Bireyin içinde bulunduğu sosyal koşulların, duygu, düşünce, davranış ve tutumlarını etkilediği uzun zamandan beri bilinmektedir. Nitekim sosyal farklılıklar ve hızlı sosyal değişim bireylerin tutarlı bir kimliğe sahip olmalarını zorlaştırır. Cooley’e göre kim olduğumuzu ancak diğer insanlarla olan etkileşimimiz sayesinde öğrenebiliriz ve benliğimizi başkalarıyla deneyimlediğimiz sosyal etkileşimlerimizin üzerinden inşa ederiz (Schaefer, 2016).
Goffman’a göre ise insanlar, bir tiyatro sahnesindeki oyunun oyuncularıdır. Bu oyuncuların kimlikleri ise oynadıkları rollerdir. Her oyuncu kendi rolünü yazar ve oynar. Bu oyunda tek bir rol olmadığından tek bir kimlikten de söz edilemez. Birey, içinde bulunduğu koşulları değerlendirir ve koşullara uygun kimliğini seçer. Benzer şekilde Zygmunt Bauman da insanların “Akışkan modernite” içerisinde bir kimlikten diğerine sürüklendiğini belirtmiştir. Han ise insanların “şeffaflaşmak” adına özel hayatlarını ve kimliklerini ifşa ettiklerini; bu nedenle gizlilik, yabancılık gibi kavramların ortadan kalktığını ve bunun aslında küresel-totaliter şiddete dönüştüğünü öne sürmüştür. Bu noktada Han ile benzer görüşlere sahip olan Niedzviecki, kendisini sürekli şeffaf bir biçimde teşhir ve ifşa ederek kimliğini sergileyenlerin aynı zamanda diğer insanları da dikizleyen bireyler olduğunu öne sürmüştür; bu düşüncelerini de “Dikizleme kültürü” başlığı altında açıklamıştır (Medin, 2016; Özdemir, 2012). Benzer şekilde Nada Svob-Dokic ise, sosyal ağların bireylerin dikizleme ve teşhir duygularını desteklediğini, sosyal medyada takip edilme, beğenilme ve tepki almanın bir yandan bireyleri mutlu ederken diğer yandan teşhirin de seviyesini arttırdığını, mahremiyeti azalttığını vurgulamıştır (Kellner, 2001).
Ancak sanal ortamda teşhir edilen kimlik daima gerçek kimlik olmayabilir. Sıklıkla böyle durumlarda “çevrimiçi kimlik” kullanılmaktadır (Öztürk ve Çalıcı 2018). Birey çevrimiçi kimliği sayesinde gerçek hayatta ulaşamayacağı insanlara ulaşabilir, söyleyemeyeceği sözleri söyleyebilir veya yapamayacağı davranışları sergileyebilir. Dolayısıyla, gerçek hayatta inhibe ettiği birçok özelliği, gizli duygu, düşünce, arzu veya korkularını sosyal medyada bu kimlik aracılığıyla ortaya çıkarabilir. Buna disinhibisyon denir. Birey bu durumda kimi zaman gerçek hayattakinden daha samimi, doğal ve nazik davranabilir. Bu durum bireyin farklı baş etme yöntemleri kazanması ve farkındalığının gelişmesi gibi olumlu etkiler sağlayabilir. Ancak disinhibisyon daima olumlu etkiler yaratmayabilir. Birey çevrimiçi kimliği aracılığıyla gerçek hayatta kullanamayacağı kaba bir dil kullanabilir, öfkeli, tehditkar ve tacizkar olabilir. Bunun nedeni bireyin sanal ortamda kendisini gerçek hayattakinden daha özgür ve bağımsız hissetmesidir. Buna “Çevrimiçi disinhibisyon etkisi” denir. Suler, çevrimiçi disinhibisyon etkisinin nedenlerini şöyle açıklamıştır (Suler, 2004):
- Dissosiyatif Anonimite (Benim kim olduğumu bilemez ki): Birey sanal ortamda düşmanca duygularını ifade ederken gerçekte kim olduğunun bilinmemesi nedeniyle kendini olabildiğince özgür hisseder. Bu durumun ileri seviyesinin “siber dissosiyasyona” işaret ettiği bildirilmiştir.
