Saldırganlık kavramı sosyal psikoloji alanyazınında bir kişinin diğer bir kişiye bilerek ve isteyerek zarar veya acı verici davranışlarda bulunması olarak tanımlanmaktadır (Geen, 2001). Dolayısıyla, sosyal çevrede gerçekleşen her zarar veya acı verici eylemi saldırganca bir eylem olarak değerlendirmemek önemlidir. Zira, kazara veya istenmeyen bir şekilde diğerlerine zarar veya acı veren davranışlar saldırganlık olarak adlandırılmamaktadır. Bushman ve Anderson’a (2001) göre bir eylemin saldırganca olup olmadığını anlamak için belirtilen iki durumun aynı anda var olması beklenmektedir.
- A kişisinin B kişisine yönelik olarak yaptığı eylemin o kişiye zarar vereceğine inanması gerekmektedir.
- B kişisinin ise kendisine zarar verebilecek o davranıştan kaçınmaya çalışması gerekmektedir.
Belirtilen ifadeler bağlamında araştırmacılar saldırganlığa ilişkin farklı tanımlamalarda bulunmaktadır. Berkowitz’e (1993) göre saldırganlığın iki türü vardır. Düşmanca saldırganlık (hostile aggression), insanların üzerinde çok düşünmeden gerçekleştirdiği, daha dürtüsel ve fevri eylemler sonucunda bir diğerine zarar veya acı vermeyi hedefleyen saldırganlık türüdür. Bu tür saldırganlığın ortaya çıkmasındaki en önemli belirleyiciler ise öfke ve kışkırtılmadır. Sosyal çevredeki örnekler göz önüne alındığında bir diğerini öfkelendiren, sinirlendiren, kışkırtan veya kızdıran bir kişi saldırganca davranışlara açık hale gelmektedir. Bu bağlamda birbirine ezeli rakip olan iki farklı taraftar grubunun birbirlerine yönelik davranışlarını düşünebilirsiniz. Her iki tarafında birbirini kışkırtması, sinirlendirmesi veya tahrik etmesi her ikisinin de düşmanca saldırganlığın bir hedefi haline dönüşmesine neden olmaktadır. Araçsal saldırganlık (instrumental aggression) ise insanların hedef kişiye doğrudan zarar veya acı verme niyetlerinden ziyade ulaşmak istedikleri bir amaç doğrultusunda bir saldırganlık davranışı gerçekleştirmesidir. Başka bir ifadeyle, bu saldırganlık türünün amacı hedef kişiye doğrudan zarar veya acı vermek değildir. Örneğin bir basketbol oyuncusunun maçın son saniyelerinde karşı takımın daha fazla atak yapmasını ve sayı atmasını engellemek adına yaptığı taktiksel fauller araçsal saldırganlık türünü ifade etmektedir.
Crick ve Dodge (1996) ise reaktif ve proaktif saldırganlık olmak üzere iki tür saldırganlık tanımlamaktadır. Reaktif saldırganlığın ortaya çıkma nedenlerinin düşmanca saldırganlığa; proaktif saldırganlığın ortaya çıkma nedenlerinin ise araçsal saldırganlığa benzediği belirtilmektedir. Başka bir deyişle, insanlar öfkelendiğinde, kışkırtıldığında veya hedeflerine ulaşma konusunda engellendiğinde reaktif saldırganlık ortaya çıkmaktadır. Ancak, insanların bir hedefe ulaşmak amacıyla gerçekleştirdiği, planlanladığı ve organize ettiği davranışlar proaktif saldırganlık olarak ortaya çıkmaktadır. Bunlara ek olarak proaktif saldırganlık türü insanların daha soğuk kanlı bir şekilde gerçekleştirdiği saldırganca davranışları içermektedir (Dodge, 1991).
“İnsanlar neden diğerlerinin canını yakacak veya onlara zarar verecek eylemlerde bulunur?” sorusu uzun bir süredir araştırmacıların odağındadır. Bu soruya ilişkin olarak farklı görüşler sunulmaktadır. Bazı araştırmacılar saldırganlığın doğuştan geldiğini başka bir ifadeyle içgüdüsel olduğunu; bazıları saldırganlığın durumsal etmenlerden kaynaklandığını; bazıları ise insanların yaptığı bir seçimin sonucunda ortaya çıktığını savunmaktadır. Sosyal psikoloji alanında yapılan bazı çalışmalar ise saldırganlığın durumsal etmenlerden kaynaklandığı göstermektedir. Örneğin, erkek öğrencilerle yapılan bir çalışmada öğrencilerin yarısının eli oldukça soğuk bir suya; diğer yarısının eli ise oda sıcaklığındaki bir suya sokulmaktadır. Hatta, öğrencilerin bir kısmına istedikleri zaman ellerini soğuk veya oda sıcaklığındaki sudan çıkarma imkanı verilirken diğer kısmına böyle bir imkan verilmemektedir. Araştırmanın bulguları gösteriyor ki insanlar acı verici bir olay yaşadığında daha saldırganca davranmaktadır. Ayrıca, acı verici bir olaydan kaçınma imkanı verildiğinde de bu saldırganca davranışınların azaldığı görülmektedir (Berkowitz ve Embree, 1987).
