İçindekiler
Kültür; “bir toplumun öğrenilen ve nesilden nesile aktarılan değerlerini, inançlarını, davranışsal kurallarını, gelenek – göreneklerini, yaşlam tarzları ile uygulamalarını içerir. Leininger ise kültürü, “sağlık – hastalık bakım örüntüsü ve davranışlarda karar vermeyi etkileyen dominant bir güç” olarak tanımlamaktadır (Uçan ve ark., 2008)
Kültür, insanların kendi çevrelerini algılama ve anlama yollarını sağlar ve kişilerin, gerek birey olarak, gerekse grup halindeki davranışlarını, ilişkilerini ve bu davranış ve ilişkilerden kaynaklanan çatışma ve sürtüşmeleri, dolayısıyla da o kültüre mensup olanlardaki psikopatolojiyi kuvvetle etkiler (Babaoğlu, Transkültürel Psikiyatri).
Çok kültürlü toplumlarda kültürel çeşitliliğe dayalı karmaşık, benzer ve farklı kültürel anlayışlar yaygındır. Bu kültürel anlayışlar; yaş, cinsiyet ırk, etnik özellikler, sosyoekonomik sınıf, dinsel kimlik, cinsel davranışlar, eğitim, tarih gibi pek çok faktörle şekillenir. Diğer bir deyişle her birey dünyayı kendi kültür penceresinden algılar.
Farklı sosyal, ekonomik ve kültürel düzeyde bulunan toplumlardaki bu tür davranış ve ilişkilerin incelenmesi, kültürel ve biyolojik olguların karşılıklı etkileşimini inceleyebilmek olanağını sağlar. Böylelikle, klinik psikiyatrik tablo, çevre etmenleriyle psikiyatrik bozukluklar arasındaki ilintilerin katkısıyla zenginleşebilir. Sosyal ve kültürel fenomenler, ruhsal bozuklukları derinden etkiler (Babaoğlu, Transkültürel Psikiyatri).
Kültürel özgeçmişimiz, sağlık inançlarımızın, değerlerimizin ve sağlık davranışlarımızın oluşmasında önemli bir role sahiptir. Bu durum, bireylerin sağlık, hastalık ve dünyayı algılamasını biçimlendirir.
Sağlık ve hastalığı etkileyen kültürel faktörler; iletişim, ekonomik durum, aile yapısı, cinsel davranışlar, nüfus politikası, beslenme, giyinme stratejileri, ırk, etnik yapı, boş zaman değerlendirmeleri gibi birçok değişkeni içerir.
En geniş anlamıyla, toplumun yaşam biçimini simgeleyen kültür; paylaşılan inanç ve duyguları, kişinin gerçekliği tanımlaması ve ona karşı tavır almasına rehberlik eden bilgiyi içeren bir kavramdır. Kültürün insan davranışları, düşünce ve duygularına olan bu etkisi, patolojik durumları da etkileyecektir. Davranışın normal- anormal olarak tanımlanması veya sınıflandırılması da kültüre bağlıdır. Kültürel özellikler, kültüre özgü belli özel ruhsal hastalıkların tanımlanması; ruhsal rahatsızlıkların belirti ve içeriklerinin kültüre göre değişebilmesi ve bir belirtinin anormal olarak nitelenmesinde kültürel çevreyle uyumluluğunun karar verdirici olması nedeniyle psikiyatrik değerlendirmede çok önemli yere sahiptir.
Ruhsal hastalıkların belirtileri sözler ve davranışlarla dışarı yansıdığından, bu hastalıklar temelde, biyolojik bulgulardan çok düşünce, duygu ve davranış anormallikleriyle tanınır. Kişi bunları önceden edindiği sözel ve davranışsal birikimle ifade eder. Bu birikimin oluşması ve şekillenmesi büyük ölçüde kişinin içinde yaşadığı kültürden etkiler taşır (Çam ve Engin, 2014).
Transkültürel Psikiyatri
Transkültürel psikiyatrinin temel yönelimini ünlü etnopsikiyatris Tsung-Yi Lin’in şu sözleriyle açık bir biçimde anlatabiliriz: ‘’ Modern psikiyatri Batı’da doğdu, Batı felsefesi ve bilimsel gelenekleri ile beslenerek büyüdü, Batı kültürünün de çocuğu olarak gelişti.
