Günlük hayatta bir sohbet esnasında sorulan “Ne yapıyorsun?” sorusuna verdiğiniz cevabın içeriğini düşündünüz mü hiç? Veyahut bu soruya cevap verirken hiç durup düşündüğünüz, “Evet ben şu anda tam olarak ne yapıyorum?” dediğiniz oldu mu? Bu basit soruya verdiğiniz cevap bilişsel etkinliklerinizle veyahut yaşamda bulduğunuz anlamla ilgili olabilir.
1985 yılında Vallacher ve Wegner’ın geliştirdiği Eylem Kimlikleme Kuramı’na göre insanlar davranışlarını çeşitli şekilde tanımlarlar; o eyleme, nesneye olduğu gibi kimlik verirler (Dökmen, 2000).
Kısaca özetlemek gerekirse insanların yaptıkları şeylerle ilgili bilişsel bir tasarımları vardır ve eylem kimlikleme de bu tasarımların sözel olarak ifade edilmesidir (Öğülmüş, 1991).
Kişiye günün herhangi bir anında “Ne yapıyorsun?” diye bir soru yöneltildiği zaman kişinin bu soruya cevap vermek için uzun uzun düşünmesi gerekmez. Kişi o anda her ne yapıyorsa o işi betimleyen bir cevap verir; Vallacher ve Wegner’e göre o eylemi kimliklendirir.
Aslında insan davranışlarıyla ilgili birbirinden farklı ve zıt görüşler bildiren psikologlar filozoflar vardır. Kimisi insanı plan yapabilme kapasitesine sahip, niyetlerini sözel olarak ifade edebilen varlıklar olarak kabul ederken, kimisi ise insanın ancak eylemi bitirdikten sonra yaptığı eylemi bilebileceğini savunmuştur (Güler, 2017). Bu açıdan bakılacak olursa kuramın çıkış noktasının belirsizlik olduğu görülebilir. Eylem Kimlikleme Kuramı ise bu farklı görüşlerin uygun koşullarda doğru olabileceğini savunur. Bazen insanlar daha baştan belli bir anlayışla ya da kimlikle belli bir eyleme başlarlar ve eylemini o kimlikle sürdürürler. Bazen de yaptıkları şeyin ne olduğunu eylemi bitirdikten sonra kimliklendirirler. Dolayısıyla bu kuramda bu iki görüş arasında kesin bir ayrım yoktur (Öğülmüş, 1991).
Kişi her zaman ne yaptığını açık ve net bir şekilde belirtmeyebilir, eylem kimlikleme ne yaptığımızı ya da yaptığımız şeyle ilgili duygu ve düşüncelerimizi, algımızı karşı tarafa iletmemizde bir araç olmaktadır. Kuramın amacı da tam olarak düşünce ve davranış arasındaki köprünün doğasını ve işleyişini açıklamaktır (Öğülmüş, 1991).
Bir kişi kitap okurken ne yapıyorsun sorusuna basitçe “kitap okuyorum” cevabı verebilir; veyahut “vizyon geliştiren okumalar yapıyorum” diye de cevap verebilir. İnsanların bu soruya verebileceği birden fazla cevabı, seçeneği vardır. Fakat cevap verirken bunlardan yalnızca bir tanesi seçer. Bu seçim Eylem Kimlikleme Kuramı’na göre iki şekilde gerçekleşir. Asında bu kuram bir eylemin farklı şekillerde kimliklenebileceğini değil de kimliklerin hiyerarşik bir yapı olduğunu öne sürmektedir (Güler, 2017).
Bu hiyerarşik yapılardan biri olan alt düzeyde yapılan kimliklemede o eylemin nasıl yapıldığından, eylemi yapan kişinin beden hareketlerinden, davranışlarından bahsedilir (Öğülmüş, 2017).
Üst düzeyde ise o eylemin sonuçlarından hangi etkiyle yapıldığından eylemi yapan kişinin amaç ve niyetinden bahseder (Öğülmüş, 2017). Alt düzey kimliklemelerde eylemin nasıl yapıldığına yönelik daha fazla ipucu mevcutken, üst düzey kimliklemelerde eylemin neden yapıldığına yönelik ipuçları mevcuttur. Alt düzey kimlikler davranış odaklıdır, somuttur ve eylemin uygulanışını vurgular. Üst düzey kimlikler ise, eylemin amacı, kişinin niyeti ve eylemin sonuçları gibi daha soyut kavramlar hakkında bilgiler verir (Güler, 2017).