Gözle ve Teyit Et: Sizler de sosyal çevrenizi gözlemleyerek araştırma bulgularının ne kadar geçerli olduğunu değerlendirebilirsiniz.
Saldırganlığa ilişkin yapılan en ilginç araştırmalardan biri ise Berkowitz ve Le Page (1967) tarafından gerçekleştirilen deneysel bir çalışmadır. Bu araştırmacılara göre insanların çevresinde saldırganlıkla ilişkili bir uyarıcının varlığı bile insanları saldırganlıkla ilişkili davranışları sergilemeye hazırlamaktadır. Bu denenceyi sınamak adına yapılan deneyde prosedür şu şekilde işlemektedir:
İlk olarak, araştırmada iki tip katılımcı vardır. Bunlardan bir tanesi anlaşmalı katılımcı (confederate) başka bir ifadeyle çalışmanın içeriği hakkında bilgi sahibi olan ve gerçek katılımcıymış gibi rol yapan katılımcı; diğer bir katılımcı türü ise araştırmanın içeriğinden hiçbir şekilde haberi olmayan gerçek katılımcı. Hem gerçek hem de anlaşmalı katılımcı çalışmanın gerçekleşeceği laboratuvara geldiğinde deneyi yürüten kişi bu çalışmanın amacının strese yönelik olarak verilen fizyolojik tepkileri incelemeyi hedeflediğini açıklamaktadır. Buna ek olarak, stresli bir durumun yaratılabilmesi için orta düzeyde elektrik şoku kullanılacağını ve isteyen kişilerin çalışmadan çekilebileceğini de belirtmektedir.
Bu bilgilendirmeden sonra, her bir katılımcıya çözmesi gereken bir problem verileceğini ve bu problemi çözmeye yönelik olarak gösterilen performansın da diğer kişi tarafından elektrik şoku verilerek değerlendirileceği bilgisi verilmektedir. Başka bir ifadeyle, eğer bir kişi diğerine bir kere şok verirse gösterilen performansın gayet iyi olduğu; aksine, on kere şok verirse gösterilen performasın oldukça kötü olduğu anlamına gelmektedir.
Katılımcılara kendilerine verilen problemi yanıtlamaları için beşer dakika zaman verildikten sonra birbirlerini değerlendirmeleri istenmektedir. Bunun için katılımcılar farklı odalara alınarak elektrik şoku verme aparatının başına oturtulmaktadır. Bu aşamada araştırmanın deneysel koşullarından biri olan gerçek katılımcının öfke düzeyini değişimleme gerçekleşmektedir. Değerlendirmeye ilk olarak başlayan anlaşmalı katılımcı, gerçek katılımcıya otuz saniye içerisinde ya bir kere (öfke olmayan koşul) ya da on kere (öfke yaratan koşul) elektirik şoku vermektedir. Daha sonra elektrik şoku verme aparatının başına gerçek katılımcı geçmektedir. Bu aşamada ise araştırmanın bir diğer deneysel koşulu olan saldırganlıkla ilişkili bir uyarıcının ortamda var olma durumu değişimlenmektedir. Başka bir ifadeyle, gerçek katılımcı aparatın başına geçtiği anda aparatla birlikte masanın üzerinde duran ya bir av tüfeği ve tabanca (saldırganlıkla ilişkili bir nesnenin var olduğu koşul) görmektedirler ya da bir badminton topu ve raketi görmektedirler. Ayrıca, bir av tüfeği ve tabancının görüldüğü koşulda ise bunların eşleştiği diğer katılımcıya ait olduğu (silahlı ilişkili koşul) veya daha önce çalışmaya katılan başka bir katılımcıya ait olduğu (silahla ilişkisiz koşul) olduğu söylenmektedir.
Görüldüğü üzere ilgili araştırmada saldırganlıkla ilgili bir uyarıcının çevrede olmasının saldırganlığı nasıl etkilediğini sınamak adına yedi farklı koşul (durum) mevcuttur. Yukarıdaki koşullara ek olarak bir de kontrol koşulu bulunmaktadır.
