Başlıkta her ne kadar yeni mezun hemşire yazıyor olsa da kendimi içinde bulunduğumuz süreçten ve mezuniyet törenimizin yapılamayışından dolayı covid mezunu hemşire olarak tanımlamayı daha doğru buluyorum.
Bu ay ki yazımda sizlerle öğrencilik hayatımdan mesleki yaşantıma adım attığım çiçeği burnunda sürece dair paylaşımda bulunmak istiyorum. Dertleşesim geldi de diyebiliriz.. Bana eşlik eder misiniz?
Vakaların ülkemizde görülmeye başlandığı ve eğitime ara verildiği Mart 2020 tarihinden önce intern hemşire olarak bir eğitim araştırma hastanesinde staj yapıyordum. Pandemi sürecinin başlamasıyla birlikte alınan kararlarla yüz yüze eğitim ve stajlara ara verildiği duyuruldu. İlk başlarda bu aranın 3-4 hafta kadar süreceğini düşündüm ya da öyle düşünmek istedim. Ancak malumunuz gidişat hiç de öyle olmadı. Ardından online eğitimlerin başlamasıyla birlikte nasıl olacak süreç nasıl ilerleyecek diye türlü türlü soru işaretleri zihnimi adeta kemirdi. Kafamda durdurmamın mümkün olmadığı türlü türlü felaket senaryoları dolaşıyordu. Sürecin belirsiz oluşu ve önümüzü göremeyişimiz hiç şüphesiz bu süreçte beni en çok zorlayan şey oldu. Karantina süresince tarifi mümkün olmayan birçok duyguyu da bir arada yaşadım.. Sahada canları pahasına büyük fedakarlıklarla çalışan meslektaşlarımın yanında olamamak, onlara destek verememek ayrıca üzüyor ancak henüz mezun olmadığım için elimden hiçbir şey gelmiyordu.
…
Derken mezun olduk. Biter mi bu 4 yıl diyerek başladığımız lisans yolculuğumuz nasıl geçtiğini hala anlayamadığım bir hızda bitiverdi.
Çiçeği burnunda bir hemşire olarak içimde tarifsiz bir heyecan hakimdi, bir yandan ne yapacağımı bilmiyor diğer yandan meslek hayatıma bir an önce atılmak ve sahada meslektaşlarımın arasına katılabilmek için adeta gün sayıyordum. Mezun olduktan kısa süre sonra internet aracılığıyla birçok özel hastaneye başvuruda bulunarak cv bıraktım ve beklemeye başladım. Başvuru yaparken hastanelerin büyük bir çoğunluğunun tecrübeli hemşire arayışında olduğu gözüme çarptı. Birçok hastane tecrübeli eleman istiyor ancak o tecrübeyi kazanabilmek, çalışabilmek için ya imkan vermiyor ya da emeğimizin karşılığının çok çok altında ücretler teklif ediyordu.
Her telefonum çaldığında acaba hastanelerden bir haber mi var diye içim kıpır kıpır oluyor ancak telefonu her açışım hayal kırıklığı ile sonuçlanıyordu. Başvurularımın üstünden 2 ay geçmesine rağmen hiçbir yerden herhangi bir dönüş alamamıştım. Gün geçtikçe moralim bozuluyor karamsarlığa bürünüyordum. Nerede yanlış yapıyordum? Başarılı ve aktif bir öğrencilik hayatı geçirmeme rağmen niye hiç kimse aramıyordu beni?
Bugün dönüp baktığımda iki ayın iş bulmak için çok kısa bir süre olmasına rağmen bu sürecin, gündelik hayatın yoğun temposundan bir anda sıyrılarak, ani bir durağanlık yaşamak zorunda kaldığımız pandemi sürecine denk gelmesinin bu süreyi olduğundan çok daha uzun hissetmeme neden olduğunu fark ediyorum.
