Havva Tel ve ark. tarafından 2010 yılında Psikiyatri Hemşireliği Dergisi’nde yayınlanan “Psikiyatrik Hastalık Tanılı Hastaların Primer Bakım Vericilerinin Sosyal Destek Durumunun Belirlenmesi” adlı makalenin verilerine göre:
Ruhsal hastalıklarda aile üyeleri, hastalığın akut döneminde hastanede yatması dışında, hastanın bakım sorumluluğunu zorunlu veya gönüllü olarak yürütmektedir. Ailenin bir üyesinde kronik ruhsal hastalık olması tüm ailede duygusal sıkıntıya neden olmakta, sosyal destek gereksinimini artırmaktadır.
Toplumun hastalığa ilişkin olumsuz değer yargı ve tutumları da bireyin ve ailenin erken dönemde etkin yardım almasını engellemektedir. Bu nedenle hastalık önemli bir stres yaşantısı olarak aile bireylerinin ruh sağlığını tehdit etmekte, bireye yardım etme yeteneğini bozabilmektedir. Oysa aile bireyin en önemli ve doğal sosyal destek kaynağıdır.
Sosyal destek; bireye yakın çevresi tarafından sağlanan her türlü maddi, manevi yardım olarak tanımlanmakta, sosyal desteğin stres ve strese bağlı hastalıklarda sağlığı olumlu yönde etkilediği belirtilmektedir.
Ruhsal sorunlu bireyler hastalığa ve tedaviye uyumda ruhsal, fiziksel ve sosyal işlevlerini yerine getirmede zorluklar yaşamakta, sürekli ve kapsamlı bakıma ihtiyaç duymaktadır.
Ruhsal hastalık belirtileri alevlendiğinde ve kontrol edilemediğinde bireyin hastane yatışı kaçınılmaz olmakta, tedavi ile hastalık belirtileri kontrol edilmeye başladıktan sonra bireyin bakımı aile ortamında hasta yakınları tarafından yürütülmektedir. Bu nedenle bakım vericilerin, hastalık süreci, hastaya yaklaşım konularında bilgilenmesi, sosyal destek kaynaklarını tanıması ve bunlardan etkin yararlanması, bakımda sürekliliği sağladığı gibi hasta ve bakım vericinin iyilik halini sürdürmesinde de önemlidir.
Ruhsal hastalıklı bireyi ailesi ile birlikte ele alan aile merkezli yaklaşım, bireyin ve ailenin sosyal destek kaynaklarından yararlanmasına, baş etme becerilerindeki eksikliklerin giderilmesine ve yaşam kalitesinin artmasına katkı vermektedir. Bu çalışma, ruhsal sorunlu hastaların birincil bakım vericilerinin sosyal desteğini belirlemek amacı ile tanımlayıcı olarak yapılmıştır.
ARAŞTIRMA
Çalışma, Türkiye’de bir üniversite hastanesinin psikiyatri servisi ile polikliniğinde 1 Mart – 15 Nisan 2009 tarihleri arasında, hastanın primer bakımını yürüten, 18 yaş ve üzeri, hasta ile birlikte aynı evde yaşayan, görsel veya işitsel bir iletişim engeli olmayan, çalışmaya katılmayı kabul eden 126 hastanın bakım vericisi ile yapılmıştır.
Hasta yakınlarının demografik bilgileri ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği kullanılarak gerçekleştirilmiştir.
ÇBASDÖ “Kesinlikle hayır 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 Kesinlikle evet” şeklinde 7 dereceli olarak düzenlenmiş Likert tipi bir ölçektir. Ölçeğin destek kaynaklarını yansıtan, aile, arkadaş, özel kişi desteği olmak üzere üç alt grubu bulunmakta, her grup 4 maddeden oluşmaktadır. Alt ölçeklerden alınabilecek en düşük puan 4, en yüksek puan ise 28’dir. Alt ölçeklerden alınan puanların toplanması ile elde edilen toplam ölçek puanından alınabilecek en düşük puan 12, en yüksek puan ise 84’tür. Ölçekten elde edilen puanın yüksek olması algılanan sosyal desteğin yüksek olduğunu ifade etmektedir.
