Mustafa Kemal Temel’in 2018 yılında yazdığı “Modern psikososyoklinik etmenlerin eseri “antidepresan kullanım bozukluğu/bağımlılığı” ve tıp etiği prensiplerince değerlendiriliş” isimli doktora tezinden alınan verilere göre:
Türk Dil Kurumu Tıp Terimleri Kılavuzu’nda depresyon sözcüğü için verilen öz Türkçe karşılık “çökme,” “çökkünlük”tür. Klinik depresyon; antidepresanların endike olduğu, tanımlanmış semptomların bir bölümünün ya da tümünün görüldüğü bir duygudurum bozukluğudur. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’nın beşinci edisyonunda (DSM-5) “majör depresif bozukluk” adı altında verilen klinik depresyon için tanımlanan semptomatolojik kriterler aşağıdaki gibidir:
- Mod, bizzat kişi tarafından (üzgün, boş, ümitsiz vb. hissettiği) ya da başkaları tarafından (kişinin acılı, ağlamaklı vb. göründüğü biçiminde) dile getirildiği üzere hemen her gün günün büyük bir bölümünde düşüktür.
- Hemen her gün günün büyük bir bölümünde kişinin neredeyse tüm aktivitelerden aldığı keyif, ya da bunlara duyduğu ilgi, belirgin biçimde azalmıştır.
- Rejim yapılmamasına karşın belirgin kilo kaybı, ya da aksine belirgin kilo alımı ya da iştahta hemen her gün gözlemlenen bir artma ya da azalma.
- Hemen her gün insomni (uyuyamama-uykusuzluk) ya da hipersomni (Önlenemeyen uyku ihtiyacı-aşırı uyuma)
- Hemen her gün (kişinin içinde bir huzursuzluk ya da üzerinde bir ağırlık hissinden ibaret olmayıp başkalarınca da gözlemlenebilen) psikomotor ajitasyon.
- Hemen her gün yorgunluk ya da enerjisizlik.
- Hemen her gün değersizlik ya da aşırı veya yersiz suçluluk hisleri.
- Hemen her gün konsantrasyon ya da düşünme yetisinde bir gerileme ya da kararsızlık.
- Ölümle ilgili yineleyen düşünceler, belli bir intihar planı olmaksızın yineleyen intihar düşünceleri, ya da intihar girişimi ya da planı.
Depresyon, kişinin modunu (duygudurumunu) tarif etmek için kullanıldığında, kişinin modunun düşük olduğunu ifade etmektedir. Bu anlamıyla, günümüzde düşük bir modda –mutsuz, keyifsiz, kederli bir ruh halinde– olunduğunu anlatmak için hemen herkes tarafından kullanılan, oldukça popüler bir sözcük haline gelmiştir. Esasen bu “popüler depresyon”da dile getirilen, duygudurumdaki dalgalanmalar, kısa süreli olumsuz duygulanımlardır. Bununla birlikte, çeşitli nedenlerden kaynaklanmakta olabilecek uzun süreli olumsuz hissiyatlar da –örneğin beklenenden biraz daha uzun süren ya da biraz daha yoğun yaşanan doğal ve sağlıklı bir yas da– popüler tabir doğrultusunda “depresyon” olarak adlandırılabilmektedir. “Eşini kaybettikten sonra depresyona girdi” gibi. Bu söylemlerin klinik depresyon olarak tanımlanabilmesi için DSM 5’te tanımlanmış olan dokuz semptomdan beşinin mevcut olması, “semptomların en azından iki hafta boyunca, hemen her gün ve günün büyük bir bölümünde gözlemlenmesi” gerekmektedir.
Günümüzde eriştiği popülariteden de önce, “depresyon” sözcüğünün daha 1980’ler kadar erken bir dönemde “gerginlik, kendini kötü hissetme, uyuyamama” ve hatta can sıkan “baş ağrıları” için dahi kullanılmakta olan bir sözcük olduğu, böylece bu sözcükle adeta klinik depresyon dışında hemen her şey kastedilmekteydi. Ne var ki tüm bunlar, klinik depresyonun aksine, hissedilen hoşnutsuzluğa karşın kişinin işlevlerinde bir körelme, günlük aktivitelerinde ve performansında kayda değer bir gerileme olmadığı durumlardır. Bu durumlarda da mevcut olan “kendini iyi hissetmeme” durumu “depresyon” olarak addedilmektedir.
Günümüzde depresyon için, her ikisi de modern çağda yaygınlaşmış olan hastalıklar olduğundan, “zihinsel hastalıkların diyabeti” tabiri kullanılmaktadır. Depresyon için (özellikle ABD’de) kullanılan bir diğer metafor ise “zihinsel hastalıkların nezlesi”dir. Teşbihin nedeni, fiziksel hastalıklar arasında nezle neyse, klinik ve popüler formlarıyla depresyonun da benzer biçimde salgın derecesinde yaygın bir zihinsel hastalık halini almış olmasıdır. Herkes hayatının bir (ya da birçok) bölümünde “depresyon”da olduğunu iddia etmektedir ve kliniklerde depresyon tanısı koyma ve antidepresan reçete etme sıklığı da artış göstermiştir. Nezle ile klinik/popüler depresyonun yaygınlıktan başka buluştukları bir başka nokta: halktan gördükleri tepki. Nezle/grip için antibiyotik kullanmak gibi yanlış bir alışkanlığı olduğu ve yanı sıra başkaca birtakım folklorik yöntemlere başvurduğu bilinen genel halk, popüler depresyon karşısında da kendince ya da çevresindekilerin tavsiyesiyle antidepresan kullanabilmektedir. Popüler depresyon anlayışına sahip halk için de klinik depresyon bilgisine sahip sağlık çalışanları için de “depresyonda olmak” artık “grip olmak” kadar olağandır; herkes kolayca depresyona girip çıkabilmektedir.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Temel, M. (2018). Modern psikososyoklinik etmenlerin eseri “antidepresan kullanım bozukluğu/bağımlılığı” ve tıp etiği prensiplerince değerlendirilişi. Doktora tezi. İstanbul Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü.
Hayriye, Sakarya Üniversitesi Hemşirelik bölümü mezunu.
Şizofreni, terapiler ve sosyal psikoloji konularına ilgili.
Sosyal ve aktif olmayı sever.