Günlük koşturmacaların arasında bir an duraksayıp kendinizi bir oyun sahnesini canlandırıyormuş gibi hissettiğiniz oldu mu? Eminim birçoğumuz için tanıdık gelmiştir bu his… Ya hayatımız bir dekordan ibaret ise ve biz yalnızca bu sahnede bize düşen rolü oynuyorsak? Ya gerçek sandıklarımız, sevdiklerimiz, ebeveynlerimiz yalnızca bu sahnede birer oyuncu ise?
Truman sendromunu daha önce duydunuz mu? Truman sendromunda birey, dünyanın yalnızca diğer insanların farkında olduğu bir şekilde değiştiğini ve bunun bir filmin konusu olduğunu, hayatının tıpkı bir film seti gibi kameralarla dış dünyaya yansıtıldığını düşünür (Miyazono, 2019). Bu sendrom 1998 yılı Amerikan yapımı “The Truman Show” filmine de yansıtılmıştır. Jim Carrey’ in canlandırdığı Truman karakteri peşi sıra yaşanan gizemli olayların ardından sahip olduğu hayatın gerçekliği konusunda şüpheye düşer ve çevresindeki insanların bu sahte dünyayı ayakta tutmak için kendisine oyunlar oynadığını düşünür. Bu sendrom ilk olarak doktor iki kardeş Joel ve Gold tarafından tanımlanmış; bu iki kardeş psikiyatri kliniğine başvuran tüm hastaların hayatlarının bir film gibi izlendiğini ve kendilerinin de bu filmin baş rolü olduğu yönündeki semptomlarının benzerlik gösterdiğini fark etmiştir. Sendrom başlangıçta “Truman Sendromu” veya “Truman Show sanrısı” olarak adlandırılmıştır (Benjamin, 2008). Truman sendromlu bir birey, tıpkı “The Truman Show” filminde olduğu gibi sahte bir dünyada büyük bir aldatmacanın kurbanı olduğunu hisseder ve gerçekliğe ulaşmak için yoğun bir çaba sarf eder (Miyazono, 2019). Bu perspektifte gerçeklik, hasta tarafından olayların her zaman birbirine bağlı ve etkileşimde bulunduğu bir dizi nedensel bağlantı olarak deneyimlenir (D’Agostino, 2014). Filmde ana karakter Truman’ ın doğduğundan beri hayatının bir televizyon şovunun izleyicileri için manipüle edildiğine dair düşünceleri yansıtılmaktadır. Böyle uydurma bir gerçeklikte, hayatının her anı gizli kameralarla izleyicilere gösterilir; karısı, ebeveynleri ve arkadaşları ise bu şovu sürdürmek için rol yapmaktadırlar. Öyle ki babasının deniz yolculuğu sırasında ölmesi nedeniyle denizden korkan Truman, bu ölümün kendisinin kaçışını engellemek için yapılan bir oyun olduğunu düşünür ve bu duruma karşı meydan okur. Filmin devamında bu meydan okuması, bir takım doğa olaylarının onu yıldırmak üzere değiştirilmesi şeklinde karşılık bulur. Halen tartışma konusu olan bu sendrom, yeni bir hastalık olarak tanımlanmaktan ziyade paranoya, büyüklük sanrıları ve referans fikirleri gibi bilinen temaların bir kombinasyonu olarak değerlendirilmektedir. Truman Show sanrısının, hastanın bir akrabasının bir sahtekârla değiştirildiğine inandığı Capgras sanrısına benzer bir yanlış tanımlama biçimi olabileceği de öne sürülmüştür (D’Agostino, 2014).
Gerçeklik algısının alt üst olduğu bir düzende nedir gerçeklik? Tüm bu yanılsamalar bizi nasıl etkiler? Türk Dil Kurumu’ nun tanımına göre gerçeklik; gerçek olan, var olan şeylerin tümü, hakikat olarak tanımlanır. Gerçeklik somut olan şeylerden ibaret midir? Salt olarak somut gerçeklikten söz edemeyiz elbette… Sahi nedir gerçeklik? İşte yolların çatallandığı nokta; hangi gerçeklik, ne tür gerçeklik, kimin gerçekliği, ne kadar gerçeklik? İnanç sistemlerinin var ettiği gerçeklik ile bilimlerin var ettiği gerçeklik birbirinden farklıdır. İdealimle realizmin, materyalizmle spiritüalizmin gerçekliği de birbirinden farklıdır. Gerçeklerden oluşan bir evrende var olduğumuzu düşünsek de aynı zamanda kendi gerçeklik evrenimizi var etmiyor muyuz? Hadi hep birlikte sorgulayalım, nedir gerçeklik? Salt bir gerçekliğe körü körüne inanmak mıdır gerçek olan, her birimizin gerçeklikleri olduğuna inanmak mı?
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- Benjamin, J. (2008). The Stranger on the Bridge: My Journey from Suicidal Despair to Hope. 15.10.2020 tarihinde https://books.google.com.tr/books?hl=tr&lr=&id=9PFFDwAAQBAJ&oi=fnd&pg=PT8&dq=%22truman+Sendromu%22&ots=i6Q4WCe7xI&sig=hOPZBVMwDgxW2Xb2C_aUoEq45rk&redir_esc=y#v=onepage&q=%22truman%20Sendromu%22&f=false adresinden alındı.
- Miyazono, K., Salice, A. (2019). Social Epistemological Conception of Delusion. https://doi.org/10.1007/s11229-020-02863-1
- D’Agostino, A., Castenovo, A., Cavallotti S., Scarone, S. (2014). The Reality Show: a New Phenomenological Variant of Psychosis. Journal of Psychopathology 2014;20:134-137
Ben Dilan OCAKLIK. Doğum yerim Diyarbakır, 2012’ den beri İstanbul’ da yaşıyorum. Acıbadem Üniversitesi Hemşirelik bölümünden 2016 yılında mezun oldum. 2018 yılında İstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa Ruh Sağlığı ve Psikiyatri Hemşireliği bölümünde yüksek lisans eğitimine başladım. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı Ve Sinir Hastalıkları Eğitim Ve Araştırma Hastanesi’ nde akut erkek psikiyatri servisinde çalışıyorum. Şubat 2020′ den itibaren Hipokampus Akademi’ de Ekibi Geliştirm ve İçerik Üretim Komisyonu’ nda çalışıyorum. Adli psikiyatri, feminist psikoloji, koruyucu ve geliştirici ruh sağlığı uygulamaları ve sanat psikoterapisi alanlarına ilgi duyuyorum. Aromaterapi ve Refleksoloji gibi tamamlayıcı uygulamalarla ilgileniyorum. Doğayı ve gezmeyi seviyorum, resim ve kemanla ilgileniyorum.
Psikotik sürecin açıklaması gibi olmuş. İçsel gerçeklik ile dışsal gerçeklik birbirine bulanmış durumda.