Küçük Hans (Freud, 1909)
Küçük Hans 5 yaşında atlara fobisi olan bir çocuktu. Tüm klinik vaka çalışmalarındaki gibi, birincil amaç fobiyi tedavi etmekti. Bununla birlikte, Freud’un bu vakadaki terapötik (iyileştirici) katkısı minimum düzeydeydi ve ikincil amaç hangi faktörlerin ilk olarak fobiye neden olabileceğini ve hangi faktörlerin fobinin hafiflemesine neden olduğunu araştırmaktı.
1909’da Freud’un “Oedipus Kompleksi” hakkındaki fikirleri yeterliydi ve Freud bu vakayı kendi teorisi çerçevesinde yorumladı.
Freud doğrudan Küçük Hans ile çalışmadı. Bunun yerine, Freud’un teorilerinden haberdar olan Hans’ın babasıyla haberleşerek çalıştı. Freud’un, Hans’ın babasına yazma sebebi ise olayın kendisinin ilgilenebileceği bir vaka haline gelmesinden şüphelenmesiydi.
Freud çocuğun babasından, çocuğa önceden belirlenmiş soruları yöneltmesini önerdi ve babası aldığı dönütleri Freud’a bildirecekti.
Hans’taki ilk gözlemler 3 yaşındayken kendi pipisine (Alm. wiwi, İng. widdler) ilgi duymaya başlamasıyla ortaya çıktı. Aynı zamanda başkalarının pipileriyle de ilgileniyordu. Örneğin bir keresinde annesine “Anneciğim, daha önce senin de pipin var mıydı?” diye sormuştur. Bu zaman dilimi boyunca rüyalarının ve fantazilerinin ana teması pipiler ve işemeye çıkmaydı. 3.5 yaşında annesi Hans’ı eli pipisindeyken bulur ve ona bir daha dokunmamasını, dokunursa pipisini kesmesi için doktoru çağıracağını söyler.
Hans 5. yaşına yaklaşırken, Hans’ın babası Freud’a çocuğu hakkındaki endişelerini açıklayan bir yazı yazar. Babası ana problemi şu şekilde betimlemiştir: “Bir atın sokakta onu ısıracağından korkuyor ve bu korku bir şekilde büyük bir penis tarafından korkmuş olmasından kaynaklanıyor gibi görünüyor.”
Baba, Freud ile konunun detaylı ayrıntılarıyla ilgili yazışmayı sürdürdü. İkisi birlikte, çocuğun ne yaşadığını anlamak ve at fobisini çözmek için uğraştırlar.
Freud 1909’da gerçekleştirdiği tedavinin özetini “5 Yaşındaki Çocukta Fobinin Analizi (Analysis of a Phobia in a Five-year-old Boy)” başlıklı yazıyla bildirmiştir.
Küçük Hans’ın Fobisi
Aile işlek bir koçluk hanının karşısında yaşadığından beri, evden dışarı çıkmak Hans’ı mutsuz hissettiriyordu çünkü kapının dışında bir sürü at görecekti.
Babası korkusu hakkında Hans’a ilk sorduğunda Hans atların yere düştüğünde ayaklarıyla yarattıkları gürültüden korktuğunu söyledi. En çokta ağır yüklü aracı çeken atlardan korkuyordu çünkü bir keresinde hemşiresiyle dışarı çıktığında ağır yük çeken bir atın sokakta yere yığılarak öldüğünü görmüştü. Çok sayıda yolcu yüklü bir araçtı bu ve Hans at yürürken toynaklarının çıkardığı ses yüzünden korkmuştu. Freud, atın baba figürünün sembolü, ve ağzının etrafındaki siyah bitlerin de bıyığı sembolize ettğine inanıyordu. Ayrıca Hans, daha genellenmiş kaygı ataklarıyla da savaşıyordu. Hans’ın kaygıları ve fobisi devam etti ve bu at fobisi yüzünden evden dışarı çıkmaktan hep korktu.
Babası Hans’ı göstermek için Freud’a götürdüğünde, Freud Hans’a korktuğu atlar hakkında sorular soruyordu. Hans ağzının etrafında siyah bitlerden (atı kontrol etmek için takılan demir parçalar) hoşlanmadığını belirtti. Babası görüşmeden sonra Hans’ın “Babacığım benden uzaklaşma!” dediğini gördü.
Birkaç hafta sonra Hans’ın fobisi gittikçe ilerlemeye başladı. Hans özellikle at gözlükleri takan ve ağzının etrafındaki siyahlıktan korktuğunu söyledi. Hans’ın babası bunu kendi bıyığı ve gözlüklerine referans olarak yorumladı.
Mektuplaşmalar sürerken Freud bu durumu çocuğun annesini arzuladığı için babası tarafından iğdiş edileceğinden (hadım etmek, kısırlaştırmak) korkması şeklinde sonuca vardı. Freud’a göre bu fobideki at babanın sembolüdür, Hans’ın atın (babanın) kendisini ısırması (iğdiş etmesi) ise annesine duyduğu arzunun bir cezasıdır.
Hans’ın atlara karşı fobisine, babasına anlattığı iki önemli fantezi eklenir. Birincisi, Hans’ın birkaç tane hayali çocuğunun olmasıydı. Hans’a çocuklarının annelerinin kim olduğu sorulduğunda “Neden?, annem (şimdiki annesi), ve sen de çocuklarımın büyükbabasısın” diye cevaplamıştır. İkincisi ise sonraki gün ortaya çıktı, Hans bir tesisatçının gelip altını değiştirdiğini ve pipisini çıkarıp onun yerine daha büyüğünü verdiğini hayal etmiştir.
