Selmin Köse ve Merve Murat’ın 2020 yılında “Tip 1 Diyabet Tanısı Konulmuş Çocuklarda Ruhsal Belirtiler” isimli yazdığı International Journal of Caring Sciences’da yayınlanan makalesinin verilerine göre:
Diyabet, pankreasın insülin salgılamasındaki tam ya da kısmi yetersizliği ile karakterize, kronik bir hastalıktır. Dünya çapında 2014 yılı itibariyle 422 milyon insanın diyabet tanısı aldığı, 18 yaş üstü bireylerde %4,7 olan diyabet prevelansının 2 kat arttığı ve %8,5 olduğu bilinmektedir. Dengesiz beslenme, az hareketli yaşam gibi değiştirilebilir faktörlerin yanı sıra genetiğin de bu hastalıkta etkili olduğu bilinmektedir (WHO, 2018).
İki tipi bulunan diyabetin, insülin bağımlı tipi olarak da bilinen tip-1 diyabet, daha çok çocukluk ve ergenlik döneminde ortaya çıkmaktadır. ABD’de 18 yaş altı her 300 kişide 1 kişinin tip-1 diyabet tanısı aldığı ve dünya genelinde genel prevelansın %2-5 civarında arttığı bilinmektedir (Maahs ve ark., 2011). Pankreasta insülin eksikliği nedeniyle günlük belirlenen dozda insülin almak zorunda kalan çocuk hastalığının tedavi sürecine zor bir şekilde adapte olmaktadır. Sık sık idrara çıkma, su içme, kilo kaybı, açlık hissi ve kan şekerinin dengesizliği ile baş edememe, tanı alan çocuğun hem akademik başarısını hem de sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Diyabet nedeniyle, çocuğun benlik saygısında azalma, kendini akranlarından farklı hissetme, akran grubuna dahil olamama ve akran ilişkilerindeki bozulmalar gibi sorunlar sosyal kaygıya da neden olabilmektedir. Çocuk ile beraber ailesi de ilk tanı alma süreci ve hastalığa psiko-sosyal uyum sürecinde bu zorlukları yaşamaktadırlar.
Birçok kronik hastalıkta olduğu gibi, tedavinin süreklilik gerektiren bu hastalığa psikososyal uyumu önem taşımaktadır. Kronik bozukluklar arasında yer alan diyabet ile psikolojik bozukluklar arasında da bir ilişkinin olduğu bilinmektedir (Grey ve ark., 2002). Ancak hastalığın daha çok fiziksel boyutu üzerinde durulduğu için psikolojik boyutu genellikle ihmal edilmektedir. Psikososyal uyum, bireyin hastalığı ile ilgili psikolojik uyumunu, mesleği, özel hayatı, çevresi ile ilgili sosyal uyumunu, tedavi sürecinin maliyeti ile ilgili ekonomik uyumu gibi geniş bir alanı kapsamaktadır. Çocuğun diyabet tanısı konduğu yaşı, ona özgü düzenlenen tedavisi, sağlık ve hastalık algısı ve bunlardan da önce çocuğun bu durumları değerlendirebilmesinde etkili olan bilişsel düzeyi önemli bir yer tutmaktadır. Tip-1 diyabet tanısı alan ergen ve genç erişkinlerde görülen psikiyatrik hastalık tanıları çalışmalarda farklılıklar göstermekte olup, birçok çalışmada çoklu ruhsal hastalık tanısı alma sıklığının yüksek olduğu belirtilmektedir). Tanı dağılımına bakıldığında da tip-1 diyabet tanısı almış çocuk ve ergenlerde anksiyete, depresyon, uyum bozukluğu ve yeme bozuklukları prevalansının normal popülasyona göre daha yüksek olduğu bildirilmektedir (Northam ve ark., 2005).
Çocuk ve genç bireylerde öncelikle tedaviye uyumsuzluk ve belirtilerin yönetilememesi görülse de ilerleyen yaşlarda bu sürece uyum artmaktadır. Bu sorunun yanı sıra çocuğun kendisini diğer akranlarından farklı hissetmesi ve damgalaması, çocuğu ruhsal açıdan yaralamaktadır. Ortaya çıkan ruhsal belirtiler mevcut tıbbi tedaviyi ve diyabetin seyrini etkileyebilmekte ve sıklıkla klinisyenlerin dikkatinden kaçabilmektedir. Araştırmalar klinikler arasında konsültasyonun ve liyezonun gerekliliğini de ortaya koymaktadır. Klinikler arası iş birliği ile hastaların yaşam kalitesinin yükseltilmesi, oluşabilecek komplikasyonların önüne geçilmesi ve bu sayede tedavi maliyetlerinin düşürülmesi sağlanabilir.
Orijinal Makale: Kose, S., & Murat, M. (2020). Psychological Symptoms in Children with Type-1 Diabetes. International Journal of Caring Sciences, 13(1), 288–293.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- World Health Organization-Diabetes. www.who.int/en/news-room/fact- sheets/detail/diabetes (Erişim tarihi: 12.06.2019)
- Maahs, D. M., West, N. A., Lawrence, J. M., & Mayer- Davis, E. J. (2010). Epidemiology of type 1 diabetes. Endocrinology And Metabolism Clinics of North America, 39(3), 481–497.
- Northam, E. A., Matthews, L. K., Anderson, P. J., Cameron, F. J., & Werther, G. A. (2005). Psychiatric morbidity and health outcome in type 1 diabetes–perspectives from a prospective longitudinal study. Diabetes Med, 22, 152-157
- Grey, M., Whittemore, R., & Tamborlane, W. (2002). Depression in type 1 diabetes in children: Natural history and correlates. Journal of Psychosomatic Research, 53, 907– 911.
Fiziksel hastalıkların psikososyal tepkilerine uyan güzel bir örnek olmuş. Empati yapınca, içinde bulunduğumuz koronavirüs tedbirlerine de benziyor aslında. Biz nasıl sürekli maske takmaktan bunalıp, bazen “Ee takmıyorum, ne olacaksa olsun artık” diyorsak, tip-1 diyabetli bireylerde de “Ne olacaksa olsun artık, bakmayacağım da, enjeksiyon da yapmayacağım” diyebilme ihtimalini düşündüm. Yaşam boyu devam etmesi bilhassa bunaltıcı ve sıkıntı verici olabilir. İyi bir motivasyon şart. Yazı için çok teşekkürler.