Normalde mizahla karışık konuşmayı tercih ederim. Beni üzen bir durum da olsa üzerine yer yer kızarak yer yer gülerek, iğneleyerek anlatmayı, söylenmeyi tercih ederim. Ama bugün o günlerden biri değil sanırım…
Bugün yemekten sonra yürüyüşe çıktım. Yeni yaptığım bir şey değildi, yürümeyince gidip oturuyorum sonra. Yediklerim de tabi. Neyse…Her zaman yürüdüğüm yolu yine yürüdüm, gün batımına içim giderek baktım, sonra yine fotoğraf çektim. Her zamanki gibi yani. Aklıma geldi ya bir gün, her zamanki gibi olmazsa? Gün batımında ya da gün doğumunda hissettiğim o sızıyı hissedemezsem? Ya sadece bakar ve geçersem, fotoğraf çekmek istemezsem…Olur mu böyle bir şey? Bilmiyorum, sizin gibi. Ama şu an gülümseyebiliyorum önemli olan da bunun farkında olmak sanırım. Yani şu an, henüz sahip olmadığım muhtemel sorunları düşünüyor olabilirdim, başarısız deneyimlerimi, birileri tarafından değersiz görülüşümü, hedeflerimin saçma olduğunu düşünenleri, sevilmediğimi, keşkelerimi, yaşamam gereken ne kadar zamanım kaldığını, utanç duyduğum anları, evrenin anlamsız olduğunu, özgür olamayışımı…Ve karşımdaki görüntünün hiçbir anlamı kalmazdı. Verdiğim örneklerin hangilerini yaşıyorsunuz ya da yaşamıyorsunuz bilmiyorum, bu örneklerin yüzümüzü düşürdüğünü biliyorum ama.
Yürürken düşünüyordum ne yazabilirim, hangi konuda yazmalıyım diye. Aslında hedefim kanıt temelli bir içerik oluşturmaktı fakat vazgeçtim. Sonra okuduğum başka bir yazı mutluluk kavramını aklıma düşürdü. Ben de yazıyorum işte. Mutluluk deyince aklınıza ne geliyor ya da nasıl bir beklentiniz var bilmiyorum. Hep mutlu olmayı mı bekliyorsunuz mesela, ya da mutluluk kavramı bir şey ifade etmiyor mu sizin için; dünyevi işlerin telaşından o kadar değersiz, yorgun, tükenmiş, gergin hissediyorsunuz ki mutluluk nedir unuttunuz mu? Katlanmak zorunda olduğunuz şeylerin yanında azıcık mutluluk yetmiyor belki de. Ya da mutlu olmayı büyük hedeflere mi bağladınız; atanınca, üniversiteyi kazanınca, yeni eve yerleşince, arabayı alınca, terfi alınca, ne… ne zaman tam olarak?
Size bir şey söyleyeceğim; akıl ve iradesi olmayan ağaçların dahi sonbaharda sarardığını, yapraklarını döktüğünü ama o halde de güzel göründüklerinin farkındasınızdır umarım. Mutlu ya da hüzünlü, kırgın olsak da güzeliz, değerliyiz biliyor musunuz? Başkaları görmese de ben görüyorum işte bir kişi bir kişidir. Başlangıç olarak fena sayılmaz ha? Ben mutluluğun formülünü falan bulmadım yani, bunun kesin bir devası var da ben uyguluyorum hadi siz de deneyin demiyorum. Bu nokta spiritüel boyutla da ilgili. Herkesin de farklı düşüncesi vardır bilemiyorum. Kimsenin acısını, hüznünü ya da sebeplerini bilmiyorum. Buraya çıkıp “hiç mi bir şey yok mutlu olabileceğiniz, hadi ama” diye ahkam kesmek de değil amacım. Ben yalnızca sizi düşündürmek istiyorum. İlla çok büyük bir şey mi olmalı tebessüm etmek için?
Bir sabah evden çıkınca ekmek almaya gittiğiniz marketteki amcaya ya da her kimse artık nasılsınız demeyi, yüzüne bakarken gülümsemeyi, her gün yediğiniz ekmeği koklamayı, yolun ortasındaki bir taşı şöyle ayağınızla kenara itmeyi, düşen bir çocuğu kaldırmayı, aldığınız yeni bir giysiye bakıp ne güzel oldum demeyi, yediğiniz çileğin akenlerine bakmayı, her gün yürüdüğünüz yolda güzel kokan ama adını hatırlayamadığınız bitkiyi solumayı ve nefes aldığınızı hatırlamayı, gülen bir çocuğa bakıp güzel tebessüm ettiğini düşünmeyi deneyebilir misiniz? Sadece birkaç dakika kendinize müsaade edemez misiniz? Tüm sorunların yanında biraz soluklanmak ve sadece o an yaşayabildiğiniz şimdi için tebessüm edemez misiniz?
Ben gün batımını ve gün doğumunu çok severim arkadaşlar. Böyle baya baya ama. Gün doğumunu her zaman yakalayamıyorum tabi. Olsun gün batımı da olur. Ya da güneşin diğer halleri… Yani en üzgün olduğum anda bile, içim titrer, burukta olsa gülmeye çalışırım. Sadece o an mavi-turuncu bazen de o kızıllığı, renklerin birleşimindeki mucizevi olayı izlerim. Çünkü o an sadece şimdi var, birkaç dakika sonra güneş batacak. Bazen her gün yaşadığımız ama çokça görmezden geldiğimiz sayısız güzellik var, sadece görmeyi bilmiyoruz. Mutluluk belki de küçük yaşantıların arasında kalmıştır da bizim gözümüzden kaçmıştır. Geleceğiniz için hedefler koyun elbette, ama tebessüm edeceğiniz anları o hedeflerin sonucuna bağlamak kendinize büyük haksızlık…
Psikiyatri hemşireliğinde yüksek lisans yapıyor.
Çocuk ve ergen psikiyatrisi, kişilik gelişimi ilgi alanıdır.
Kitaplar, resim ve spor hobileri arasındadır.
İçerik üretim komisyonu üyesidir.