Modern psikiyatrideki klinik tabloların evrenselliği konusundaki test edilmemiş ön kabuller, sayıltılar ve ağır basan yoğun entosantrisizm, bu koşullar açısından ele alındığında, alışık olmadığımız psikiyatrik fenomenler ya da Batılı olmayan kültürlerde görülen ruhsal bozukluklara yardım etmeyi amaçlayan folklorik iyileştirme tekniklerinin niçin ‘yabancı’ , ‘ilkel’ ve ilginç olmayan olaylar olarak görüldüğünü anlamamızı sağlamaktadır. Çok basit bir yaklaşımda, bütün bu olayları kuşatan, barındıran ve gerçek anlamlarını kazandıran kültürel çerçevenin bütünlüğünden arındırılmış fenomenler ve pratikler olarak incelenmesidir. Kültürel psikiyatri yeni malzemelerle, yeni perspektiflerle ve yeni içgörülerle zenginleştirilmiş yaklaşımlarıyla, modern psikiyatrinin Batı kültürünü merkeze alan etnosantrisizminin kayıtsızlığını kırarak yeni açılımlara doğru yol almasını sağlayabilir.’’
Klinik bir disiplin olarak psikiyatri, aşıl işlevini yerine getirirken kültürel faktörleri göz önünde bulundurmaktan kaçamaz.
Kültür psikopatolojiyi 4 önemli yönden etkilemektedir:
1.Patojenik bir ajan olarak, yani bireyin psikolojik yaşamında ve davranışlarında ortaya çıkan bozulmanın bir nedeni olarak.
2.Patoplastik bir faktör olarak, yani ruh hastalığının belirtilerinin cinsini, tarzını ve ifade edilişini etkileyerek.
3.Dış ve iç stres kaynaklarına karşı koyucu bir faktör olarak.
4.Klinik belirtilerin yorumlanmasında yol gösterici olarak.
Yukarıda belirtilen 4 etki nedeniyle transkültürel psikiyatri tüm psikiyatrik durumların açıklanması, tanımlanması, yorumlanması ve değerlendirilmesiyle ilgilenmektedir. Bilişsel, duygusal, iletişimsel, davranışsal ve psikofizyolojik işlevler üzerinde kültürün etkisini incelemektedir.
Transkültürel Psikiyatrinin Katkıları
1.Klinik psikiyatri kitaplarında yer alan ve bu günde kullanılan ve bu günde kullanılan sınıflandırma sistemleri ve nozolojik tanımlamalar. Kraepelin’in de işaret ettiği gibi Batılı ruh hastaları üzerinde yapılan gözlem ve incelemelere dayanmaktadır. Oysa aynı hastalığın semptomları başka topluluk ve gruplarda farklılıklar göstermektedir. Transkültürel psikiyatri, daha zengin ve daha çeşitli semptomatoloji araştırmaları ile hastalık tanımlamalarımızı geliştirmeye ve böylece psikiyatrik nozolojinin giderek evrenselleşmesine, kısaca bilimselleşmesine katkı sağlamaktadır diyebiliriz.
2.Transkültürel psikiyatri bu gün artık ‘uygarlaşmış’ Batılı ülkelerde görülmeyen, ancak çoğu gelişmemiş Doğu ve üçüncü Dünya Ülkelerinde rastlanan nadir ve aşırı derecede özgül ruh hastalıklarını bize tanıtırken, Batı ülkelerinde günümüzde de görülen bazı ruh hastalıkların içsel dinamiklerle oluşum mekanizmalarını ve gizli yönlerini daha iyi anlamamızı sağlamaktadır.
3.Değişik topluluklarda ruhsal bozuklukların değişik sıklıkta ve yaygınlıkta görüldüğü bugün bilinen bir gerçektir. Söz konusu farklılıkları etkileyen sosyal ve kültürel özellikleri belirleme ve böylece psikiyatriyi betimleyici bir disiplin olmaktan kurtarma yönünde etnopsikiyatri ciddi katkılar sağlamaktadır.
4.Pratik açıdan bakıldığında, etnopsikiyatrinin sağladığı bilgiler, kendisininkinden farklı kültürlerden gelen insanlarla çalışırken psikiyatriste hastasını daha iyi anlama ve tedavi etme olanağı verir. En azından taraflı tutum ve davranışlardan kaçınabilmemizi sağlayabilir (Güleç ve Köroğlu, 1998).
Genel Klinik Psikiyatri- Kültürel Psikiyatri
Genel klinik psikiyatri ve kültürel psikiyatri etkinlik alanlarına, felsefelerine, ilkelerine ve hedeflerine göre gruplandırılabilir:
1.Genel psikiyatrinin etkinlik alanı ve konusu evrenseldir, uluslararası bir etkinlik olarak kabul edilebilir ve çağdaş tıbbın konularıyla bağlantılıdır. Bunların tersine kültürel psikiyatri görecelidir ve hastalıkların ulusal, yerel özelliklerini, farklılıklarının vurgulanması açısından da belirleyicidir.
2.Genel psikiyatri homojenliği ve benzerliği görmeye çalışırken kültürel psikiyatri değişkenliği homojenliği ve çeşitliği algılar.
3.Genel psikiyatri ruh-beden ilişkisi gibi konuları üstü kapalı geçmektedir. Kültürel psikiyatri daha egzotik, alışılmamış, sıra dışı kültürlere odaklanma eğilimindedir.
