KUŞLAR DA GİTTİ
Yol biter, gün biter, can biter, İstanbul bitmez…
Peki ya insanlık biter mi?
Bu eserde Yaşar Kemal Efsanesi Çukurova’nın bağrından kopmuş, Florya’nın düzlüğüne uğramıştır. Öykü buram buram memleket özlemi çeken insanların karınca misali yuvalandığı bir şehirde; İstanbul’da geçer. Ne memleketten bir haber vardır ne de kör olası İstanbul’da bir ekmek parası. Umuda yolculuk başlar kafes dolu kuşlarla. Cami, kilise, sinagog kapılarında cennet kuşları pazarlanır bir simit parasına.
“Azat buzat beni cennet kapısında gözet”
Tutsak edilen kuşlar azat edilmeyi bekler. Peki ya tutsak eden mi suçludur, azat ettirmeyen mi? Hayata tutunmaya çalışan üç gencin zorlu mücadelesi, insanlığın varlığına ve kuşların özgürlüğüne bağlıdır.
Peki ya insanlık kalmış mıdır?
“İnsanlara söz ettirmem. Olmaz. Bir yerlerde bir şeyler kalmıştır. Biz onu bulamıyorsak gücümüz yoktur. O parlak ışığı göremiyorsak, gözümüz içimizin karanlığındadır.” Mahmut’ un insanlığa dair umudu son sayfalarda büyük bir hayal kırıklığına uğrar. Ne insanlık kalmıştır ne de özgürlüğüne kavuşmuş kuşlar…
GAZAP ÜZÜMLERİ
Eser “Büyük Buhran” dönemini yansıtmış olup kurgudan ziyade gerçekleri ele almıştır.
John Steinbeck anlattığı hikâyelerin gerçek birer tanığıdır, Yaşar Kemal gibi o da ırgat bir ailenin ırgat çocuğudur. Yokluğu bilen, acıyı gören, anlayan, anlatan, sistemin kölesi olmayı reddeden, halkın içinden gelmiş büyük bir yazardır.
“Ölüm kokan bir memleket burası, Memleketin kemikleri burası. İnsanların canlarını dişlerine takmak zorunda kalmadan yaşayabilecekleri bir yere hiç gelebilecek miyiz acaba?” (syf:250). Yazar umuduyla, öfkesiyle sorar bu soruyu. Ne yazık ki mekan, zaman, insanlar değişse de sömürülen emek hep aynı.
“Derken yerlerinden, yurtlarından olanlar batıya doğru akmaya başladı… Kansas’ tan, Oklahoma’dan, Teksas’tan, New Mexico’dan, Nevada’ dan, Arkansas’tan aileler, kabileler dışarı sirkeleniyordu durmadan.” (syf:286). Doğudan batıya akan yokluk. Çukurova’ya, İstanbul’ a, Kaliforniya’ ya akan yokluk. Sonu gelmeyen yokluk.
Umuda tutunan yokluk böylece düşer yollara…
Zengin hep daha zengin olmak isterken fakirin tek bir amacı vardır karnını doyurmak. Kapitalizm yerle bir eder insan emeğini, bir işi ne kadar talep eden varsa emek o kadar değersizleşir. Sesin yükselirse, isyan bayrağın açılırsa adın “kızıl” a çıkar. Ne ekmek vardır sana ne de yaşam tek hak ettiğin ölümdür bundan sonra.
Joad ailesi atalarının doğdukları, öldükleri topraklarda topraksızlaştırılmış çiftçi bir ailedir. Oysa bir çiftçi için toprak varlığıdır. Yokluğu açlık, sefalet demektir ve Joadlar bunun farkındadırlar… Joadlar meyve bahçeleri, beyaz evleri, binlerce iş ilanıyla ünlü Kaliforniya’ya, başkalarının topraklarında ırgat olmanın umuduyla düşerler yola. Onlar 66 nolu karayoluna düşen binlerce aileden yalnızca bir tanesidir.”66, kaçan insanların yoludur….kaçan göçmenlerin yoludur o.” (syf:144)
Yol uzun, aile kalabalıktır. Yolda tek tek eksilir aile, annenin bütün çabalarını rağmen. Joadlar anaerkil bir aile olmanın ataerkilden çok daha faydalı olduğunu gösterir bize. Anne ailenin bir arada olması, dağılmaması için elinden gerekeni yapar. Aldığı kararlarla aileyi tüm eksilenlere rağmen bir arada tutmayı başarır. Ailenin en düşünceli bir diğer üyesi ise Tom’dur. Tom, hayatınız da var olmasını isteyebileceğiniz bir karakter. O dürüst, fedakar, onurlu, akıllı, cesaretlidir. Ailesi için, dostları için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdır.
Yazarın kendi görüşlerini ve bir sonraki bölümün sebeplerini anlattığı, eleştirdiği yazılar çok başarılıydı. Son sayfada Cimon ve Pero‘nun hikayesinden esinlenen yazar son vuruşuyla hikayeyi noktalar.
“Başın dertteyse, canın yanmışsa, bir şeye ihtiyacın varsa… fakir insanlara git. Sana ancak onlar yardım eder… yalnız onlar.”(syf:461)
Keyifli okumalar…
Kaynakça ve İleri Okumalar:
1.Yaşar Kemal, Kuşlar Da Gitti (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2019).
2. John Steinbeck, Gazap Üzümleri (İstanbul: Sel Yayıncılık, 2020).
3. https://www.gzt.com/jurnalist/1929-buyuk-buhran-karapersembe-3334689
Yazının son alıntı cümlesi bilhassa ilgimi çekti lakin tamamen bir güzellemeye katılmıyorum. Her grubun içerisinde iyi ve kötü insanlar var. Fakir birisi de hırsız, dedikoducu, başkalarına zarar veren ve kötü birisi olabilir.