Zaman zaman umutsuzluğa düşerek geçirdiğim 2 ayın sonunda sanki hepsi birbirini beklemişçesine aynı anda aramaya başladı. Gerekli görüşmeler neticesinde teklif gelen hastanelerden biriyle anlaştım. Öğrenmiş olduğum bilgi ve becerilerimle birçok insanın hayatına dokunabileceğim bazen yaşamın en değerleri sevinçlerine bazense en trajik anlarına şahit olabileceğim, her ne yaşanırsa yasansın o gün başımı yastığa koyduğumda iyi ki diyebileceğim bir işim vardı artık. Bir yandan içim içime sığmıyor diğer yandan da yeni bir ortamda yeni insanlarla tanışacak olmanın verdiği tatlı bir kaygıyı yasıyordum. Tüm bu duygular içerisinde gitgeller yaşayarak geçirdiğim günlerin ardından nihayet ilk iş günüm gelip çatmıştı. Öğrenci hemşireden Şule hemşireye terfi etmiştim artık. Bu durum heyecanla karışık bir korkuyu da beraberinde getirmişti. Ya yardım edeyim derken farkında olmadan birine zarar verirsem, ya geri dönüşü olmayan bir hata yaparsam? Birinin benim yüzümden zarar görme olasılığını düşünmek bile içimi titretmek, uykularımı kaçırmak için yeterliydi. İlk zamanlar bu duyguyu güçlü bir şekilde yaşadığım ve kendimden şüphe ettiğim için çok kızıyordum kendime. Bu hislerimi diğer meslektaşlarım ve arkadaşlarımla paylaştığımda benzer duyguları onların da yasadığını duymak, yakıcı bir öğlen sıcağında gölge bulmuşçasına rahatlatmıştı beni. Kendime duyduğum kızgınlık yerini şefkate bırakmıştı. Her duygu gibi bu duyguyu da yaşamak gayet insaniydi.. Kızmak yerine kabullenip paylaşmak bu duygunun da ilacıydı..
İlk iş günümde sorumlu hemşiremle tanıştıktan hemen sonra servisimdeki yoğunluk nedeniyle kendimi bir anda vital arabasıyla (tansiyon nabız vs. ölçmeye yarayan monitör) vital alırken buldum. Oldukça yoğun geçen bir gün oldu benim için. Uzun süredir evde olduğum ve pandemi sürecinden dolayı nadiren dışarı çıktığım için bu yoğun tempo birkaç hafta çok zorladı beni. Akşamları eve geldiğimde bir köşede sessizce ağladığım zamanlarda istifa etmeyi düşündüğüm anlarım oldu. Bazen işler bazense insanlar yordu üzdü.. Yorgunluktan ayakta bile durmakta zorlandığım, nöbeti devretmek için saatleri saydığım bir günde hastam taburcu olurken yanıma gelip “Daha önce hiç kimseye böylesine yakın hissetmedim, sizinle tanıştığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.” demişti. O an yaşadığım mutluluğu ve mesleki doyumu ifade edebilecek bir kelime bulamıyorum. Yaşamış olduğum bu anıyla birlikte, mesleğimin yalnızca yaptığım tıbbi uygulamalardan ibaret olmadığını hastaya yaklaşımın ve iletişimin yerini hiçbir ilacın almasının mümkün olmadığını bir kez daha fark etmiş oldum.
Bazen insanların yoğun geçen bir iş gününden daha çok yorucu olabileceğini, bazense tüm yorgunluğumun içten bir gülümse ile yerini mutluluğa bırakabileceğini sayısız kez deneyimledim. Henüz yolun çok başındayım ilerleyen günler ne getirir bilinmez.. Ancak iyi ki bu meslekteyim dediğim birçok anım oldu.
Bende durumlar şimdilik böyle, yazıyı daha fazla uzatıp sizleri sıkmamak adına yazıma burada son veriyorum belki ilerleyen zamanlarda bu yazıyı seriye döküp yasadığım bazı anları/anıları da sizinle paylaşırım, eğer tabi siz de isterseniz?
Yolculuğuma eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim. Sağlıkla kalın. Gününüz güzel geçsin.
Gönderinin Yazarı
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hemşirelik Bölümü 2020 Mezunudur. Klinik hemşire olarak çalışmaktadır. Nöropsikiyatri, şizofreni, kişilik bozuklukları ve psikolojik deneylere ilgili. İnsana faydalı olan her türlü etkinlikte yer almaktan, araştırma yapmaktan hoşlanır.
E-Posta : sulenureski@hipokampusakademi.com
Bazı durumlar ve duygular gerçekten de evrensel. Ben sırf yeni başlama ve yetersizlik korkum nedeniyle iş başvurusu yapmaktan bile çekiniyor, korkuyordum. Aslında bir açıdan bunu arayabilmek, işe girebilmek bile çok iyi başarı.
merhaba ben sıze yenı mezun olan bir hemşirenın ilk senesınde devlete atanma oranını sorucaktım ama