4.Uygulanan ilkeler temel alındığında genel psikiyatri biyomedikal, bilimsel, pragmatik ve vakaları temel alan bir disiplindir. Ruhsal bozuklukların öncelikle biyolojik sistemlerdeki bozukluklardan ortaya çıktığını savunarak, doğa kanunlarının rolünü vurgulamaktadır. Belirti ve burguların etkin tedavisi gibi pratik hedefleri amaçlayarak vakaları toplayan, değerlendiren, tekrar değerlendiren iyi düzenlenmiş bilimsel ve laboratuvar temelli yöntemler kullanılır. Kültürel psikiyatri, birey yönelimli yöntemler aracılığıyla varoluşçu tasarımları değerleri temel alan süreçleri ve teorik konuları ele alıp işler. Genel psikiyatri belirti ve bulguları tespit ederken, anketler listeleme teknikleri, hikâye formları gibi bazı dış araçlar kullanarak dışarıdan bir yaklaşımda bulunmaktadır ki, kültürel psikiyatri ise olaylara içerden bakmayı yeğleyen bir tutumla olgulara bakar.
5.Genel psikiyatrinin hedefi klinik tanı olup ‘diseaase’ yönelimli etiyoloji, belirti ve bulgularla sonuçlanan organik ve somatik değişikliklerin nedenlerini bulmaya yöneliktir. Kültürel psikiyatrinin sosyal hedefleri vardır. Kültürel psikiyatri patolojiyi incelerken hastayı kaynak alır ve hastalık yönelimlidir. Belirti ve bulguların öznel değerlendirmesini, dolayısıyla hastanın kendisini nasıl algıladığını önemser ve bu öznel yaşantı üzerine odaklanır.
Kültüre Bağlı Sendromlar
Kültüre Bağlı Sendrom (KBS) tanımı, daha çok ruh hastalığının halk tarafından anlatma ve kavramsallaştırma biçimlerini yansıtmaktadır. KBS’ lerin belirli kültürlere, aynı veya yakın coğrafi bölgelerde yaşayan topluluklara has olduğu tanımlanmıştır. KBS, bedenle ilgili fizyolojik düşüncelerin kültüre özgü semptom ve yakınmaların ortaya çıkardığında nasıl etkili olduklarını gösterir.(Tablo 1)
Kültüre Bağlı Sendrom |
Sendromun Çıktığı Ülkeler |
Belirtiler |
Amok Koşusu | Malezya, Endonezya ve Filiphinler | Amok koşusu kavramı Hindistan’da İngiliz egemenliği hüküm sürerken ipini gevşetip caddeye fırlayan bir fille ortaya çıkan bir durumdan geliyor. Madde bağımlılığı alkolizm gibi nedenleri var. Amok içsel bir patlama ile sosyal hayata öfkelenip sokağa fırlayıp şiddet saçmak anlamına geliyor. Önüne geleni öldüren hasta sonunda kendini de öldürüyor. Erkeklerde görülüyor |
Atagues de nervios | Latin Amerika | Ataklar halinde gelen ağlama, öfke tedirginlik durumu; histeri nöbeti ile karakterize bir tablodur. |
Bouffe Delirante | Haiti | Özellikle Haiti’nin Fransızca konuşulan bölgesinde ortaya çıkıyor. Çok ani şiddet ve öfke patlamaları, psikomotor ajitasyon ve paranoyak davranışlarla karakterize. Fransızca patlama anlamındaki bouffe ve çılgın anlamındaki dalirante kelimelerinin kombinasyonundan oluşuyor |
Dhat | Hindistan | Erkek hastalarının erken boşalma ve erektil disfonksiyondan muzdarip olduğu ve hastaların menilerinin idrara karıştığına inandıklarıbir hastalık. Geleneksel Hindu inancına göre meni hayati bir sıvı. Seksle yahut mastürbasyonla vücuttan dışarı atılması bu hastalarda anksiyeteye ve disforiye neden oluyor. Anksiyete kaygı, sıkıntı ve bunaltı hali. Dhat kelimesi İslamiyet öncesi Arap Yarımadası’nda iyilik ve yardımla ilgili bir tanrıça olan Dhat Haymym’den geliyor. |
Dromomania | Fransa | Hayata aniden ara verip uzun aylar boyunca seyahat edip ara ara durup yeni bir yerde kısa süreli işler yapıp aç kalmayacak şekilde para kazanma ile karakterize. Bildirilmiş bir vaka olan Jean Albert Dadaus yürüyerek Prag hatta Viyana’ya kadar gitmiş. 1887’de bir doktora tezine bile konu olmuş. |
Koro | Güneydoğu Asya | Erkekler cinsel organlarının karnına kaçtığına inanırlar Güney Çin’de ve güneydoğu Asya’da görülür.
