Bir formülü yok iyi yaşamanın. Deneye yanıla öğreniyoruz. Kitaplarca öneri de okusak, içine atılmadan ne olduğunu öğrenmemiz zor iyi bir hayat yaşamanın. İyi yaşamaktan bahsetmeden önce yaşamın ne olduğunu bilmek gerekiyor. Öyleyse yaşayarak öğrendiğimiz, adına hayat denilen bu şey nedir? Basit bir yol gibi midir dümdüz ilerlenen, yoksa tıpkı parmak izlerimiz kadar benzersiz karmaşık bir ağ sistemi midir? Bu sorulara kesin bir cevap veremesek de yaşama bakıldığında değişimin kalbinde yer aldığı, inişli çıkışlı bir yol olarak görülür; değişimlerden örülü bir network gibi işleyen komleks bir alan. Hatta değişimlerle sürekli akan bir nehirdir, onulmaz bir akışla sürüp giden.
Hayatın en temel yasasıdır değişim. Değişimin olmadığı tek bir alan yoktur çünkü. Hayata hem gündelik hem genel akıştan bakarsak bir değişim döngüsü olduğunu görürüz. Dolayısıyla değişime direnmek, nafile bir çabadır. Bu pencereden bakarsak değişimi reddetmek, hayatı reddetmekle eş anlamlıdır. Burada insana düşen, yaşamın bir değişim döngüsü olduğunun farkına varmaktır. Bu döngünün farkına varmak ve değişimi kabul etmek ise öyle dile getirildiği kadar kolay değildir. Kolay değildir çünkü değişim çoğumuzu ürkütür. Değişim neden mi korkutur bizi ? Çünkü bizde öngörülebilir bir hayat algısı oluşturan rutinlerimizin kırılmasını tetikler. Öngörülebilir hayat algısını oluşturan rutinler, bizde güven ve kontrol duyguları sağlar. Değişim ise belirsizlik içerir. Belirsizlik, ne olacağını kestiremememize yol açar; öngörülebilirliğin ortadan kalkmasının veya en azından azalmasının önünü açar. Bu da bizde güvensizlik duygusunu perçinler. Belirsizlikten ve dolayısıyla değişimden korkmamızın sebebidir bu. Ne var ki ne kadar korksak da, değişim hayatımızın tam merkezinde yer almaya devam ediyor ve bizi uyum sağlamaya, başa çıkmaya çağırıyor.
Hayattaki değişimlerle başa çıkmakta zorlananlarımız strese karşı daha dayanıksız oluyor, dahası psikolojik açıdan daha kırılgan olabiliyor (Baltaş ve Baltaş, 2005). Değişimin taleplerini karşılayanlarımız ise psikolojik açıdan daha sağlıklı oluyor (Gabrys, Tabri, Anisman ve Matheson, 2018). Gündelik akış da dahil olmak üzere hayat bir değişim döngüsü olduğuna göre, bizim değişimlerle etkili bir şekilde başa çıkmamız, sağlığımız için oldukça önemli. Değişime uyum sağlamak ve onunla başa çıkmak için ise bilişsel esneklik kavramı ön plana çıkıyor (Martin ve Rubin, 1995).
Bilişsel esneklik genel olarak durumun gerektirdiği değişimlere uyum sağlamak için düşünceleri değiştirme yeteneği olarak tanımlanabilir (Canas, Quesada, Antoli ve Fajardo, 2003). Bir bakıma değişime göre kendimizi yeniden ayarlamaktır. Herhangi bir değişim durumunda uygun seçeneklerin farkına varmak, duruma uyum sağlamaya, esnek olmaya istekli olmak ve esnek olmada kendine güven duymak bilişsel esnekliğin tanımı içerisinde yer almaktadır (Martin ve Anderson, 1998). Dolayısıyla alternatifleri fark etmek, değişime uyum sağlamaya istekli olmak ve esnek olmada kendini yetkin görmek bilişsel esnekliği oluşturan önemli ögelerdir (Martin ve Rubin, 1995). Hayatın zorlu koşullarını kontrol edilebilir olarak algılayan, hayatındaki olayları ve insanların davranışlarını tek bir nedene indirgeyerek algılamak yerine, çok sayıda açıklamayı hesaba katan ve zor şartlarda çözüm üreten kişiler bilişsel olarak esnektirler (Dennis ve Wall, 2010).