BULGULAR
Çalışmada serviste yatan hastaların bakım vericilerinin %63.5’i kadın, %33.3’ü 31-40 yaş grubunda, %85’i evli, %55’i ilköğretim eğitimli, %65.1’i çalışmaktadır. Bakım vericilerin %36.5’i hastanın eşi, %79.4’ü eşi, çocukları ve hasta ile birlikte yaşamaktadır.
Bakım vericilerin %38.1’inde bir hastalık olduğu, %20.6’sında bu hastalığın hastanın hastalığından sonra ortaya çıktığı, %15.9’unda ruhsal hastalık tanısı olduğu ve tedavi aldığı saptanmıştır. Bakım verilen hastaların %46.7’sinin 1-5 yıllık hastalık süresi olduğu, %50.8’inin yılda bir kez hastaneye yattığı belirlenmiştir. Bakım vericilerin tümünün hastanın hastalığının günlük işlerini yapmasını engellediğini, %39.7’si hasta bakımında yakın çevresinden destek aldığını ifade etmiştir.
Çalışmada polikliniğe gelen hastaların bakım vericilerinin %61.9’u kadın, %38.1’i 51 ve üzeri yaş grubunda, %74.6’sı evli, %55.6’sı ilköğretim eğitimli, %61.9’u çalışmaktadır. Bakım vericilerin %33.3’ü hastanın eşi, %71.4’ü eşi, çocuğu ve hasta ile birlikte yaşamaktadır.
Bakım vericilerin %30.2’sinde bir hastalık olduğu, %20.6’sında bu hastalığın hastanın hastalığından sonra ortaya çıktığı, %14.3’ünde ruhsal hastalık tanısı olduğu ve tedavi aldığı saptanmıştır. Bakım verilen hastaların %46’sının 1-5 yıllık hastalık süresi olduğu, %50.8’inin yılda bir kez hastaneye yattığı belirlenmiştir. Bakım vericilerin %61.9’u hastanın hastalığının günlük işlerini engellediğini %50.8’i hasta bakımında yakın çevresinden destek aldığını ifade etmiştir.
Tablo 1’de serviste yatan ve polikliniğe gelen hasta bakım vericilerinin sosyal destek puanları görülmektedir. Serviste yatan hastaların bakım vericileri ile polikliniğe gelen hastaların bakım vericilerinin sosyal destek puanları arasında anlamlı bir fark olduğu (p<0.05), serviste yatan hastaların bakım vericilerinde; aile desteği, özel kişi desteği ve toplam sosyal desteğin düşük olduğu saptanmıştır.
Tablo 2’de bakım vericilerin cinsiyetine göre sosyal destek durumu görülmektedir. Serviste yatan hastaların bakım vericilerinin cinsiyetine göre sosyal destek puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu (p<0.05), kadın bakım vericilerin arkadaş ve toplam sosyal destek puanlarının erkek bakım vericilerden düşük olduğu, polikliniğe gelen hastaların bakım vericilerinin cinsiyetine göre sosyal destek puanları arasında anlamlı bir fark olmadığı (p>0.05) saptanmıştır.
Tablo 3’te bakım vericilerin hastanın bakımında çevresinden destek alma durumuna göre sosyal destek puanları görülmektedir. Serviste yatan hastaların bakım vericilerinin hastanın bakımında çevreden destek alma durumuna göre sosyal destek puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu (p<0.05), bakımda çevresinden destek alan bakım vericilerin aile, arkadaş, özel kişi ve toplam sosyal destek puanlarının bakımda destek almayan bakım vericilerin puanlarından yüksek olduğu saptanmıştır. Hastanın bakımında çevreden destek alma durumuna göre polikliniğe gelen hastaların bakım vericilerinin yalnızca aile desteğinde anlamlı bir fark olduğu, bakımda destek alan bakım vericilerin aile desteğinin yüksek olduğu saptanmıştır.