Hans’ın Fobisine Freud’un Yorumu
Freud Hans’ın fobisini Oedipus kompleksinin bir ifadesi olarak gördü. Atlar, özellikle siyah koşum takımları olanlar, babanın sembolize edilmiş haliydi. Ayrıntılı bakılacak olursa atlar, büyük penislerinden dolayı baba sembolü için uygundu.
Korku, Oedipal çatışma olarak, Hans’ın anne ve babasının yatağında yatmasına izin verilmesiyle ilişkili olarak ortaya çıkmıştı. Hans babasına, babasının şu şekilde özetlediği rüya/fantezisinden bahsetmiştir: “Gece odada bir tane büyük ve bir tane de buruşuk (boynu kıvrımlı) zürafa vardı. Büyük olan bağırmaya başladı çünkü kıvrımlı olanı ondan uzaklaştırdım. Daha sonra bağırmayı bıraktı, ve ben de kıvrımlı olanın üzerine bindim”.
Freud ve baba bu rüya/fanteziyi ebeveyn yatağındaki sabah değişimlerinin yeniden işlenmesi olarak yorumladı. Hans sabahları anne-babasının yatağına girmekten keyif almıştı fakat babası bu duruma sıklıkla itiraz ediyordu [büyük zürafa bağırmaya başlamıştı çünkü çocuk kıvrımlı olanı (anne figürü) büyük olandan ayırmıştı]. Freud ve baba zürafanın uzun boyun yapısının, büyük yetişkin penisinin sembolü olduğu konusunda hemfikirdi. Bununla birlikte, Hans bu fikri reddeder.
Freud, Hans’ın babasınınki gibi büyük bir penise sahip olup annesiyle evlendiğini ve babasının da büyükbaba rolünde olduğunu fantezileştirdiği için Oedipus kompleksi probleminin çözüldüğünü görür.
Freud bu durumdaki çocukların (örneğin Küçük Hans) atlardan korkmasının Oedipus kompleksiyle ilişkili olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu. Freud erkek çocukların fallik evre (yaklaşık 3 ila 6 yaş aralığında) boyunca annelerine karşı yoğun bir cinsel sevgi beslediklerini düşünüyordu.
Bu nedenle, çocuk babasını bir rakip olarak görüp ondan kurtulmak ister. Bununla birlikte baba bu ufak çocuktan çok daha büyük ve güçlüdür, dolayısıyla çocuk babasını rakip olarak gördüğü için babasının kendisini iğdiş edeceğini düşünüp korkar.
Bu çatışmanın sebep olduğu sürekli kastrasyon tehdidi (iğdiş edilme) kaygısıyla yaşamak imkansız olduğundan, küçük çocuk “saldırganla özdeşleşme (identification with the aggressor)” olarak bilinen savunma mekanizmasını kullanarak çatışmayı çözmek için bir mekanizma geliştirir. Çocuk babasına benzeyen tüm yolları vurgular, babasının tutumlarına, tavırlarına ve davranışlarına uyum sağlar ve babasının onu kendisine benzettiği durumda ona kızmayacağını düşünür.
Kritik Değerlendirme
Küçük Hans vaka çalışması Freud’un Oedipus kompleksi teorisine destek sağlar gibi görünmektedir. Ancak, bu tip kanıtın zorlukları vardır. Bulgularının çoğunu Freud’a ileten Hans’ın babası, Oedipus kompleksinden ve vakanın bu teori ışığında youmlanışından haberdardır. Bu nedenle Hans’a, annesiyle evlenmesi ve yeni büyük pipisi hakkında fantezilerine izin veren ipuçları sağlamış olabilir.
Elbette, Hans Oedipus kompleksinin her noktasını yaşıyorsa, bu Oedipus kompleksinin var olduğunu gösterir fakat ne kadar yaygın olduğunu göstermez. Hatırlayın Freud bunun ‘evrensel’ olduğuna inanmıştır. Vaka çalışmaları ile ilgili problemler genellenebilir olmayışından kaynaklanır. Çünkü genelde bir kişi üzerine kuruludurlar, dolayısıyla sonuçların nüfusun çoğunluğuna genellenmesi mümkün değildir.
19 yaşında o kadar da küçük olmayan Hans, Freud’un danışma odasında kendi vakasının tarihini okurken ortaya çıktı. Hans ergenlik döneminde herhangi bir sıkıntı yaşamadığını, formunda ve iyi olduğunu doğruladı. Babasıyla yaşadığı tartışmaları hatırlayamadı ve vaka geçmişini okuduğunda ona ‘bilinmeyen bir şey’ gibi geldi.
Freud’a Destek (Brown, 1965)
Brown (1965) vakayı ayrıntılı olarak inceler ve Freud’un yorumlayışını aşağıdaki maddelerle destekler:
- Bir örnekte, Hans bir keresinde babasına “Babacığım benden uzaklaşma” dedi.
- Hans özellikle ağzının etrafında siyahlık olan atlardan korktu. Hans’ın babasında bıyık vardı.
- Hans gözlükleri olan atlardan korktu. Freud, babanın da at gözlüklerini andıran gözlükler taktığını belirtmiştir.
- Babanın ten rengi koyu renklerden çok, beyaz renkleri atların rengini andırıyordu. Aslında, Hans bir durumda babasına “Babacığım, çok sevimlisin. Çok beyaz görünüyorsun.” demiştir.
- Baba ve çocuk birlikte sık sık ‘atçılık’ oynarlardı. Oyun boyunca baba at rolüne girerdi, çocukta binicisi olurdu.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- simplypsychology.org
Uludağ Üniversitesi
onurbayirli17@gmail.com