Ne yapıyor o?
TİK-TAK, TİK-TAK, TİK-TAK.
Yok dalga geçiyor galiba.
TİK-TAK, TİK-TAK.
Baktığımızı gördü. Kötü oldu sanki?
TİK-TAK, TİK-TAK, TİK-TAK
Bu kadar da olur mu?
Olur.
Kimisine göre espri konusu olan, toplum içinde tuhaf bakışların odak noktası hale gelen farklı ama herkes tarafından bilinen, kişilerin toplumsal ve akademik anlamda işlevselliğinde büyük bir kayba yol açan bir araştırma yazısı ile karşınızdayız: Tik-Tourette Sendromu. Yazımda Tourette Sendromunun içeriğinden kısaca bahsetmekle beraber toplumsal görevlerimizin üstünde durmanın da gerektiği düşüncesi içerisindeyim. Bazı şeylere müdahale edemeyiz, değiştiremeyiz ama bakışlar… Bakışlarımız bize ait.
Tanımsal olarak bakıldığında tikleri ani, hızlı, ritmik olmayan, tekrarlayan, stereotipik çoğunlukla istemsiz hareketler ve/veya sesler olarak açıklanmıştır (Kurt ve ark, 2015). Bazı tikler kişiye fiziksel olarak zarar verebildiği gibi (kendine vurma vs.) bazı tikler sonucunda ise kişiler toplum tarafından damgalanmaya maruz kalmakla birlikte dışlanma, depresyon ve anksiyete sorununu da beraberinde getirebilmektedir (Çıray ve Mutlu, 2019).
Tourette Sendromu (TS) ise ilk defa Fransız nörolog Gilles de la Tourette tarafından 1885 yılında tanımlanan en az bir yıl süren motor ve vokal tiklerle karakterize edilmiş, çocukluk çağında binde 4-6 sıklığında görülen nörogelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanmıştır (Amerikan Psikiyatri Birliği 2013).
Yapılan çalışmalarda hastalığın etyolojisinde genetik, çevresel etmenler, nörotransmitterler ve nöronal ağların etkili olduğu belirtilmektedir. Tik bozuklukları her ne kadar erişkin popülasyonunda çok sık görünmese de aile içi genetik geçişin çok yüksek olduğu bilinmektedir. (Çıray ve Mutlu, 2019). Ayrıca tiklerin şiddeti ve sayısının çevresel stres durumlarında arttığı ve yapılan psikososyal çalışmalarda TS tanılı çocukların stres seviyelerin yüksek olduğu belirlenmiştir (Çıray ve Mutlu, 2019). Patafizyolojisine de kısaca değinmek gerekirse bununla alakalı en yaygın teorinin kortiko-striato-talamo-kortikal yolakta bir disfonksiyon yönünde olduğu söylenebilmektedir.
TS bozukluğunun tanısı alınırken öykü ve tiklerin gözlemlenmesi önemlidir. Tanıyı güçlendiren diğer etkenler ise eşlik eden davranış problemlerinin gözlenmesi (özellikle dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve obsesif kompulsif bozukluk) ve ailede benzer belirtilerin bulunmasıdır.
Çıray ve Mutlu’nun 2019 yılında yayınladıkları Çocukluk Çağındaki Tik Bozuklukları adlı makalelerinde, TS bozukluklarına eşlik eden eş tanıların olduğu üzerinde de bir araştırmaya yer vermişlerdir. Makaleye göre yapılan kitlesel çalışmalarda TS’li hastaların eş tanı oranı %85,7 bulunmuşken, hastaların %57,7’sinde 2 veya daha fazla eş tanı olduğu belirlenmiştir. Ayrıca aynı çalışmalarda eşlik eden ilk tanının Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olduğu görülürken bunu takip eden ikinci tanının Obesesif Kompulsif Bozukluk olduğunu belirtmişlerdir.
Bilimin gelişmesiyle tedaviler de gelişim göstermektedir. Çocukluk çağında görülen ve nörogelişimsel bir bozukluk olan Tourette Sendromunun tedavisinde ilk aşamanın çocuk, aile ve öğretmenlerin bilgilendirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Tanı alan çocuk bu süreçte yalnız bırakılmamalı, destek sistemleri güçlendirilmelidir. Bulgular çocuğun yaşantısını, kişiler arası iletişimini ve işlevselliğinin etkiliyorsa farmakoterapi öncelikli başvurulan yöntemdir. Bu aşamada yardımcı olan gruplar ise alfa-2 reseptör agonistleri ve antipsikotiklerdir. Tedavideki en büyük amaç ise tiklerden dolayı duyulan rahatsızlık hissi ve utancın en düşük seviyede tutacak şekilde tiklerin kontrolünü sağlamak olmalıdır (Jancovic, 2001).
Kişinin kendisinin kontrol edemediği istemsiz olan bir sistemle baş etmeye çalışması, kişiyi ruhsal anlamda da çok kötü etkileyebilmektedir. Bununla birlikte rahatsız edici bakışlar, dışlama, alay konusu gibi kişilerin sosyal anlamda işlevselliğini azaltacak her bir olumsuz davranış, tiklerin kontrolünü sağlamakta ve tedavi sürecinin seyrinde kişilere zarar verebilmektedir. Çocukları sosyal ortamlara daha çok kazandırılarak tedavi sürecine katkı sağlayabiliriz.
Bizler aynı ortamları paylaşan büyük bir kitleyiz. Bazı şeyleri zorlaştırmak kişilerin yaşamını olduğundan daha zor bir aşamaya sokabilir.
Zarara neden olacak değil, destekle durumun alevlenmesini önleyecek olan tarafta olmanın umudu ile…
Kaynakça ve ileri okumalar:
- Çıray, O. R. ve Mutlu, C. (2019). Çocukluk Çağındaki Tik Bozuklukları. İKSSTD 2019;11(Ek sayı):47-55
- Kurt, V. Karakuş, M. Karadeniz, S. Kandil, S. (2015). Tik Bozukluğu Olan Çocuk ve Ergenlerde Sosyodemografik Özellikler ve Eşlik Eden Durumlar. Pamukkale Tıp Dergisi 2015;8(3):179-191
- Amerikan Psikiyatri Birliği (2013) Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders. 5. Baskı, Washington: American Psychiatric Association.
- Jankovic J. Tourette’s syndrome. N Engl J Med 2001; 345:1184-1192.
- Taner, H. A. Güney, E. Taner, Y. (2013). Tourette Bozukluğunda İlaç Tedavisi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry 2013;5(2):246-259
- Ünal, D. Akdemir, D. (2016). Tourette Sendromunun Nörobiyolojisi. Türk Psikiyatri Dergisi 2016;27(4):275-85
- Barak, A. Hocaoğlu, Ç. (2019). Erişkinde ‘Tourette Bozukluğu’: Bir Olgu Sunumu. Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi (Journal of Harran University Medical Faculty) 2019;16(3):573-576.
Psikiyatri hemşireliği yüksek lisans öğrencisi. Bağımlılık, nörobilim, çocuk ve ergen psikiyatrisi ilgi alanlarıdır.