Örneğin bilimsel araştırma yapan birine “Ne yapıyorsun?” diye sorduğumuzda bize “Deney yapıyorum.” diye cevap verebilir. Bu alt düzeyde bir kimlikleme olur. Eğer bu kişi “İnsanlığın gelişmesine yol açacak bilgiler topluyorum” diye bir cevap verirse bu sefer üst düzeyde bir kimlikleme yapmış olur.
Eylem Kimlikleme Kuramı’nın üç ilkesi vardır (Öğülmüş, 1991).
- İlke
“Bir eylem, bu eylemin başat (baskın) kimliğine göre sürdürülür” (Öğülmüş, 1991). Yani kişi kendisine yöneltilen “Ne yapıyorsun?” sorusuna birden fazla şekilde cevap verebilecekken sadece bir tanesini seçer.
2. İlke
“Eğer bir eylem için aynı anda hem alt düzeyde hem de üst düzeyde kimlikler var ise, üst düzeydeki kimliğin başat olması yönünde bir eğilim vardır” (Öğülmüş, 1991). Bu ilke kişilerin yaptıkları eylemleri en genel ve kapsamlı şekilde iletmeye hazır olduklarını belirtmektedir.
3. İlke
“Eğer bir eylem o andaki başat kimlikle sürdürülemez ise, daha alt düzeyde bir kimliğin başat olması yönünde bir eğilim ortaya çıkar” (Öğülmüş, 1991). İkinci ilkede de belirtildiği gibi, kişiler daha üst düzeyde kimlikleme yapma eğilimine sahip olmalarına rağmen o eylemi yaparken herhangi bir zorlukla veya engelle karşılaşırsa daha alt düzey kimlikleme yapmayı tercih ederler.
Yukarıdaki ilkelerde bahsedilen “başat kimlik düzeyi”nin belirlenmesi için eylemler “koruma göstergeleri” denilen beş özellik açısından değerlendirilir (Öğülmüş, 1991):
-Eylemin kolay ya da zor oluşu
-Kişinin o eylemin nasıl yapıldığını bilip bilmeme derecesi
-Eylemin basit ya da karmaşık oluşu
-Eylemi öğrenmek için gereken sürenin kısa ya da uzun oluşu
-Eylemi yapmak için gereken sürenin uzun ya da kısa oluşu
Eğer bir eylem kolay, kişinin iyi bildiği, basit, kısa sürede öğrenebilen ve kısa sürede yapılabilen bir eylemse, eylemin üst düzeyde bir kimliği başat olacaktır.
Üstün Dökmen’e göre bu kuramı yaşamımızda pratik hale getirdiğimizde, eylemlerimizi üst düzeyde tanımladığımızda duygularımız, düşüncelerimiz ve davranışlarımız zenginleşir. Var oluş düzeyimiz yükselir, yaşama sevinci duymamız kolaylaşır (Dökmen, 2000). Bir anlamda yaşamımızdaki her bir eylemimizi üst düzeyde tanımlayarak yaşamımıza bir anlam katabiliriz. Böylece yaptığımız her eylemin bir anlam ve amacı olur. Tabi ki etik olarak “kötü”lüğe meyilli davranışlarımızı da bir anlamlandırma çabasından bahsetmiyorum. Demek istediğim, yaşamımıza anlam katmak istiyorsak bu işe davranışlarımızdan ve onların sözel ifadesinden başlamalıyız.
Hepinize sağlıklı günler dilerim. Hoşça kalın.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Dökmen, Ü. (2000). Yarına Kim Kalacak? Evrenle Uyumlaşma Sürecinde Varolmak Gelişmek Uzlaşmak. Sistem Yayıncılık: İzmir.
- Güler, B. İ. Y., & Öğülmüş, S. T. D. (2017). Eylem kimlikleme düzeyinin yordanmasında akademik erteleme, sosyal sorun çözme, bilişsel esneklik ve dürtüselliğin rolü (Doctoral dissertation, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitimde Psikolojik Hizmetler Anabilim Dalı).
- Öğülmüş, S. (1991). Eylem Kimlikleme Düzeyine; Yaş, Cinsiyet, Sosyoekonomik Durum ve Okul Türünün Etkisi.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hemşirelik bölümü mezunu. Psikiyatri Hemşireliği yüksek lisans öğrencisi. Adli psikoloji, gelişim psikolojisi ve nöropsikiyatri sever. Ruhunu derinlikli sözlerle notaların birleştiği müzikle besler. Kendini keşfetme yolculuğunda bir seyyahtır.
E-posta: hazalsevindik@hipokampusakademi.com
Ellerine sağlık Hazal, düşünmeye sevk eden güzel bir içerik olmuş…