Kaplumbağanın kafasını kabuğunun içine çekebilmesi haline benzediği için yöresel adı koro olarak kalmış. Koro Malezya dilinde kaplumbağa kafası demektir. Koro en çok erkeklerde görülüyor ve özellikle penis üzerine yoğunlaşıyor ancak memelerinin geri çekilmesi korkusu ile yaşayan kadın vakaları da bildirilmiş. 1967 yılında Singapur’da bir koro salgını bile yaşanmış. Genital organlarını geri çekilme sendromu. |
Latah | Malezya Endonezya | Malaya yerlerinde bir anlık uyaranla daha çok kadınlarda görülen ekolali, ekopraksi, ekomimi ve anlaşılmayan gülünç davranışlarla belirli disosiyatif bir durumdur |
Piblokto | Eskimo | Kuzey Kutup Dairesi’ndeki Eskimolarda görülüyor. Özellikle kışın kontrol edilemeyen saldırgan davranışlar, çığlık atma, depresyon, koprofili, soğuğa karşı hissizlik, ekolali gibi durumlarla karakterize. En çok Eskimo kadınlarında görülüyor. Sebebinin A vitamini zehirlenmesi olabileceği düşünülüyor çünkü Eskimoların diyeti A vitamini açısından zengin. |
Shin Byung | Kore | Anksiyete, uykusuzluk, anoreksiya, bulantı ile beraber gastrointestinal şikayetler gibi somatik semptomlar ortaya çıkıyor. Halk arasında hastaya musallat olan ölmüş atalarının ruhları yüzünden ortaya çıktığı düşünülüyor. |
Taijin Kyofusho | Japonya | Japonya’da gaz çıkararak diğerlerini rahatsız ettiklerini düşünüp, etrafı izleme belirtilerini içeren sendromdur. |
Wihtigo/Windigo | Kuzey Amerika | Kuzey Amerika yerlileri arasında görülür. Uzunca bir kıtlık ve açlık döneminden sonra kendilerini insan eti yiyen bir dev, bir canavara (vihtigo) değiştiği sanrısı gösterirler. İnsan eti yemeye karşı inanılmaz bir istek duyarlar. |
Türkiye’ye özgü psikiyatri tanı kategorisi:
Türkiye’de kültüre özgü bir psikiyatri tanı kategorisi tanımlanmamıştır. Ancak Yanık (2003) Makalesinde Şanlıurfa’da ana şikâyetlerinin karın üzerinde atma şikâyeti olan ve ‘bende hafirgan var’ diyerek psikiyatrist olmayan doktorlara başvuran kişilerle bir araştırma yapmıştır. Araştırma bulguları bu kişilerde organik bir hastalık saptamadığı, durumlarının psikiyatrik olarak değerlendirildiği ve antidepresan ilaçlarının başlandığı göstermiştir. Araştırma sonucunda hafirganın kültürümüze özgü bir sendrom olmaya aday olduğu, hafirganın kendi başına bir sendrom olarak tanımlanması veya anksiyetenin kültüre özgü bedensel ifadesi olarak tanımlanması konusunda ek tartışmalara ihtiyaç duyduğu vurgulanmıştır.
Kültüre bağlı olarak adlandırılan bozukluklar, hemen her zaman, ağır fonksiyonel psikozların ve çeşitli nörotik semptomların varyasyonlarından ibarettir. Hemen hiçbiri yeni diyagnostik antiteler değildir. Hepsi, Bat ı da bilinen hastalıkların benzerleridir. Olan yalnızca o kültürün renginin hastalık tablosunda yansımasıdır (Babaoğlu, Transkültürel Psikiyatri).
Kültürel çoğulluğun öneminin arttığı, küreselleşme tecrübesine rağmen yerel renk ve inanışların ön plana çıktığı bu dünyada; ruhsal bozuklukların oluşum ve şekillenmesinde kültürün oynadığı rol yeterince tanınabilmelidir. Kültür yeni tanı kategorilerinin inşa edilmesinden hastalıkların gidişine, belirli örüntülerinden neyin hastalık olup neyin olmadığının belirlenmesine dek pek çok düzeyde etkilidir (Çam ve Engin, 2014).
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Çam, O., & Engin, E. (2014). Ruh sağlığı ve hastalıkları hemşireliği bakım sanatı. İstanbul Tıp Kitabevi.
- Güleç, C., & Köroğlu, E. (Eds.). (1998). Psikiyatri temel kitabı. HYB.
- BABAOĞLU, A. N. TRANSKULTIUREL PSIKIYATRI.
- Uçan, Ö., Taşçı, S., & Ovayolu, N. Transkültürel Hemşirelik. Nefroloji Hemşireliği Dergisi, 5(1-2), 66 69.