içimden bir şeyler koptuğunu hissettim. Ben hastaya annesini hatırlattığım için onu üzmemek ve sinirlendirmemek adına konuşmamaya çalışırken o benden hal hatır sormamı beklemiş, onunla tekrar iletişime geçmeyince bana karşı kırılmış ve güveni sarsılmıştı. O an yaşadığım suçluluk duygusunu ifade edecek bir kelime bulamıyorum. Şu an sahip olduğum bilgilerle o anı yaşasaydım çok daha farklı davranırdım. Teorik dersleri görüp bilgi eksikliklerimi yavaş yavaş tamamladığımda belirtmiş olduğum endişelerim zamanla kayboldu ve staj günümü iple çekmeye başladım. Soru işaretlerimin yerini büyük bir keyif kapladı.
Kim Daha Korkutucu?
Gerek staj sürem boyunca gerek günlük hayatta psikiyatrik hastalığa sahip bireylerin tehlikeli bulunup onlarla iletişime geçmenin korkutucu bulunduğuna birçok kez üzülerek şahit oldum. Aslına bakarsanız korkutucu ya da tehlikeli olan psikiyatrik hastalığa sahip bireyler ya da hastalıklar değil, asıl korkutucu olan psikiyatrik hastalığa sahip bireylere karşı duyulan ön yargı ve tutumlar. Hani ‘’insan bilmediğine düşmandır.’’ derler ya tam olarak öyle. Birçok kişi maalesef ki bilmediğinden dolayı korkuyor, korktukça da öğrenmekten kaçıyor kaçtıkça da giderek daha çok korkuyor. Gün sonunda da ne yazık ki nur topu(!) gibi ön yargılar ve efsaneler doğuyor.
Bir Küçük Eleştiri
Psikiyatri kliniği denilince insanların zihinlerinde sürekli olarak kendilerine zarar vereceklerini düşündükleri insan kümeleri canlanıyor. Bu yanlış düşüncelerde bilgisizliğin ve ön yargının yanı sıra medya etkisinin de büyük payı olduğunu düşünüyorum. Günümüzde birçok insan maalesef kavgaya ve suça karışabiliyor. Yayınlanan haberlere ve bu haberlerin içeriklerine baktığımızda, eğer suça veya kavgaya karışan kişinin bir psikiyatrik hastalığı varsa özellikle hastalığının vurgulanarak lanse edilmesi zaten toplumumuzda varolan olumsuz yargıları destekleyip arttırıcı etki gösterdiğini üzülerek izliyorum. Umarım bu konuda daha hassas ve duyarlı olunur..
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hemşirelik Bölümü 2020 Mezunudur. Nöropsikiyatri, şizofreni, kişilik bozuklukları ve psikolojik deneylere ilgili. İnsana faydalı olan her türlü etkinlikte yer almaktan, araştırma yapmaktan hoşlanır.
E-Posta : sulenureski@hipokampusakademi.com
Yazınızla bizde de farkındalık oluşturduğunuz için kendi adıma teşekkür ederim.
Geri bildiriminiz için teşekkür ederim. Farkındalığımızın zincirleme olarak yayılması dileğiyle 🙂
Bir taraf iyilik için görmemeye çalışırken, diğer tarafın bunu fark etmesi. Aslında fark etmiyor değiller hiçbir şeyi. Ancak yine de gelip, kırıldığını ifade edebilmesi muhteşem bir hareket.