İşlevsiz ve uyum bozucu düşüncelerimiz yerine daha işlevsel ve adaptif düşünceleri koymak, bilişsel esnekliğimizin bir göstergesidir (Dağ ve Gülüm, 2012). Bilişsel olarak esnek olduğumuz durumlarda seçenekleri hesaba katarız, gerektiğinde alternatif çözüm yolları üretiriz. Böylece katı ve işlevsiz tepkiler yerine, daha uyum sağlayıcı düşünce ve davranışlar sergileyebiliriz (Dennis ve Wall, 2010). Bilişsel esneklik, tabir yerindeyse zihin kaslarının gevşetilmesini ifade etmektedir. Nasıl ki gergin bir beden, birçok fiziksel sorun üretiyorsa gergin bir zihin de, kişinin psikolojik dünyasının sıkıntılı olmasına yol açmaktadır.
Hayatın karmaşıklığı, tek seçenekli ve katı düşünen, daha çok olumsuza yatkın kişileri bir hayli zorlar (Martin ve Rubin, 1995). Bu kişiler, hayatı daha çok siyah-beyaz olarak görür, ya hep ya hiç düşünce tarzını benimserler. Bu katı düşünme biçimi de, kişinin seçenek repertuvarını daraltarak yaşamındaki değişimlere adapte olmasını engeller. Esnek düşünen yani zihinsel kaslarını gevşeten kişiler ise, hayatın daha çok grinin tonlarından oluştuğunu, hayatı siyah-beyaz renklere indirgemenin onu yoksullaştırdığını fark ederek hayata daha geniş bir perspektiften bakarlar. Hayata geniş bir çerçeveden bakmanın ise psikolojik iyilik haliyle yakından ilişkili olduğu bilinmektedir (Johnson, 2016). Tek bir yolu reddederek bütün seçenekleri masaya sermek, psikolojik iyilik halimizi korumada ve sürdürmede hiç de azımsanmayacak bir adımdır (Asıcı ve İkiz, 2015). Tek bir doğruda diretmek yerine farklı yolların olduğunu fark etmek, yeniliklere açık olmak esnekliği gösterir. Esenlik ise kırılmayı engeller. Değişimin ve karmaşıklığın hüküm sürdüğü bir dünyada, kırılmadan yaşamanın ve dayanıklı olmanın yolu, kendimizi değişimlere uyum sağlamaya ayarlamaktan geçiyor. Yani bir bakıma esenlik, esneklikten geçiyor.
Gezegenimizde esenlik ve barışın filizlendiği bir gelecek dileğiyle, Dünya Barış Günü kutlu olsun.
Kaynakça ve İleri Okumalar
- Asıcı, E. ve İkiz, F. E. (2015). Mutluluğa giden bir yol: Bilişsel esneklik. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,35, 191-211
- Baltaş, Z. ve Baltaş, A. (2005). Stres ve Başaçıkma Yolları. İstanbul: Remzi Kitapevi Yayınları
- Canas, J.J., Quesada, J.F., Antoli, A ve Fajardo, I. (2003). Cognitive flexibility and adaptability to environmental changes in dynamic complex problem-solving tasks. Ergonomics, 46(5), 482
- Dennis, J. P. & Vander Wall, J. S. (2010). The cognitive flexibility inventory: Instrument development and estimates of reliability and validity. Cognitive Therapy and Research, 34(3), 241-253
- Gabrys, R. L., Tabri, N., Anisman, H. & Matheson, K. (2018). Cognitive Control and Flexibility in the Context of Stress and Depressive Symptoms: The Cognitive Control and Flexibility Questionnaire. Frontiers in Psychology, 9(2219), 1-19. http://dx.doi.org/10.3389/fpsyg.2018.02219
- Gülüm, İ. V. ve Dağ, İ. (2012). Tekrarlayıcı düşünme ölçeği ve bilişsel esneklik envanterinin Türkçeye uyarlanması, geçerliliği ve güvenilirliği. Anadolu Psikiyatri Dergisi,13, 216-223
- Johnson, B.T. (2016). The relationship between cognitive flexibility, coping, and symptomalogy in psychotherapy. Unpublished Master’s Theses.
- https://epublications.marquette.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1350HYPERLINK “https://epublications.marquette.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1350&context=theses_open”&HYPERLINK https://epublications.marquette.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1350&context=theses_open” 19 Temmuz 2019 tarihinde adresinden erişilmiştir
- Martin, M. M. & Rubin, R. B. (1995). A new measure of cognitive flexibility. Psychological Reports, 76, 623-626.
- Martin, M. M. & Anderson, C.M. (1998). The cognitive flexibility scale: Three validity studies. Communication Repots, 11, 1-9.

Hacettepe Üniversitesi Psikoloji bölümünden 2017 yılında mezun oldum. PDR alanında yüksek lisans öğrencisiyim. 2017 yılından beri Kars’ta çalışmaktayım. Koruyucu ve geliştirici ruh sağlığı uygulamaları, psikoeğitim programları geliştirme ve danışmanlık psikolojisine ilgi duymaktayım.