Araştırmanın bulgularına göre insanların gerçekleştirdikleri bir eylemden sonra değerlendirme adına aldığı elektrik şoku sayısı insanları öfkenlendirmeye yetmektedir. Zira, bir kere elektrik şoku alanlar ile yedi kere alanların ne kadar öfkeli hissettikleri sorulduğunda yedi kere alanların daha fazla öfkeli olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, önemli bulgulardan biri de kişiler hem öfkeli olduklarında hem de çevrelerinde saldırganlığı hatırlatan bir uyarıcı olduğunda araştırmanın diğer koşullarına kıyasla daha fazla saldırganca davranışlar sergilediğinin altı çizilmektedir. Başka bir ifadeyle, sosyal çevrede bir silahın var olması silahı tutan kişiye yönelik olarak saldırganca düşüncelerin ve davranışların daha yoğun hissedilmesine ve sergilenmesine neden olabilir.
Belirtilen bilgiler ışığında, saldırganlık kendi içerisinde karışık ve çok yönlü bir süreçtir. Alanyazın incelendiğinde saldırganlığın içgüdüsellikle ilişkili olduğuna veya bir seçim olduğuna dair bulguların olmasının yanında durumsal etmenlerin de oldukça belirleyici olduğu görülmektedir. Berkowitz (1974) düşmanca bir saldırganlığın ortaya çıkmasını belirleyen etmenleri şu şekilde sıralamaktadır:
- Kişilerin olumsuz duygulanımları
- Saldırganlığı ifade eden nesnelerin veya olayların varlığı
- Saldırganlığı hoşnut kılan nesnelerin varlığı
- İnsanlarda olumsuz duygulanım yaratabilecek diğer nesnelerin varlığı
- Uyarılma
Dolayısıyla, sosyal hayatın kendi içindeki dinamizmi göz önüne alındığında durumsal etmenlerdeki farklılıklar insanların saldırganlık davranışlarını şekillendirmektedir. Özellikle, aile içi cinayetler veya saldırılar belirtilen bulguları özetler niteliktedir. Örneğin, belirli bir konudan dolayı tartışma yaşayan eşlerin bir süre sonra birbirlerine yönelik öfke düzeylerinde bir artış olabilir. Artan öfke düzeyiyle birlikte etrafta saldırganlığı hatırlatabilecek olan nesnelerin varlığı veya onlara ulaşımının kolay olduğu durumlar tarafların ciddi boyutlarda zarar görmesine neden olabilir. Farklı bir örnek olarak ise sınıf ortamında bulunan çocuklarda veya ergenlerde benzer davranışlar ortaya çıkabilir. Bir diğerinin tutumuna veya davranışına öfkelenen biri çevresinde saldırganlığı çağrıştıracak bir nesne olduğu zaman daha fazla saldırganlık davranışı sergileyebilir. Sonuç olarak, günlük hayatın ritmi içerisinde kültürel etmenlerin, cinsiyetin veya güdülerin yanında durumsal etmenlerin saldırganlık üzerindeki etkisi göz ardı edilmemelidir.
Kaynakça ve İleri Okumalar:
- Berkowitz, L. (1974). Some determinants of impulsive aggression: Role of mediated associations with reinforcements for aggression. Psychological Review, 81(2), 165.
- Berkowitz, L. (1993). Pain and aggression: Some findings and implications. Motivation and emotion, 17(3), 277-293.
- Berkowitz, L., ve Embree, M. C. (1987). The effect of escape possibility on aversively stimulated aggression. Journal of Research in Personality, 21(3), 405-416.
- Berkowitz, L., ve LePage, A. (1967). Weapons as aggression-eliciting stimuli. Journal of Personality and Social Psychology, 7(2p1), 202.
- Bushman, B. J., ve Anderson, C. A. (2001). Is it time to pull the plug on hostile versus instrumental aggression dichotomy?. Psychological Review, 108(1), 273.
- Dodge KA. The structure and function of reactive and proactive aggression. In: Pepler D, Rubin K, editors. The Development and Treatment for Childhood Aggression.Hillsdale: Erlbaum; 1991. pp. 201–218.
- Geen, R. G., ve Donnerstein, E. D. (Eds.). (1998). Human aggression: Theories, research, and implications for social policy. Elsevier.
Sosyal Psikoloji Yüksek Lisans Öğrencisi
Saldırganlık durumu pek çok faktörden etkileniyor gibi görünüyor. Bu açıdan bakıldığında saldırganlığı yalnızca ceza ile önlemek mümkün değil. Çok faktörlü müdahale şart.