Gülşah Yıldız ve Duygu Hiçdurmaz‘ın 2019 yılında Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar Dergisi‘nde yayınlanan “Meme kanserinin psikososyal bakımında gözden kaçırılan kısım: eşler” isimli makalesinden alınan bilgilere göre:
Meme kanseri, dünyada ve ülkemizde kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Tanı, tedavi ve sonrasındaki süreçte kadının fiziksel sağlığını olumsuz yönde etkilemekte olan meme kanseri; fiziksel uyum sorunları, anksiyete, depresyon, umutsuzluk, ölüm korkusu, çaresizlik gibi psikolojik sorunlar, beden imajı ve cinsellik ile ilgili sorunlar ile mesleki ve ekonomik sorunları da beraberinde getirerek kadının psikososyal uyumunu bozabilmektedir. Yaşanan bu zorlu süreçte aile, meme kanseri olan kadının iyileşmesi, hastalığa uyum sağlamasına yardım eden ve katkıda bulunan destek faktörlerinden biridir. Aile içinde meme kanseri olan kadına primer bakım veren grupta en fazla eşlerin olduğu bilinmektedir. Ancak, yapılan çalışmalarda kadının hastalık sürecine uyumunda anahtar bir rol oynayan eşlerin yaşam kalitelerinin diğer aile üyelerine göre daha düşük olduğu görülmektedir. Meme kanserinin ortaya çıkarmış olduğu psikososyal sorunları çoğu zaman ailede en yoğun olarak yaşayan eşler sıklıkla sağlık bakım sistemi içinde göz ardı edilmektedir. Meme kanseri ve ortaya çıkarmış olduğu sorunların sadece kadını etkilediği ön yargısı ile birlikte sağlık ekibi sunmakta olduğu psikososyal bakımı doğrudan kadına yöneltme kaygısını taşıyabilmektedir. Oysaki bu sorunları yalnızca kadınların değil, onun kanser olma deneyimini paylaşarak olumsuz yönde etkilenen eşlerin de yaşadığı; psikososyal ihtiyaçlarının giderilmesi ve güçlenmesi için desteğe ihtiyaç duydukları görülmektedir.
Eşlerin Rolü
Araştırma sonuçları meme kanseri olan kadın için aile içerisinde en önemli ve tercih edilen destek kaynağının eş olduğunu göstermektedir. Yalnız yaşayan hastaların psikososyal uyumunun, eşleri ve/ya da çocukları ile birlikte yaşayanlara göre daha kötü olduğu bilinmektedir.
Yapılan araştırmalar, eşinden beklediği desteği alan kadınlarda hastalık sırasındaki, öncesindeki ve sonrasındaki süreçte psikososyal uyumun artış gösterdiğini ve daha etkili baş ettiklerini bildirmiştir. Meme kanseri tanı, tedavi ve sonrasındaki süreçte ailevi desteğin en önemli ve tercih edilen bazen de tek kaynağını oluşturan eşler, toplumun kendilerine atfettiği ve kendisinin de bunu yapması gerektiğine inandığı bakım vericiliğin yükünü en fazla omuzlarında taşıyan bireyler olmaktadır. Hastalığın doğurduğu sonuçlar ile yalnız baş etmeye çalışan, bakım vericiliğin zorlukları içinde boğulmuş ve hazırlıksız hissederek acı çeken eşlerin yaşadığı uyum sorunları aileyi çıkmaza sokabilmekte ve çiftin ilişkisini olumsuz etkileyerek bir kısır döngü yaratmaktadır.
