Savaş… İfade ettiği anlam, zihnimizde tanımlanan görüntüler, hissettiklerimiz hep farklıdır. Kimi savaş üzerine kitaplar yazar, kimisi ise bir şiiri yeterli bulur. Susan Sontag ‘’Başkalarının Acısına Bakmak’’ isimli kitabında (Sontag, 2004); ‘’…Savaş, iç deşer; savaş, bağırsakları boşaltır. Savaş, teni yakıp kavurur. Savaş, organları bedenden koparır. Savaş, yıkıp yok eder. Ve savaş, insan türünün doğasından gelir’’ diyor. Bu ifade savaşı net bir biçimde tarifliyor. Evet savaş yıkıp yok eder. Sadece fiziksel değil ruhsal olarak da yıkar savaş. Bizler bununla ilgili filmler izler, okumalar yaparız. En etkilendiğimiz savaş ile ilgili kurduğumuz empati bile, zihnimizde kalıcı değildir. Bahsi geçen kitapta Susan Sontag (Sontag, 2004); ‘’Artık savaşlar hepimizin oturma odalarında sükûnet içinde seyredilip dinlenen görüntü ve seslere dönüşmüş durumdadır’’ der ki bu durumu oldukça güzel izah eder. İşte bu görüntü ve sesler, iki boyutlu bir gerçeklikten öteye gider ve kimilerinin zihninden uzun zaman atamadığı psikolojik etkilere yol açar.
İnsanoğlunun yaşadığı en büyük travmalardan biri savaşlardır ve ne yazık ki teknolojideki ilerleme, savaşları yalnızca insanların birbirine saldırdığı durumdan çıkarmış, birçok şekilde insanları etkilemiştir. Böyle büyük bir travma insanların üzerinde etkisi yıllarca devam eden psikolojik sorunlara da sebebiyet vermiştir. Travmatik olayların ardından insanların yaşadığı psikolojik problemler, farklı biçimlerde adlandırılmıştır ve bu isimlerin birçoğu savaşlarla ilgilidir. Savaşlarda yaşanan travmatik olaylarla ilişkili ruhsal sorunlar Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nda; savaş yorgunluğu, savaş bunalımı ve savaş nevrozu gibi adlarla anılmıştır (Yıldız ve Bulut, 2017). Tarihsel süreç içerisinde Travma sonrası Stres Bozukluğunun bir tanı olarak kabul görmesinde, Travma Sonrası Stres Bozukluğunun anlaşılması ve tedavisinin geliştirilmesi çabalarında savaşların belirleyici rol oynadığı açıktır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında askerlerin yaşadığı psikolojik problemler daha sistematik bir biçimde ele alındıysa da travma sonrası bozukluklara ilişkin araştırmaların Vietnam Savaşı sonrasında arttığı görülmüştür. Vietnam Savaşı, Travma Sonrası Stres Bozukluğu adlandırması ve hastalığın psikiyatri literatüründe yerleşmesini pekiştirmiştir. Vietnam Savaşı’ndan elde edilen tecrübeler sonunda, düşük yoğunluklu savaşlar için Travma Sonrası Stres Bozukluğunun yaygın bir psikiyatrik sorunun olduğunu görülmüştür ( Yıldız ve Bulut, 2017).
Travma Sonrası Stres Bozukluğu ile ilgili araştırmaların sayısı, Vietnam Savaşı sonrasında büyük bir artış göstermiştir. Bu araştırmaların ortaya koyduğu tablo ise gerçekten korkutucudur. Örneğin; Vietnam Savaşı sonrasında askerler arasında yapılan sonuçlar; bu savaşta farklı travmalara maruz kalan erkeklerin %15.2’sinin, kadınların ise % 8.5’inin Travma Sonrası Stres Bozukluğu tanı ölçütlerini karşıladığını göstermektedir (Yıldız ve Bulut, 2017). Farklı savaşlar sonrasında Travma Sonrası Stres Bozukluğu üzerine yapılan araştırmalar da benzer sonuçlar ortaya koymaktadır. Travma Sonrası Stres Bozukluğu belirtilerinin 15 yıl boyunca etkili olabildiği bilgisi, savaş sonrasında ulusların yaşadığı problemlerin ciddiyetini bir kez daha gözler önüne sermektedir (Yıldız ve Bulut, 2017).
