Bu yazıda başlık başlık ilerleyeceğiz.
STRES NEDİR?
Modern çağın hastalıklarından biri sayılabilecek ‘stres’ aslında insanoğlunun bu evrene gelişiyle birlikte kendini koruma, ortama uyum sağlama ve değişim için oldukça önemli bir adımdı. Eski zamanlarda avın peşinde koşarken, yemeğini yarına saklarken, yuva kurarken veyahut ailesini dış dünyadan korumaya çalışırken insanla bir bütün halinde devir daim yapan bu olgu insanın hayatta kalmasını sağlayan en becerikli silahıydı belki de.
Stres kimi zaman biyolojik, fizyolojik, duygusal olarak kimi zaman da davranışsal olarak kendini dışa vurur. Olaylar, mekanlar, durumlar hatta kimlikler değiştikçe de kendini farklı şekillerde gün yüzüne çıkartır.
Selye‘ye göre ” Stresin nedeni ne olursa olsun sonuçta homeostasis bozulur ve vücutta strese karşı tepki oluşur.” Yani vücut kendi dengesini kurmaya ve devam ettirmeye çalışır. Sağlıklı olduğu için tepki verebildiğini göstermeye çalışır. Ortamda stres yaratan bir durum, kişi veya olgu varsa ona karşı uyum, adaptasyon yolunu bulmaya çabalar.
STRESİN PARÇALARI NELERDİR?
Stres, organizmayı herhangi bir şekilde harekete geçiren kavram dedik. Bu harekete geçirme olayı bir olay, kişi, durum ve olguyla gerçekleştiği için onlara stres kaynağı diğer bir adıyla “stresör” denilir.
Organizma stresörle karşılaştığında bir sürece girer. Bu süreçte fiziksel ve duygusal tepkiler ortaya çıkar.
Bir de bu tepkiler kadar önemli bir nokta var ki oda şu, karşılaşılan her stres kaynağı organizmaya stres alarmı vermeyebilir. Çünkü organizma stresin düşünce yüklemesini her zaman yapamayabilir. Sonuç olarak olaylar düşüncelerin perde önü halidir. Richard Lazarus‘a göre stres bir durumu yorumladığınız zaman başlar.
Düşünceleri tanımlama bir nevi değerlendirmedir. Organizma farklı bir durumla karşılaştığında durumun ne kadar zor ve tehlikeli olduğuna karar verdi ve kendine ona göre yol çizdi.
Bu değerlendirmenin basamaklarına bir bakalım.
1. “Tehlike ne?” sorusu
- Tehdit olabilecek durum, kişi ve olgu değerlendirmesi
2. Bireyin stresle başa çıkabilme becerisi
- Stresi yaratan stresörler ve organizmanın verdiği stres tepkileri
Stresörleri yakından tanıyalım.
→ Önemli hayati değişiklikler
- Çocuk sahibi olmak, iş değiştirmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak vb.
→ Felaketler
→ Günlük zorluklar
- Arkadaş ilişkilerinde zıtlıklar
- Evde unutulan eşyalar
Bazı psikologlar en önemli stresör kaynağının bu olduğunu savunur.
→ Çevresel faktörler
- Yaşanan çevrede kirlilik, salgın hastalık, yaşantı şekiller vb.
- Kontrol edilmesi zordur ve organizmayı farkında olmadan etkiler.
STRESİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Stresin belirtilerini üç ana grupta inceleyelim.
1. Fiziksel Belirtileri :
- Kişide baş ağrısı, düzensiz yaşam, düzensiz uyku, gerginlik, kas ağrıları vs.
2. Duygusal Belirtiler
- Kişide yüksek kaygı hissi, endişe yoğunluğu, çabuk pes etme, hızlı duygu değişimleri vs.
3. Zihinsel Belirtiler
- Konsatrasyonda sıkıntı, karar vermekte güçlük, hafıza da zorluk vs.
STRESİN FİZİKSEL ETKİLERİ NELERDİR?
Fiziksel etkiler organizmanın hızlı tepkileridir. Akut stres sonucu ortaya çıkabilir.
Akut stres, aşırı travmatik stres ile karşılanması sonucu ortaya çıkan sendromdur. Bu süreç zarfında,
- Kan damarları daha fazla kan pompalayabilmek için gerilir.
- Besin ve oksijen organizmada daha hızlı dolaşır.
Bu durumun uzun süreye yayılması durumda şu olumsuzluklar ortaya çıkabilir :
- Artan kan basıncı (Hipertansiyon)
- Damar hastalığı ( Plak oluşumu,KAH..)
- Metabolizma hasarı
→ Kortizol ve glikagon gibi hormonlar vücutta depolanır. Depolanan enerjiyi harcayacak yeterli hız ve aktivite olmadığından kan şekeri yükselir.