Eşlerin Yaşadığı Psikososyal Sorunlar
Meme kanseri tanısı, tedavisi ve sonrasındaki süreç kadın için olduğu gibi eşler için de bir tehdit olarak algılanabilmektedir. Kadın ile birlikte aynı deneyimi paylaşan eşler, sürecin ortaya çıkarmış olduğu fiziksel sorunların yanı sıra gelecek ile ilgili belirsizlik, hastalığın tekrarlama riski, karılarını kaybetme korkusu gibi endişeler yaşayabilmektedirler. Ailevi dengeyi tek başına yeniden sağlama çabası içerisinde olan eşlerin, kadının anne ve ev yöneticisi rollerinin önemini fark etmesiyle karısını kaybetme korkusu daha sık tetiklenmektedir. Bu durum, ev halkının bakımı ve gelecekleri konusunda eşlerin endişelerini arttırmaktadır. Meme kanserinde hastalığın tedavi aşamasında daha çok olmakla birlikte kadının fiziksel olarak güçsüzleşmesi evdeki dengenin bozulmasına ve erkeğin kadının yürütmekte olduğu rolleri de üstlenmesine sebep olabilmektedir. Bu rol artışı ve değişimleri eşler için zorlayıcı olmaktadır. Değişen ailevi denge ve eşlik ettiği sorunların yanı sıra meme kanserinin tedavisinde sıklıkla kullanılmakta olan mastektomi de kadını ve dolayısıyla eşleri ilgilendiren pek çok sıkıntıyı beraberinde getirmektedir. Cerrahi operasyon sonucunda kadın değişen beden imajı algısının, dişilik ve cinsellik algısının etkisi ile partnerinin onu yetersiz olarak değerlendireceğini düşünmekte ve yakın ilişki kurmakta problemler yaşamaktadır. Eşler ise, karısının yara yerine olan yaklaşımlarından rahatsızlık duyacağı, incinebileceği, kendisinin ve karısının cinselliğe dair ilgisinin kaybolacağı gibi endişeler yaşayarak çoğu zaman cinsel isteklerini bastırmaları gerektiğini düşünmektedirler. Aynı zamanda da karısını, mastektominin ortaya çıkarmış olduğu izler nedeniyle ona karşı duygularının değişmediği, onu hala çekici bulduğu konusunda ikna etmesi gerektiğine inanmaktadırlar. Kanser olmanın ölümü çağrıştırması nedeniyle karısını kaybetme korkusu yüksek olan eş, mastektomiden kaynaklı olarak da ilişkilerinin bozulacağından endişe duyduğu için karısına daha fazla destek olma sorumluluğunu kendine yükleyerek bir zorunluluk hissetmektedir. Fakat yaşamakta olduğu endişeler ve devamlı olarak koruyucu ve güven verici tutum sergileme zorunluluğu hissetmeleri karılarına nasıl davranacakları konusunda kararsızlık yaşamalarına, temas kurmaktan kaçmalarına ya da duygusal olarak açık olamamalarına neden olabilmektedir. Bu durum, yani gerçekdışı inançların yarattığı bilgi eksikliği ve doğal olarak ketlediği iletişim, çiftin karşılıklı paylaşımının azalmasına yol açmakta çiftin cinsel yaşamı ve evlilik uyumunu karşılıklı olarak etkileyerek bozulmasına neden olabilmektedir.
Görüldüğü gibi meme kanserinin sonuçlarına bağlı psikososyal sorunları yalnızca kadınlar değil, aynı zamanda eşler de yaşamaktadır. Kadın ve diğer aile üyelerini koruma içgüdüsü ile birlikte bütün yükü omzuna alan eşler, bu bakım verici rolün yoğunluğunun altında ezilmekte fakat aynı zamanda da kendilerini güçlü bir konumda durmaya zorlamaktadırlar.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Yıldız, G., & Hiçdurmaz, D. Meme Kanserinin Psikososyal Bakımında Gözden Kaçırılan Kısım: Eşler. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 11(2), 239-247.
Gönderinin Yazarı

Psikiyatri hemşireliği yüksek lisans öğrencisi . Nöropsikoloji, psikoseksüel bozukluklar ve psikoterapi ilgi alanlı keşif sever.