Sanat tüm toplumlarda neden göze çarpan bir özelliğe sahiptir ve biz neden bu kadar çok değer vermekteyiz?
Sanat, insanlık tarihinin her döneminde var olan bir olgudur. İnsanlığın geçirdiği evrimleri yaşama biçimlerini, yaşama bakışlarını, sanat biçimlerini ve sanata bakışlarını değiştirmiş, her dönemde ve her toplumda, sanat farklı görünümlerde ortaya çıkmıştır. Konu tatmin edici bir sonuca ulaşmadan uzun uzadıya tartışılmıştır. Yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır. Tarih boyunca neyin sanat olarak adlandırılacağına dair fikirler sürekli değişmiş, bu geniş anlama zaman içinde değişik kısıtlamalar getirilip yeni tanımlar yaratılmıştır.
Sanat yapıtı, insanların bilinçleri üzerinde bir etki uyandırması ve salt bu algılama edimi içinde bir sanat yapıtı kendisini sanatsal bir değer olarak ortaya koyması olarak değerlendirenler de vardır.
Şüphesiz bu sorulara verilecek tek bir yanıt yoktur. Sosyolojik, antropolojik, evrimsel ve psikanalitik bakış açıları kendi yanıtlarını vermeye çalışmıştır. Ama yanıtın bir boyutu da sinirbilim ve nöropsikiyatriden gelecektir. Sanatsal ve yaratıcı eylem diğer tüm insan etkinlikleri gibi beynin bir ürünüdür. Son yıllarda sinirbilimlerdeki kimi gelişmeler sanatsal ve yaratıcı eylemin nöronal temellerini ortaya koyabilme umudumuzu arttırmış olduğu iddia edilmektedir. Nöroestetik araştırmalarında ilk adım beyin ve sanat fonksiyonlarını belirlemektir. Birçok işlev her ikisine de yüklenebilir.
Geçmişte, beyin konusunda ortaya çıkan bulguların önemli bir kısmı savaşlarda, ameliyatlarda veya kazalarda kaybedilen beyin bölümleri nedeniyle zihinsel işlevlerde meydana gelen değişikliklere dayanmaktaydı. Ancak son yıllarda yeni teknolojiler kullanılarak sağlıklı bireyler üzerinde yapılan deneylerle, normal bir beynin ne şekilde çalıştığı anlaşılmaya başlanmıştır. Bu şekilde ortaya çıkan alanlardan biri de Semir Zeki tarafından temelleri atılan Nöroestetik disiplinidir.
Nöroestetik, kısaca beyinde renk, çizgi, şekil ve sanat eserlerinin algılanması ile ilgili bir çalışma alanıdır. 20. Yüzyıl’ın sonlarında Zeki tarafından temellendirilen bu araştırma alanı, bilim dünyasında benimsenerek pek çok çalışmaya ilham kaynağı olmuştur. Nöroestetik konusundaki çalışmaların, Nöropazarlama gibi yeni alanların gelişmesine destek olduğu söylenebilir.
İnsan, algılama, düşünme ve eylem işlevlerini gerçekleştirirken, beynin bazı bölgelerinde enerji tüketimi artmaktadır. Enerji gereksinimini karşılamak üzere o bölgelerde artan kan dolaşımı da izlenebilmektedir. Nöroestetik çalışmalarında fMRI (Functional Magnetic Resonance Imaging) manyetik görüntüleme teknolojisi kullanılarak beynin çeşitli bölgelerindeki bu uyarılmalar gözlemlenebilmektedir. Bu çalışmalar sırasında, beynin görsel algılama sürecinde, gözden gelen bilgilerin, beynin arkasındaki görme bölgesine giriş yaptıktan sonra, uzmanlaşmış bölgelere yönlendirildiği anlaşılmıştır. İlk görme bölgesi, beynin arka tarafında V1/V2 olarak işaretlenmiştir. Bu bölgenin bir çeşit yönlendirme merkezi olduğu söylenebilir. Bu merkezi görme bölgesinden yeni görüntüler; renk için V4, çizgi için V3, hareket için V5 ve yüz algılama için V6 olarak işaret edilen bölgelere gönderilmektedir. Uzmanlaşmış bölgelerde sorun olduğu zaman, örneğin çizgisel oryantasyona duyarlı bölgelerin gelişmemesi veya hasar görmesi durumunda, çizgiler algılanamamaktadır.
Nöroestetik çalışmaları duygusal etkinlikleri incelemek için de kullanılmıştır. Örneğin, insanda Anne Sevgisini incelemek üzere yapılan çalışmada, Bartels ve Zeki tarafından, Anne Sevgisi ile Romantik Sevgi için beyinde benzer bölgelerin uyarıldığı gösterilmiştir. Üstteki resimde, Anne Sevgisinin uyardığı bölgeler ile Romantik Sevginin neden olduğu uyarılma görülmektedir. Bu alanlardaki örtüşme, Romantik Duyguların temelinde Annelik Duygusu olduğu düşüncesini doğrulamaktadır.
İnsanlar, güzel olduğunu düşündükleri resimleri izlerken, beyinlerinde güzellikle ilgili bölgelerin uyarıldığı belirlenmiştir.
Portre, manzara ve natürmort gibi farklı resimlerin izlenmesi durumunda, beyinde farklı bölgelerin uyarıldığı görülmüştür. Beyinde, yaşamsal önemi olan görüntüler için uzmanlaşmış bölgelerin olduğu anlaşılmaktadır.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Çiftçi, T. (2018). Nöroestetik ve görsel düşünme perspektifinden sanatsal ve bilimsel yaratıcılık (Doktora Tezi). Işık Üniversitesi. İstanbul.
- Güral, İ. (2017). Beynin görme fonksiyonu kapsamında estetik-sinirbilim ilişkisi (Yüksek Lisans Tezi). Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi. İstanbul.

Psikiyatri hemşireliği alanında uzman hemşiredir ve acil serviste çalışmaktadır.
Toplum ruh sağlığı, varoluşçuluk, evrimsel psikoloji, felsefe, tiyatro, tarih ve teknoloji sever.
Ruh sağlığına yönelik çeşitli hizmetlerde gönüllü olarak görev alır.
Hayat yolcusu, insan yavrusudur.
E-posta: enestapli@gmail.com