- Üreme sorunları
→ Aşırı ve akut stres üremeyi olumsuz etkiler. Üreme hormonlarını baskılar. Erkeklerde üreme kısıtlığı yapmasa da ereksiyon bozukluğu ve cinsel iktidarsızlık sıklaşır.
- Bağışıklık
→ Organizma kronik strese koşullanırsa bağışıklık sistemi görevini tam anlamıyla yapamaz ve bir süre sonra çöker. Yapılan deneylerde stres altındaki insanların daha sık hastalandıkları gözlemlenmiş.
STRESİN DUYGUSAL VE DAVRANIŞSAL ETKİLERİ NELERDİR?
Günümüzde yapılan araştırmalarda glikokortokoid reseptörler en çok hipokampus ve frontal kortekste bulunuyor. Hipokampus beyinde hafıza ve öğrenmenin merkeziyken frontal korteks muhakeme,dürtü kontrolleri ve planlama gibi işleri yürütür. Glikokortokoidler başlıca stres hormonlarıdır. Strese maruz kalındığında hormon salınımında artış gösterir. Uzun süren stres hormonların salınımınıda arttıracağından yan etki olarak bu bölgelerde atrofi yani küçülme ya da yer yer hücre ölümü meydana gelir.
Yapılan deneylerde strese maruz kalan hayvanlarda yine bu bölgelerde atrofi görülmüş.
Bu sebepten stresin etkisiyle değişim gösteren her bölge organizmanın davranışlarını, sorgulama yeteneğine vs. zarar verir.
Stresin duygusal olarak öne çıkardığı en popüler konu “depresyon”dur.
Depresyon, anhedoni durumudur. Yani yapılan hiçbir şeyden keyif alınmaması.
Kişi depresyon halindeyken frontal korteksin içinde yer alan anterior singulat serotonini baskılar ve gelen uyarıya cevap veremez. Bu durumda kişi kendini karamsar hisseder.
Bir başka aşina olunan durum “öfke”dir. Stresin yine duygusal ve davranışsal tepkisidir.
Yapılan bir deneyde bir grup insanla görüşmeler yapıldı ve bu insanlar A ve B tipi olmak üzere iki ayrıldı.
A TİPİ İNSAN: Tepkici
Çabuk sinirlenen
Rekabet seven
Agresif
B TİPİ İNSAN: Uyumlu
Ayrılan bu tipler dokuz sene boyunca gözlemlenmiş ve sonuç olarak TİP A olan kişilerde kalp problemlerinin TİP B deki insanlara göre daha fazla ortaya çıktığı görülmüş.
PEKİ İNSAN STRESLE NASIL BAŞA ÇIKABİLİR?
Stres, organizmanın son durağı. Olumsuz düşüncelerin, hayattan şikayetlerin ve hiçbir şeyi yeterli görmeme durumunun paket hali. İnsan olarak ilk evimiz kendimiziz. Ne kadar olumlu düşüncelerle beslersek ne kadar yaptıklarımızın farkında olursak ve belki de neyi neden yaptığımızı kendimize dürüstçe anlatabilirsek kendimize iyi bakabilme şansımız olur. Asıl düşünülmesi gerekenden çok uzakta kör noktalara takılıp neden aydınlanmadıklarını sorguluyoruz. Uzun süren düşünce maratonundan sonra yoruluyor ve bir yerde sızmış halde buluyoruz kendimizi.
Çözüm önerim yazabilirsiniz. Her şekilde ve her zaman. Kendinizi kısıtlamadan. Kimi zaman mantıklı ve makul kimi zaman saçma sapan ancak yazmak insanın ruhuna iyi gelir. Yazarken aynı zamanda gerçekten neye takıldığını fark edip ona göre yol izleyebilir ya da duygularını bastırmadan yaşayabilirsin. Onların varlığını kabul edebilirsin.
Psikolog James W. PENNEBAKER ve arkadaşları yürüttükleri bir çalışmada yazmanın kişisel duyguları açığa çıkarmakta iyi bir yol olduğunu ve kişiye iyi geldiğini ortaya koymuş.
Bir de stresi yönetme yeteneğinizi geliştirebilirsiniz. Bunun için muhteşem nefes egzersizleri mevcut.
Kaynaklar ve İleri Okuma:
- http://www.scio.com.tr/hans-selye.aspx
- http://dergipark.gov.tr/download/article-file/201826
- http://www.ozgurduranyurtsever.com/genel-adaptasyon-sendromu-ya-da-biyolojik-stres-sendromu-nedir/
- http://www.khanacademy.org.tr/video.asp?ID=9180
- file:///C:/Users/DEMET/Desktop/stres/Stres%20Y__netimi[%2391096]-77499.pdf