Travma Sonrası Stres Bozukluğu tanısı alan insanların yaşadıkları problemin ciddiyetini anlayabilmek için bozukluğun belirtilerinden kısaca söz etmek yerinde olacaktır. Literatürde Travma Sonrası Stres Bozukluğunun klinik özellikleri üç ana grupta toplanmıştır (Katip, 2021).
- İlk grup aşırı uyarılmışlık durumuyla ilgilidir ve sürekli kaygı, uykusuzluk, ve konsantrasyon güçlüğü gibi belirtileri kapsar.
- İkinci grup ise bozukluğa neden olan olayla ilgili imgelerin sürekli yinelenmesiyle ilgilidir. Birey, olaya ilişkin imgeleri, sesleri ya da kokuları hiç beklenmedik zamanlarda yeniden algıladığını hissedebilir ya da olayla ilgili rüyalar görür.
- Üçüncü grup ise kaçınma belirtilerini içerir. Olayı anımsatacak yerlerden, konuşmalardan ya da etkinliklerden kaçınma, aktivite ve ilgilerin azalması ile ilgili belirtiler bu grupta yer alır.
Bu üç ana gruptaki belirtileri göz önünde bulunduracak olursak birey için oldukça zorlayıcı davranışlardır diyebiliriz. Bu yazıda da anlatıldığı gibi savaşlar sadece insanların kaybı, şehirlerin zarar görmesi, yok edilen tarihi ve doğal güzellikler, ekonomik kayıplar, ortada kalan çocuklarla sınırlı değildir. Burada savaşın açtığı tüm yaralara değinmek olanaksızdır. Ruhlara açtığı yaraları sözcüklerle sarmak faydasızdır. Travma sonrası Stres Bozukluğu, savaşın açtığı en derin ve en uzun süreli yaradır. Tanık olduğunuz bir savaşa ait fotoğrafa denk gelmek, gürültüden irkilmek, rüyalarda tekrar tekrar yaşamak birileri için biten savaşın birilerinin ruhunda devam ettiğinin göstergesidir. Yakın tarihe göz attığımızda; Bosna’ da toplu mezarlar ve tecavüze uğrayan (bilinen) 50.000 kadın, 11 Eylül saldırısında yakınlarının çalıştığı binaları televizyondan izleyen insanlara, sürekli karşılıklı saldırılara tanıklık eden Filistin ve İsrail halkına, evlerinden ayrılıp kamplarda yaşayan birçok insana, yaşadıkları yerlerden sürgün edilen insanlara bu günlerin geride kalacağını ve yaşananların elbet biteceğini söylemek ne kadar güç, söylenen sözcükler ne kadar ağırdır değil mi? İşte Travma Sonrası Stres Bozukluğu, savaşların bazı insanlar için son bulduğu bazıları için ise zihninde ve bedeninde hala kalıntılar taşıdığını ve dayanılması güç bir biçimde bunun devam ettiğini söyler.
Elbette ki Travma Sonrası Stres Bozukluğu yalnızca savaşla ilgili değildir. Bireyin yaşadığı birçok zorlu ve baş edemediği durum bu rahatsızlığa sebep olabilir. Fakat bu tanının ortaya çıkmasında asıl sebep savaşlar olduğundan ve savaşın etkisinin ne kadar uzun sürdüğünü anlatmak amacıyla yazdım yazımı. Ve son olarak muhteşem bir eser olan ‘’Başkalarının Acılarına Bakmak’’ isimli kitabı vakit ayırıp okumanızı tavsiye ederim.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Yıldız, A. ve Bulut, A. (2017). Savaşın, Kültürün Önemli Bir Unsuru Olan Sağlıkla Etkileşimi Bağlamında Bir Bozukluk ve Bir İlaç: Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve Amfetaminler.
- Katip, C. (2021).Travma Sonrası Stres Bozukluğu Belirtileri, Temel Psikolojik İhtiyaçlar, İrrasyonel İnanışlar ve Duygudurum Arasındaki İlişkinin İncelenmesi (Master’s thesis, Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü).
- Kılıç, C. ve Koçak, E.E. (2017). Travma sonrası stres bozukluğunda bilişsel bozukluklar. Türk Psikiyatri Dergisi, 28, 1-8. doi: 10.5080/u18276
Gönderinin Yazarı
Acil servis klinik hemşiresiyim. Nöropsikiyatri, adli psikiyatri, psikofarmakoloji, felsefe hayranlık duyduğum ve yakından ilgilendiğim alanlar. Araştırma yapmaktan büyük keyif alan, doğaya hayran, gökyüzüne son derece aşık bir insanım…