Sosyal medyada her gün, annelerin çocukları ile hayatlarının ne kadar “mükemmel” olduğunu gösteren yüzlerce paylaşım görmekteyiz. Ancak bu mutlu kahkahalar ve içten sarılmalar gerçeğin tamamını yansıtmamaktadır. Bir çoğumuzun bildiği gibi gebelik süreci ve gebelik sonrası dönem kadının bedeninde bir çok fizyolojik değişikliğe neden olmakta, ancak kadının ruh sağlığı üzerindeki etkileri çoğunlukla ele alınmamaktadır.
Postpartum kavramı, psikiyatrik bozukluğun doğumdan sonraki ilk 4 haftalık süre içinde başlaması durumunu kapsamaktadır. Postpartum psikoz, gebelik sonrası ortaya çıkan, belirtileri arasında duygu durum dalgalanmaları, hezeyan ve halüsinasyonlar, uyku düzensizliği, konfüzyon vb. bulunan ve çoğu zaman klinik yatış gerektiren tablodur. Başlangıç zamanı nispeten bellidir ki genelde doğum sonrası gün veya haftalar sonrası hızlı şekilde ortaya çıkmaktadır. Epizod sırasında ortaya çıkan belirtiler akuttur ve günler hatta saatler içerisinde değişiklik gösterebilmektedir. Doğum hüznü olarak bilinen postpartum blues veya postpartum depresyondan oldukça farklıdır.
Literatür incelendiğinde, genel popülasyonda postpartum psikozun görülme oranı binde 1-2 şeklindedir. Bipolar bozukluk tanısı almış olup birinci derece akrabalarda, postpartum psikoz öyküsü olanların olmayanlara göre oranı iki kat daha fazladır. Ancak bu ciddi epizodlar toplum tarafından nadiren tartışılmaktadır. Haberlerde çoğu zaman trajik şekilde gerçekleşen annenin kendisine veya yeni doğan bebeğine zarar verilmesiyle gündeme gelmektedir. Bu örnekler olaya müdahale için geç kalındığını göstermektedir. Çünkü döneme adapte olamayan kadın bu belirtileri gösterse de psikiyatrik yardım alma konusunda istekli değildir.
Araştırmalara bakıldığında postpartum psikoz görülen vakaların yaklaşık %50’sinde ciddi ruhsal bozukluk öyküsü olduğu görülmektedir. Ancak ruhsal bozukluk öyküsü olmayan kadınlarda da postpartum psikoz görülebilmektedir. Bipolar bozukluk tanısı alan kadınlar ve daha önce postpartum psikoz öyküsü olan kadınlar diğerlerine göre daha yüksek risklidir. Bipolar bozukluk tanısı alan her beş kadından birinin doğum sonrası bir psikotik epizod yaşadığı bulunmuştur. Her iki durumda da postpartum psikoz riski her doğum sonrası %25-50 olduğu tahmin edilmektedir.
İlk doğum gibi bazı demografik ve lohusalık dönemdeki hormon değişimleri, uyku yoksunluğu, obstetrik komplikasyonlar, artan çevresel stres ve bireyin tıbbi öyküsü vb. komplikasyonlar gibi klinik değişkenlerin postpartum psikoz için risk oluşturabileceği bildirilmiştir.
“Neden kadınlar postpartum psikoz yaşıyorlar” sorusunun altta yatan mekanizması karışıktır. Diğer ruhsal bozukluklarla bağlantısının olduğu bilinse de, biyolojik nedenler ve genetik-çevresel faktörlerin nasıl etkilediği hala tam anlaşılamamaktadır. Maalesef bu durum kimin psikotik epizod yaşayacağı ve en önemlisi bu epizodların nasıl önlenebileceği konusunun bilinemeyeceğinin de göstergesidir. Şimdiye dek bipolar bozukluk ile postpartum psikozun ilişkili olduğu bilinmekte ve kliniklerde psikotik epizod için daha yüksek risk altında oldukları göz önünde bulundurulmaktadır.
Yetersiz Sosyal Destek
Doğumdan sonra kadının iyi olmaması kadının kendi hayatını, bebeğin ve aile hayatını oldukça etkilemektedir. Acil bir durum olduğu için, postpartum psikoz yaşayan kadınların başlangıç evresinde bebekleri ile klinik yatışa ihtiyaç vardır. Postpartum psikoz günler, haftalar veya aylarca sürebilir, fakat şiddetine bağlı olarak doğru tedavi ile bazen aynı hızda haftalar içinde hızlı iyileşme görülebilmektedir. Anne, bebeği ile yeniden kuvvetli ve sağlıklı iletişime sahip olabilir.
Anne olmaya adapte olma sürecinde olan kadın, hem kendi bakımını hem de bebeğin bakımını üstlenmesi ile bazı zorluklar yaşayabilmektedir. Bebeğin belirli aralıklarla emzirilmesi ile annenin uykusuz kalması bu durumun örneklerindendir. Ülkemizde ise şöyle bir durum söz konusudur ki yeni doğana ilginin ve bakımın yeterli olduğu ancak doğum yapan kadına aynı şekilde özenli davranılmaması ve kadının bebeğine bakımı sürecinde sürekli eksik yanlarının vurgulanması da kadının iletişim kurma ve yardım arama davranışını kısıtlamaktadır.
Postpartum psikozu olan kadınların tedavi sürecinde yaşadıkları en büyük zorluk yatış yapacakları kliniklerle alakalıdır. 2017 yılında İngiltere’de 15 ila 19 yaş arasında postpartum psikoz yaşayan kadınların tedavileri için anne-çocuk servislerinin arttırılması adına yatırımlar yapılması için duyurulsa da, İskoçya’da sadece iki servis bulunmaktadır ve Galler ve Kuzey İrlanda’da ise hiç servis bulunmamaktadır. Diğer kurumlarda ise sınırlı sayıda sadece bir-iki yatak bulunmaktadır. Bu durum Türkiye için de geçerlidir. Psikiyatri servislerinde anne-çocuk odaları bulunmamakta ve böyle bir durumda anne bebeğinden ayrı kalmak durumundadır.
The Maternal Mental Health Alliance (Maternal Ruh Sağlığı Birliği), bu konu ile ilgili “Everyone Business” kampanyasıyla kadınların istedikleri yer ve zamanda, kendileri ve aileleri için ihtiyaç duydukları bakımı almalarını vurgulamaktadır. Bu süreçte, araştırmacılar postpartum dönemde psikotik epizodun ve bipolar bozukluk gibi duygudurum bozukluklarının nedenlerinin daha iyi anlaşılması için çalışmaktadırlar. Bilimsel verinin sayıca arttırılması için, özellikle gebelik veya gebelik sonrası dönemde olan psikotik epizod veya bipolar bozukluk yaşayan kadınların psikiyatri kliniklerine başvurmaları önemlidir.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
1. Işık, M. (2016) Psikoz hastalarında hormon düzeylerinin incelenmesi. Uzmanlık Tezi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi. Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Van.
2. Marisa Casanova Dias – The Conservation https://theconversation.com/postpartum-psychosis-as-we-work-to-find-causes-mothers-still-arent-getting-the-support-they-need-118283
3.Uğuz F. (2017). Gebelik ve Postpartum Dönemde Psikiyatrik Bozukluklar Klinik ve Tedavi Başvuru Kitabı (1. Baskı). İstanbul: İstanbul Tıp Kitapevi