Herkesin korkulu rüyası, en büyük kabusu yalnızlık. Nasıl da ürpertiyor hepimizi, nasıl da uzaklaştırıyor kendinden, bizi farklı mecralara sürüklüyor. Evet hepimiz korkuyoruz yalnızlıktan, yalnız olmaktan ve en kötüsü yalnız yaşlanmaktan. Seçilmiş yalnızlık dışındakiler tam bir felaket gibi gözüküyor, ödümüz kopuyor yalnız kalmaktan. Kaç kişi tek başına sinemaya gidebiliyor? Kaç kişi bir kafede tek başına oturabiliyor? Ya da kaç kişi kendi kendiyle kalmaktan keyif alıyor?
Kendimizle kalmaktan korkuyoruz çünkü hiç kalmadık ki. Hep birileriyle olma, bir meşguliyette bulunma dürtüsü içinde yaşadık hayatlarımızı. Hafta sonları hiç evde kalmadık mesela, attık kendimizi hemen dışarılara ya da tek kalma ihtimali ile sarıldık istemediğimiz türde insanlara. Öyle ki romantik ilişkiler bile bizler için boyut atlamış durumda. Birini sevdiğimiz, hoşlandığımız için değil, sırf hayatımızda olmuş olması için istiyoruz. Aynı anda birden fazla kişiyle konuşuyor, aynı anda pek çok yerde bulunmaya çalışıyoruz. Çünkü tahammülümüz yok kendimizle kalmaya. Kendimizle kalıp bir şeyler üretmeye, kendimizi daha fazla tanımaya ve kendimize yetebildiğimizi görmeye tahammülümüz yok. İstiyoruz ki hep parti havasında geçsin hayat, elimizdeki o sigara hiç sönmesin, müzik hep olduğu gibi tüm gürültüsüyle devam etsin, kalabalıklar hiç bitmesin, öyle ki günün ilk ışıklarına kadar devam etsin… Ancak bunun mümkün olmadığını biliyor, yalnızlık korkusuna yenik düşüyoruz. Halbuki biz korktukça bu duygu büyüyor, bu duygu büyüdükçe biz daha çok korkmaya başlıyoruz ve bilincinde olmadan bu durumdan kurtulmaya çalışıyoruz. Bunun korkulacak bir şey olmadığını, her ruhun bir parça kendiyle kalmaya ihtiyacı olduğunu, ancak bu şekilde gelişebildiğimizi bilmiyoruz. Görünen durumlara takılıyor ve korktuklarımızla yüzleşmektense onlardan kaçmayı veya göz ardı etmeyi daha makul buluyoruz. Ancak biz kaçtıkça durum daha da kötüleşiyor farkına varamıyoruz.
Yalnızlık. Yalın ve soğuk bir kelime. Ürkütücü. Ama samimi, dürüst, olduğu gibi.
Yalnızlık en büyük korkularımızdan biri lakin belki de o yüzden yalnız kalabilenler bu denli güç sahibi..
Psikolojik Danışmanlık lisans, Klinik Psikoloji yüksek lisans mezunuyum. Özellikle çocuk ve ergen psikolojisiyle ilgileniyorum. Varoluşçuluk ve felsefe özel ilgi alanlarım arasındadır. Yaşam boyu öğrenme ve gelişmeyi destekliyorum. Hobilerim arasında keman-piyano çalmak, yüzmek, bilmediğim şehirleri, dilleri, kültürleri, lezzetleri, müzikleri ve kitapları keşfetmek yer almaktadır.
İçerik Üretim Komisyonu üyesiyim.
İletişim: mervesahinler@hipokampusakademi.com
Bir başkası olmadan varlığımızın anlamı da pek kalmıyor gibi sanki? Bir başkası olmasa hangi kitap yazılırdı, hangi şarkı bestelenirdi, hangi film çekilirdi acaba? Hepimiz, birbirimiz için yaşıyoruz aslında, buna rağmen birbirimizi yok ve alt etmek için de elimizden geleni yapıyoruz.