- Görünmezlik (Beni göremez ki): Çevrimiçi ortamda iletişim sırasında görmemek ve görülmemek, tepkilerin daha az önemsenmesine neden olur. Bu durum disinhibisyonu attırır.
- Eş zamansızlık (Sonra görüşürüz): Çevrimiçi iletişim, yüz yüze kurulan iletişim gibi eş zamanlı olmayabilir. Geribildirim, dakikalar, saatler gibi uzun süre alabilir. Bu durum çevrimiçi kimliğin sahibine, tehlikeli ortamdan “kaçma” fırsatı sunar.
- Tekbenci introjeksiyon (Her şey benim zihnimde olup bitiyor): Birey yazılan metnin kime ait olduğunu, yazarın görüntüsünü ve sesini tanımayabilir. Bu durumda o metne zihninde bir ses ve görüntü atfeder. Dolayısıyla iletişim, karşılıklı diyalog şeklinde devam ediyormuş gibi bir hisse kapılır.
- Dissosiyatif İmgelem (Bu sadece bir oyun, gerçek hayat kuralları burada geçerli değil ki): Bireyin sanal dünyayı gerçek hayattan bağımsız bir oyun sahnesi olarak algılamasıdır. Dolayısıyla gerçek hayattaki norm ve kuralların bu oyunda geçerli olmadığını düşünmesi inhibisyonu arttırır.
- Statü ve Otoritenin Zayıflaması (Burada herkes eşittir): İnsanların çoğunlukla gerçek hayatta otorite figürlerine karşı duygu ve düşüncelerini ifade etmekten çekindiği belirtilmektedir. Ancak çevrimiçi ortam, birey tarafından statü vb. özelliklerden bağımsız bir alan olarak algılandığında, birey bu alanda herkesin eşit olduğunu düşünebilir ve otorite figürüne karşı gerçek hayatta veremeyeceği tepkileri sanal ortamda sergileyebilir.
Dolayısıyla sanal ortam ve modernitenin kimlik üzerindeki etkileri yadsınamaz. Değişen sosyal koşullar, yaşam olayları ve sorumluluklara uyum sağlayabilmek için kimlik kavramı sürekli değişip gelişmektedir. Ancak, bazı durumlarda bireyler çevrimdışı “tam zamanlı” kimliklerinin sorumluluklarından ve yaptırımlarından uzaklaşabilir, sanal ortamda daha özgür, farklı ve çeşitli “part time” kimliklere sığınabilirler. Çevrimiçi kimlik, part time kimliklerden yalnızca biridir. Bu kimliğin sık ve sürekli kullanılması çevrimiçi ve çevrimdışı kimliklerin entegrasyonunu engelleyebilir, gerçek hayat ve sanal ortamdaki kimliklerin çatışmasına neden olabilir.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Suler J. The online disinhibition effect. Cyberpsychology & behavior 2004;7(3):321-6.
- Öztürk E, Çalıcı C. Modern Toplumda Kimlik, “Siber Dissosiyasyon” ve “Siber Alter”: Teorik ve Klinik Bir Yaklaşım. Öztürk E, editör. Ruhsal Travma ve Dissosiyasyon. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2018. p.39-47.
- Schaefer RT. Sociology in modules. 3rd Edition McGraw-Hill Higher Education. New York. 2016.p. 82-4.
- Kellner D. “Popüler Kültür ve Postmodern Kimliklerin İnşası”, Çev: Gülcan Seçkin, Doğu Batı 2001;15:187-219.
- Medin B. Dikizleme günlüğü: Kendimizi ve komşularımızı gözetlemeyi niçin bu kadar sevdik? TRT Akademi 2016;1(2):786-9.
- Özdemir Z. Sosyal medyada kimlik inşasında yeni akım: Özçekim Kullanımı. Maltepe Üniver sitesi İletişim Fakültesi Dergisi 2012;2(1):112-31.
Gönderinin Yazarı

İstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa’da çalışmaktadır. Ruh sağlığı ve psikiyatri hemşireliğinde doktorant ve akademisyendir.
iletişim: ozlem@hipokampusakademi.com ozlemkackin.711@gmail.com