TARTIŞMA
Aile üyelerinden biri hastalandığında bunun bakımı ile ilgilenme görevinin çoğu kez kadına yüklendiği, kadınların sevdikleri kişinin başına gelen stresli olaylara daha fazla katıldıkları, erkeklere kıyasla bakım rolünü daha çok üstlendikleri belirtilmektedirler. Yapılan çalışmalarda kronik ruhsal sorunlu hastaların evdeki bakımını genellikle hastanın annesinin veya eşinin yürüttüğü belirlenmiştir. Kadının ailede hasta bakımı verici rolü üstlenmesinde toplumun kültürel özellikleri ve kadının ailedeki konumu etkili olabilmektedir.
Destek, bireyi tanıyan ve onunla sürekli birlikte olan kişiler tarafından verilir. Aile üyeleri, akrabalar, arkadaşlar ve diğer toplumsal ilişkiler ve sağlık ekibi üyeleri, bireyin sosyal destek kaynaklarını oluşturmaktadır. Zor durumda ya da sıkıntı içinde olan bireye sağlanan destek, bireyin kendini iyi hissetmesini ve fiziksel sağlığını olumlu etkilemektedir. Kronik ruhsal hastalıklarda bireyin ve ailenin sosyal destek kaynaklarından yararlanma gereksinimleri artmaktadır. Bakım vericilerin bakım sürecinde aldığı sosyal desteğin onların kişisel kontrol duygusunu artırdığı ve ruh sağlığını olumlu etkilediği belirlenmiştir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Serviste yatan hastaların bakım vericilerinin tümünün bakım verme nedeni ile günlük işlerini sürdüremedikleri, her üç bakım vericiden yalnızca birisinin bakımda çevresinden destek aldığı, polikliniğe gelen hastaların bakım vericilerinin ise 2/3’ünün bakım verme nedeni ile günlük işlerini sürdüremedikleri, her iki bakım vericiden birisinin bakımda çevresinden destek aldığı belirlenmiştir.
Görüldüğü gibi serviste yatan hastaların bakım vericileri hastanın bakımında daha az yardım almakta, bununla birlikte sosyal destek kaynaklarını daha az kullanmaktadır. Bu çalışmada elde edilen sonuçlar doğrultusunda;
- Serviste yatan hastaların bakım vericilerinin, hastanın hastaneye kabul edilmesi ile birlikte hastalık, semptomlara yaklaşım, tedaviye uyum konularında bilgi verilerek taburculuk ve sonrasına hazırlanması,
- Taburculuk sonrası bakım vericilerin hasta bakımını sürdürme konusunda düzenli aralıklarla izlenmesi ve desteklenmesi,
- Aile üyelerinin evde hastanın bakımını paylaşma ve sürdürmede desteklenmesi,
- Bakım vericilere taburculuk sonrası kullanabilecekleri sosyal destek kaynaklarının tanıtılması ve bunlardan etkin olarak yararlanmalarının desteklenmesi,
- Hasta ve ailenin taburculuk sonrasında gereksinimleri olduğunda sağlık ekibine kolayca ulaşabilecekleri bir iletişim kanalının açık tutulması, gerektiğinde telefon yolu ile kısa sürede danışmanlık verilmesi yoluyla, hasta ve bakım vericilerin desteklenmesi önerilmiştir.
Kaynak: Psikiyatri Hemşireliği Dergisi
- Tel, Havva, et al. “Determination of social support states of primary caregivers of psychiatric patients.” Journal of Psychiatric Nursing 1.3 (2010): 103-107.
Psikiyatri hemşireliği yüksek lisans öğrencisi ve acil servis klinik hemşiresidir.
Toplum ruh sağlığı, varoluşçuluk, evrimsel psikoloji, felsefe, tiyatro, tarih ve teknoloji sever.
Ruh sağlığına yönelik çeşitli hizmetlerde gönüllü olarak görev alır.
Hayat yolcusu, insan yavrusudur.
E-posta: enestapli@gmail.com